Allah aşkına!
Gerçekten öldüm mü ben? Kendimi iki metre karanlık bir kutunun içinde buluverdim, gözlerimi açtığımda. Kendime gelmem çok uzun sürmedi, gözlerimi aralar aralamaz dua ve ağlama sesleri duydum. O an bu mezarda yatanın benim ruhum olduğunu, bu yaşadıklarımın bir rüya olmadığını anlamış oldum. Hayır! Henüz bunları yaşamaya hazır hissetmiyordum kendimi. Ama ben yaşamıyordum ki zaten, ölmüştüm. Bağırıyordum... Saatlerce bağırdım ama sesimi hiçkimse duymadı... Bağırdıkça sesim yankılanıyordu, kendi boşluğumda kaybolduğumu hissediyordum. Aman Allahım henüz bunlarla yüzleşmeye hazır değildim...Yaşadıklarımı anlatmaya en başından başlayacağım fakat ilk soluklanmam gerek, sanki buna hakkım varmış gibi...
-GEÇMİŞE DÖNÜŞ-
Benim adım Kemal. Henüz 47 yaşına varamadan hayatını kaybetmiş biriyim ben. Sakın ha hiç üzülmeyin. Her şeyi anlattıktan sonra neden üzülmenizi istemediğimi çok iyi anlayacaksınız.Bundan yirmi üç yıl önce gördüm onu, saçları sırma gibi yanakları al al, hanım hanımcık bir kızdı Müzeyyen. Görür görmez vuruldum ona, yada ben öyle sandım. Benimkisi farklı bir sevgiydi onu hem çok sever hemde kanıyla boğmak isterdim bazı zamanlar... Ben çok yakışıklı mavi gözlü sarışın bir beyefendiydim zamanında, oda bana aşık olmuştu. Küçük bir kasaba da yaşıyorduk. Konuştum annemlerle, hadi gidelim isteyelim kızı diye. Hemen kabul ettiler tabii kızın ailesi varlıklı olduğu için. Ben bilmiyordum, Müzeyyen'in ailesinin yüz dönüme yakın tarlaları varmış. Tabi duyunca gözlerim parlamadı değil. Belki çok bir şey değil ama o zamanlar bayağı para ederdi. E bizde çiftçiydik sonuçta. Müzeyyen beni her gördüğünde gülümseyip utanarak kafasını çeviriyordu. Ben anlıyordum tabii beni seviyor oda. Onlar zaten iki kardeşlerdi, bir abisi vardı bir de kendisi. Abisini tanımazdım etmezdim bizden neredeyse yirmi yaş büyüktü zannımca. Ailemiz fazla muhafazakar değildi, içip içip Müzeyyen'lerin oturduğu sokaktan geçer bazı geceler penceresinde beklerdim. Gel zaman, git zaman Müzeyyen de ailesiyle konuşmuş. E bunu anladım tabii, onu bakkala annesiyle giderken gördüğümde annesi bana bakınıp baştan aşağı süzdüğü zaman... O kadar zaman bekledim daha fazla bekleyemezdim. O gece gidip istedik Müzeyyen'i. Evin tek kızı olduğu için kararları kendisi verebiliyordu. Ailesi pek genç sayılmazdı ama kızlarını seven, saygı duyan insanlara benziyorlardı. Babası Müzeyyen'e ; kızım sen istiyor musun bu beyefendiyle evlenmeyi? şeklinde bir soru sordu. Müzeyyen de gözlerinin içi parlar bir şekilde siz nasıl uygun görürseniz baba deyiverdi. Şuracıkta ölecektim... Kalbim sıkıştı, ama o kadar mutluydum ki. Hayatımın kadını bulmuştum. Çıtı pıtı her şeye tamam diyen hanım hanımcık bir kızcağız. Söz verdim kendi kendime onu hiç üzmeyecektim...
Günler geçmişti onu son görüşümün ardından. Bir gün bizim sokakta görüverdim Müzeyyen'i avlu da otururken. Hemen koştum sokağa. Bizim mahalle de bir kız oturuyordu; Makbule. Meğer Müzeyyen, bizim komşunun kızı Makbule ile samimiymiş. Kimse görmeden gittim yanına usulca. Gerçi görseler ne olacak, babası vermiş zaten kızı. Beni görünce gülüşmeye başladılar. Konuştuk ettik derken yarım saat geçti sonra anam çıkageldi kapıdan. Anam çok iyi bir kadındı Allah var. Bir dediğimizi iki etmezdi, kimseye ezdirmedi bizi hiçbir zaman. Müzeyyen anamı görünce elini öptü sarıldı. Bu çok hoşuma gitmişti. Ne güzel kızın aile terbiyesi de var dedim içimden usulca. Orada vedalaştık...
Günler geldi geçti, biz Müzeyyen ile nişanlandık. Aile arasında sade bir nişan olsun istedik. Babası çok ince düşünceli bir insandı. Sağolsun her şeyi düşünüp almış, çok güzel hazırlanmışlardı. Müzeyyen çok güzeldi...Nişan sırasında onunla dans ederken konuşma fırsatı bulduk. O kadar heyecanlıydım ki ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Gözlerine baktım, kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Konuşmaya başladık ama baktım ki iki kelam edemiyoruz. Bu kız çok cahil, görüp geçirmiş biri değil. Hayat ona göre toz pembeydi. O an anladım ki ben Müzeyyen'i hiç sevmemişim. Onun bende uyandırdığı merakı, heyecanı , kalp atışlarımı hızlandırmasını sevmişim. Onu tanıdıkça daha da uzaklaşmaya başladım. Nişan gecemizde kafamı yastığa koydum, nasıl bir yola girdiğimi düşünmekten sabaha kadar uyuyamadım. Sonra dedim ki 'oğlum sen daha ne istiyorsun? Kızın malı mülkü var, ahlakı yerinde, e aklı da yerinde. Bu iş neden olmasın?' Kafamdaki tüm düşünceleri silip attıktan sonra uyku moduna geçtim...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN ÖLDÜKTEN SONRA
General FictionÖlen bir adamın hayatının neden sona erdiğinin karmaşık hikayesi ✨