2 . BÖLÜM

26 3 0
                                    

Yine hiç bir değişiklik olmayan hayatına devam ediyordu. Okuldan çıkmış, işe gitmeye çalışıyordu. Çalmaya başlayan telefonunun sesini duymuştu. Cebinden telefonunu çıkarıp açtı.

"Vaveyla çabuk eve gel!"

"Abi işe gidiyorum şimdi gelemem."

"Sana eve gel dediysem geleceksin!"

"Ta-tamam geliyorum abi." korkuyla telefonunu kapattı. Patronunu arayıp rahatsız olduğunu ve işe gelemeyeceğini söyledi. Rotasına değiştirip hemen evin yolunu tuttu. Eve geldiğinde dayak yemiş abisini gördü.

"Abi ne oldu sana böyle?"

"Maaşını aldın mı?"

"Daha almadım."

"Elinde ne kadar varsa ver."

"Yok ki abi. Son parayla faturaları ödedim."

"Bana para lazım. Vardır senin kenara koyduğun para."

"Y-yok abi."

"Halimi görmüyor musun? Dayak mı yiyip durayım?! Nasıl kardeşsin sen be. Abini öldürsünler mi istiyorsun?!"

"Yeter artık abi. Bu zamana kadar sustum ama benim sabrımın bir sınırı var. Sıfır borçları ödemek için okuldan sonra hiç dinlenmeden çalışıyorum. Peki sen ne yapıyorsun? Benim kazandığım parayı alıp yiyo..." cümlesini bitiremeden yanağına aldığı sert tokatla kafası sağa çevrilmişti. Bu ilk değildi ki. Abisinden sürekli tokat yerdi. Hemde haketmediği yere. Bazen sadece tokatla da yetinmezdi abisi. Siniri geçene kadar döverdi Vaveyla'yı. Karşı koymaya çalışsa da gücü yetmezdi. Abiler kardeşlerini korumazlar mıydı? Bazıları korurdu evet. Ama içindeki nefret ve kini her geçen gün büyüyen abiler korumazdı.

Küçük ve aciz bir kız çocuğu gibiydi adeta. Söyleyecek binlerce kelimesi vardı. Ama sonsuza kadar susmuştu kelimeleri. Dünyanın kötülüğüne boyun eğmemeliydi. Ama başka çaresi de yoktu. Canı acıyordu. Her geçen gün kalbinin kırık parçaları tenine batıyordu. Küçük de olsa can acıtıcı şekilde.

Eski günlere dönmek istedi hayatın gerçeklerinin yüzüne vurulmadığı zamana. O küçük ve saf kız çocuğu olduğu zamanlara. Kötülüğün her geçen gün daha da karanlığını arttırdığı dünyanın, karanlığına kapılmamak için direniyordu. Çünkü biliyordu ki küçük bir noktası karanlığa bulanırsa, bütünüyle o zifir karanlığın içinden çıkamayacağı kadar bulanacaktı bedeni.

Tokatın etkisiyle patlayan dudağından akan kan kurumuştu. Yavaşça kalktı yerden. Ayakta duracak hali yoktu. O kadar halsizdi ki. Bi yandan iş yoruyordu onu, bi yandan da yaklaşan vizelerine çalışmak. Tırnaklarıyla kazıdığı yerlere gelmek şüphesiz onun en büyük başarısıydı. Gün geçtikçe büyüyordu. Çektiği onca çileye rağmen, bütün zorluklara göğüs germeye çalışıyordu.

Elini yüzünü yıkayıp odasına gitti. Üstünü değiştirirken abisinin geçen gün 1 saat boyunca dövüp bıraktığı morluklara baktı. Birde çaresiz haline. Hiç böyle hayal etmezdi bu yaşlarını.

O gün tam 4 yıl olmuştu. Annesini ve babasını kaybedeli. Çok çabuk geçmişti zaman. Giderek büyümüştü. Her yıl aynı saatlerde amcasından aldığı nefret içeren konuşmalara da alışmıştı. Bütün herşeyin sorumlusunun o olduğunun düşünülmesine de alışmıştı. Ve onun da nefreti artmıştı. Artık kimseye acımayacaktı. Birilerine acıdıkça kendi acınılacak bi duruma düşüyordu. O gün kendine bir söz vermişti. Artık bundan sonra kimseye acımayacaktı.

Ertesi gün işe gittiğinde gözü bi yerde takılı kalmıştı. Bi kaç gündür sürekli gelen, tahminince kendi yaşlarında olan çocuğa baktı öylece. Çocukla göz göze geldiğindeyse usulca çevirdi başını. Hayatında sadece bir kez gerçek aşkı bulduğunu düşünmüştü. Taki sevgilisini bir başkasıyla basana kadar. O zamandan sonra aşka küsmüştü. En azından o öyle sanıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 19, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

VAVEYLA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin