Bölüm 5

14 0 0
                                    

Arkadaşıma Elveda

Canım sıkılmıştı aynı şarkıları dinlemekten. Bir defter çıkartıp maske çizmeye başladım. Bayağı zaman geçmişti böyle uykum gelmişti ve aniden zil çalmıştı. Kapıyı açtım Muhammed üzgün bir şekilde gelmişti. Eve çağırdım koltuğa oturduk. Çay demledim konuşmuyordu bende lafı açmaya çalıştım.

-Ne oldu bir şey mi var?

*Ne olsun canım sıkkın biraz.

-Anladım onu ne oldu anlatsana.

*Taşınıyoruz.

İçim kötü olmuştu arkadaşım gidicekti. "Belki burada kalır niye kötü oluyorum ki" dedim kendi kendime ve sordum:

-Nereye taşınıyosunuz.

*Yurt dışına.

-Nereye işte söylesene oğlum!

*Çine

-Niye lan burda ne eksik gidiyosunuz?

*Benim spor geleceğim için bu gerekli.

-Napalım bende kulaklıklarımla takılırım.

*Benden kurtulamazsın oğlum hergün görüntülü konuşucaz.

-Bir bırak git lan yeter bıktırdın la.

*Salak salak konuşma la.

-Güldürme lan ! Ne zaman gidiyosun?

*Şimdi çıkıcam işte izin verirsen gidicem.

-Lan ani oldu bu neyse geç kalma bende geliyim hadi.

*Tamam

Konuşmamız bitmişti. Arkadaşımı uçağa bindirdim ve gitti. Artık yalnızdım yapayalnız...

Kargo Geldi


Muhammed gittiginden beri spora ara vermiştim. Olaylardan uzak kalmaya çalışmıştım. O gideli 2 hafta olmuştu arada görüntülü konuşuyoduk ama bir arkadaşım daha taşındı. Sorun sanırım bendeydi çok az arkadaşım vardı. Azın çoğu taşınma tehlikesi vardi. İnternete girdim sosyal paylaşım sitelerinde yeni hesaplar açtım. Bir sürü gruba girdim grupta ettiğimiz bir sohbet zil sesiyle kesildi.  Kapıyı açtım bana kargo gelmişti. Almam için gerekli imzaları atıp kutuyu içeri aldim. Kutu hafifti ve Muhammed yollamıştı. İçimden " Kesin çin malı dandik eşya yolladı bana" dedim. Kutuyu çalışma masama götürdüm. Açmak için bıçak almaya giderken yine zil çaldı. Kapıyı açtığımda binada oturan bir teyze geldi. Konuşmaya başladı:

*Yavrum sen bilgisayarcıymışsın?

-Evet teyze?

*Bizim oğlan bilgisayar aldı da ona bir öğretsen bozar hemen şimdi o hemi.

-Teyze bırak bozsun öyle daha iyi öğrenir.

*Sen desene bir şey bilmiyorum!  Zaten Sudenin dediğinden bir hayır çıkmadı ki! Neyse İyi Günler!

-Tövbe Tövbe!

Sinirlenmiştim gidip koltuğa oturdum bir yandan sayıklıyordum bir yandan kumandayı arıyordum. Kumanda koltuğun arasında kalmış onu çıkardım uzandım koltuğa televizyonda bir şeyler varmı diye bakıyordum. Saçma sapan diziler, programlar, filmler vardı. 20 kanal zapladıktan sonra bir yarışma programı buldum ve kuru kuru izlemiyim diye iç geçirdim. Dolapta kola vardı ve yanında patlamış mısır patlatmayı düşündüm ayağa kalktım birkaç adım attıktan sonra kutuyu fark ettim. Teyze yüzünden kutuyu unutmuştum mutfağa gidip bıçapı aldım kutuyu iyice parçaladım içinde bir demir kutu daha vardı. Kutu çok fantastıkti mavi ve kırmızı ledlerle süslenmiş parlak siyah renkte bir demir kutu. Kutuyu inceledim sadece bir kutuydu masanın üzerine koydum bana sadece bir kutumu gönderdi diye düşündüm. Patlamış mısırımı ve kolamı alıp oturmaya gittim. Yarışma bitmişti bilgisayara geçtim. Muhammed görüntülü arama isteği yolladı. Kabul ettim bana 1 dakika konuşabileceğini söyledi konuşmaya başladı:

-Sana yolladığım kargo geldi sanırım. Biraz dandik bir hediye ama anlamı çok büyük burda edindiğim arkadaşlara seni anlattığımda onu yollamamı istediler ben bile o kutu ne işe yarıyo bilmiyorum ama bana dedikleri sırrını bırak o çözsün. Kapatmam lazım görüşürüz. 

Dedi ve kapadı. Kutuya baktım hiç bir şey anlamamıştım. Kutuyu incelerken ledlerin Çince bir şeyler yazmak için kullanıldığını anladım. Kutuyu çantaya attım. Kadiköye gitmek için yol aldım belki Çin kafilesi bulurum da ordaki rehbere okuturum diye. Otobüse bindim boş koltuk vardı hızlıca oraya yöneldim. Koltuğa oturdum etrafı izliyordum. Arkadaki öğrenciler kalmıştı ve ön kapıdan teyze binmişti. Bastonuyla beni dürttü anlamamıştım ve yanlışlıkla vurdu herhalde dedim. Dışarıyı izlemeye başladım yine dürttü.

-Ne oldu teyzecim ?

*Görmüyomusun ayakta kaldım kalk ben oturcam!

-Tamam teyze otur?

*İşe yaramaz bu gençler yaramaz bunlar biz eskiden büyük gördüğümüzde saygı gösterirdik. Bunlar yer bile vermiyor efendim!

Dedi. Neydi bu teyzelerin benle alıp veremediği anlamış değilim. Durağa gelmiştik inerken biraz zorlandım bir sürü insan inmeye çalışıyordu. Zorda olsa inmiştim vapurlara doğru yürürken kameraları olan çekik gözlü insanlar gördüm. Hemen onlara Koniçiva dedim. Onlar şaşırdı onlarda karşılık verdi. Sonra biz Türkçe biliyoruz diyerek beni utandırdılar. Onlara yardım edebilirmisiniz dedim. Onlar tabiki dedi. Kutuyu çıkardım o ledleri okumasını istedim kamerayı tutandan. Sonra "Her şey bir güzelliğe sahiptir fakat bunu herkes görmez" dedi. Anlamamıştım ona Çince okunuşunuda yazmasını istedim telefonu açıp uzattım. Yazdı bende eve koşarak gittim. Kutuyu çıkardım ve oturdum bilgisayar başına. Telefonu açtım bana yazdığı şeyi seslice okudum. Aniden o kırmızı ışık yeşile döndü mavi ise yanıp sönüyordu. Kutu titreşime geçmişti bir kova buldum içine su doldurup kutuyu içine attım. Kutuyu bozdum sandım ışıklar sönmüştü sudan çıkardım kutuyu masaya koydum içindeki mekanizmayı merak etmiştim. Elime çekic alıp uzun süre sonunda kutuyu çatlatmıştım aniden bembeyaz bir duman çıktı elimi yuzume kapadım koşarak camı açtım. Duman kesilmişti kutunun içinde de bembeyaz bir ışık vardı. Çekiçle açtım ve gözlerime inanamadım. Metal bir maske vardı. Teknolojik bir üründü.

Maskemdeki SırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin