3. Kısım

157 5 1
                                    

13. Bölüm: "Kimliksizler"

Nevzat'ın balık lokantasına oturmuş olan Komiser Tahsin; bir önceki gece fazla uyuyamadığı, uyuduğunda da kısa ve huzursuz edici rüyalarla sıçrayarak uyandığı için bitkin bir durumdaydı. Birkaç dakika sonra önce Asuman, sonra Necip içeri girmişti. Hafif toparlanarak ayağa kalktı ve onlarla merhabalaştı Tahsin.

Nevzat da birkaç dakikaya sofrayı donatmış, bir yandan konuşmaya bir yandan da yemeye başlamışlardı. Tahsin, bir önceki gün Zihni Beşsoy ile yaptığı sohbeti ve sonrasında kendisine çarpan adamı anlattı önce. Akabinde cebinden usb belleği ve bir fotoğrafçıda çıkarttırdığı fotoğrafları masaya koydu. O an, masada bir toz zerreciği hareket edecek olsa duyulurdu! Herkes susuvermişti.

Çünkü fotoğraflardakiler, kendileriydi.

Hepsi izlenmişti. Nevzat, balıkçı teknesiyle açılırken yakalanmıştı objektiflere. Necip, bir lokantada tek başına yemek yerken. Asuman, oturduğu dairenin yer aldığı apartmana girerken. Keza Necip gene, arabasının içinde yeşil ışığın yanmasını beklerken. En bombası ise; hepsinin oturup sohbet ettiği bir akşam balık lokantasının dışından çekilmiş olan fotoğraftı!

- Ne düşünüyorsunuz? diye sordu Tahsin.

Kimseden bir ses çıkmayınca, sorusunu yineledi.

- Ne gibi komiserim? diye sordu Necip.
- Yani, tehlikedesiniz. Bu belli. Şu an, hem de şu dakikada, vazgeçebilirsiniz. Gönül koymam. Sonuçta ben kaç yaşına gelmiş birisiyim, kaybedecek hiçbir şeyim yok. Ama siz ikiniz, gencecik pırıl pırıl insanlarsınız. Nevzat'ın da zaten bu dosyayı devam ettirme zorunluluğu bile yok, onun niye devam etmek isteyebileceğini hiç bilmiyorum!

Masada tekrardan bir sessizlik oldu. Sessizliği Nevzat bozdu:

- Yahu, Tahsin! Kaç kez diyorum sana fazla kaçırma şu mereti diye! Üçüncü dublen mi o senin?
Komiser, anlamadığını ifade eden bir bakışla bakınca bir 'öf' çekerek sözünü açtı Nevzat:
- Yahu, diyorum ki rakıyı çok kaçırıyorsun. Çok kaçırınca da saçmalıyorsun! Bu işe birlikte giriştik, ben eminim ki çocuklar da benim gibi isteklidir bu dosyayı sürdürme konusunda! Hem, bu kadar yol almışken vazgeçilir mi ulan? Adamı döverler vallahi!

Güldüler. Necip ve Asuman da kafalarını sallayıp Nevzat'ı onaylamışlardı. Tahsin'in üzerine belli belirsiz bir rahatlık çökmüştü. Yemek bitene dek normal konulardan bahsedip durdular ancak hepsinin aklı fotoğraflardaydı, bu apaçık belli olabiliyordu. Yemek bittiğinde ise Asuman Türk kahvesi yaptı ve hepsinin aklını meşgul eden konuya dönüş yaptılar.

- Ne yapacağız? diye sordu Necip, ona has meraklı ve sabırsız bakışlarla.

Tahsin derin bir nefes alıp camdan dışarı görünen kayalıklara ve kayalıklara vuran dalgalara bakıp düşündükten sonra konuştu:

- Mücadeleye devam! Bence, ilk olarak soruşturmanın başlangıcında araştırdığımız, öldürülen çocuğun komşularına dair araştırmamızı yoğunlaştırmalıyız. Siz ne dersiniz?

Asuman başını sallayıp yanında getirdiği çantasından bir dosya çıkardı.

- Ben araştırdım komiserim. Ama bir sıkıntımız var...

Tahsin'in gözleri parlamıştı.

- Araştırdın demek! İşte, polislik refleksi budur! Kendi halkını döverek polis olduğunu sananlara rağmen, senin gibilerin de olması müthiş!

Asuman, sabırlı bir edayla sözlerini sürdürdü:

- Araştırdım ama, bir sorun var. Adamlara dair hemen hemen hiçbir kimlik bilgisi yok. İsimler var evet, muhtelif tarihlerde farklı olaylardan oluşan bazı gazete kupürleri... Ama onların haricinde hiçbir şey yok! Hani derler ya, "Park cezası bile yok" diye; o hesap!

Ölüm MelodisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin