Giriş

22 0 0
                                    

Öncelikle bu hikayeyi kurgularken izlediğim ve okuduğum birçok kitap ve filmden esinlendiğimi belirtmek isterim. Kısa ve akılda kalacak bir hikaye olmasını umuyorum, herkese iyi okumalar!

12 Ağustos, 2001

Ne yazmam, hatta nereden başlamam gerektiğinden bile emin değilim. Hayatımda hiçbir zaman kendimden emin bir insan olamamıştım, bu da benim kötü huylarımdan biriydi işte. Sorunlarımı anlatarak senin de canını sıkmak istemiyorum. Fakat saat sabahın üçü ve neredeyse ağlamak üzereyim. Aslında, ben sanırım hep ağlamak üzereyim, tuhaf olan kısım ise ağlanacak bir durum yokken bile ağlamam galiba. Bir kuş cıvıltısı, saçlarımı uçuşturan rüzgar ve bana hüzünle gülümseyen güneş bile ağlamama sebep olabiliyor bazen.
Bunun nedeni kendimi yalnız hissetmem olabilir, belki de birilerine ihtiyacım var çünkü insanlar kötü hissedince birileriyle görüşür. Değil mi? Tam olarak bundan da emin değilim tabii.
Seni nereden tanıdığımı hiçbir zaman söylemeyeceğim. Belki söylesem bile anımsayamazsın çünkü genelde insanlar beni anımsayamazlar. Bana üç yıldır ders veren öğretmenim bile her ders adımı tekrardan sorma potansiyeline sahip. Tabii bunun nedeni en arka sıralarda oturmak ve derse katılmamak olabilir. Neyse.
Seni seviyorum diyebilecek kadar kendimden emin değilim. Çünkü sevgi çok önemli bir şey ve bence emin olana kadar söylenmemeli.   Ne kadar çok “emin olmak” cümlesini kullandığımın farkında mısın? Ne olursa olsun senin için güzel duygular hissediyorum. Kitapların beni bu hüzünlü dünyadan koparmasına benzeyen bir güzellik var sende.
Hayatımı olabildiğince güzel geçirmek istiyorum, yaşlandığım zaman geriye baktığımda güzel anılarım olmasını veya çocuk sahibi olursam onlara anlatabileceğim şeyler olsun istiyorum. Fakat insan hüzünlü hissederken bunu nasıl yapabilir ki?
Az önce güneşin doğmaya başladığının farkına vardım. Sanırım artık yazmayı bitirmem gerek. En kısa zamanda, tekrardan görüşeceğiz.

İyi olman dileğiyle,
Clementine.


12 Ağustos 2001
Sevgili ikizim,

Sana neden ikizim dediğimi merak edeceksin, bunu ruh ikizim olduğuna inandığım için söylüyorum. Sanırım ailevi olarak böyle inançlara sahibiz. Her neyse.
Bugün pek farklı bir şey olmadı. Sıcak fakat kasvetli bir güne uyandım. Hep birlikte kahvaltı ettikten sonra abim ve babam işe gitti, annem dergilerini okur ve kahve içerken ben de her zamanki gibi kitap okudum. Yaz için verilen ödevlerimi tamamladım. Ve televizyon izledim. Ve yine birlikte yemek yedik. Ve yine televizyon izledik. Biraz sohbet ettim. Ve odama çıktım. Rutinimizi bozan hiçbir şey yoktu, her zaman olduğu gibi.
Üzgün hissetmekten hoşlanmıyorum, diğer duygulardan hoşlanmadığım gibi. Bunun konumuzla ilgili olduğunu sanmıyorum fakat sadece bahsetmek istedim.
Sanırım, seni gerçekten seviyorum.
Seni ilk, okulun son günü, her zaman olduğu gibi –ne kadar çok “her zaman” kullandığımın farkındayım- eve doğru yürürken gördüm. Ve bana gülümsedin. İlk defa o gün değişik hissettim.Ve bundan hoşlandım.
Bunun bir rüya olmadığına emin olmak için o parka tekrar geldim, tüm gün boyunca seni bekledim. Gelmedin. Tam bir ay boyunca.
Bunu öyle bir saplantı haline getirmiştim ki, rüyalarımdan çıkmaz olmuştun. Benim tatlı mavi rüyalarımdan. Ama bundan asla şikayetçi değilim. Olmam da.
Utanarak söylüyorum ki ikinci görüşümde seni takip ettim ama bu sadece evini bulabilmek içindi. Hiçbir kötü niyetim yok. Ben sadece rutin duygularımı bozan, bana heyecan veren kişiyle görüşmek istiyorum. Güven bana.
Yazacağım tüm bu mektuplar asla cevap beklemeyecek. Sadece birinin beni dinlediğini, birinin yanımda olduğunu, birini sevdiğimi hissetmek istiyorum.
Seni seviyorum,

Teddy

Letters From My Motley MindHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin