4. Bölüm

8 0 0
                                    

“Hayal ürünü.” Dedi Clementine’ın yakınında bir ses. Adamın sesi gözleri kadar boş, soluk ve ölüydü. Çürümüş bir takım şeyleri göz önüne getiriyordu Clementine’ın kafasında, mesela ölü, çürük eller…

7 Ekim, 2001

Sevgili sırdaşım,

Sana tam on beş gündür yazmıyorum, bunun için oldukça üzgünüm. Fakat yaşadıklarımı az çok tahmin edebiliyorsundur, gerçekten ödevlerden, aile yemeklerinden ve sınavlardan kafamı kaldıramadım. Artık odamda bile yalnız kalamıyorum. Annem ve babam bana arkadaşlık etmesi için uzaktan kuzenim olan Jeyne’i evimize davet ettiler. Uyumadan önce bana özel olan bir iki saatimi Jeyne’in aşk hayatını dinlerken harcadığımda neler hissettiğimi düşün bir.

Eh, bunu annem ve babam yararlı olarak görebilir bense ilaçlara daha bağlanmak için bir neden olarak görüyorum. Artık uyumuyorum, herkes uyuduktan sonra, sana yazmak için birkaç fincan kahveyle evin bahçesinde oturuyorum, tabii pencereden bakan biri olursa görmesinler diye garajın arka duvarına sıkışmak zorunda kaldım, böylece ışıklar da görülmüyor. Pek konforlu olduğu söylenemez ama, bu saatler için her şeyi yaparım. Yoksa kaybolmuş hissederim. Hissiz ve boş.
Okul hayatım konusunda o korkunç günden itibaren pek bir şey hatırladığımı söyleyemem. Annemin beni aldığını, hastanede kaldığımı ve ilaç içirilmeye zorlandığımı hatırlıyorum. Bir de, etrafta uçuşan çorba tanelerini. Sanırım yemek tabaklarını kırmışım.
Bir başka şey ise, ateşin önünde geçirdiğim boş saatlerdi. Eve getirilmiştim, salondaki ateşin önünde saatlerce oturmuştum, güneş doğana kadar. Annem, babam ve tanımadığım birkaç kişi yanımda oturdular.
“Nasılsın, Clementine?” dışında hiçbir şey sormadılar. Benim cevabım ise hep iyiydi. İyi olmaktan hiç bu kadar uzak olmamama rağmen.
Sonra ateşin başında kitap okudum, mutfaktaki masanın başında endişeli sesle konuşan insanları bastırabilmek için. Problemler ve Clementine. Clementine ve problemler. Daha önce hiç ilgilenmemelerine rağmen böyle endişeyle beni gözlüyor olmalarından dolayı öfkeliydim. Çok öfkeliydim. Bu kadardı.
Ve birkaç gün sonra yine her şey eskiye dönmüştü, en azından Jeyne gelene kadar. Annem yine çok çalışıyordu ama her zaman yan taraftaki komşumuz Bayan 3 numara ile görüşmeyi sürdürebildi. Yemek tariflerinden neden bu kadar hoşlandıklarını anlamıyorum, güldükleri, heyecanlandıkları ve eğlendikleri tek şey yemek tarifleri. Sanırım annem, yemeklerde yeni şeyler deneyerek modern bir hayat yaşadığını düşünmekten mutlu oluyor.
 Babam ise annemden alabildiğince farklıdır, çalışır fakat çalışmaktan memnun değildir. Yemekten sonra televizyon izlemekten hoşlandığı bir saat vardır, onun dışında boş saatlerini garajında temizlik yaparak, neredeyse her hafta boyadığı duvarları tekrar boyayarak hoşça vakit geçirirdi. Annem her zaman babamın garajını bizden daha fazla sevdiğini söylerdi. Kim bilir, belki de öyledir.

Sanırım şimdi yazmayı bitirmem gerek. Bahçe çitlerinin etrafından görünen pembe şafağın güneşin doğacağı anlamına geldiğini biliyorum, üstelik hava da çok soğudu. Kim bilir, belki okula gitmeden önce birkaç saat uyuyabilirim.
İ
yi olman dileğiyle,
Clementine.

“Nasıl?” dedi kız, heyecanla dudağını ısırdı. “Bana gösterebilir misin?”
“Denerim.” Açık pencereden esen meltemle kızın güzel sarı saçları uçuştu.

7 Ekim 2001

Sevgili ikizim,

Okulu sevmiyorum. Kafeteryada yalnız oturup mide bulandırıcı yemekleri mideme indirirken, beni iyi hissettiren tek şey sana yazıyor olmam. Önümde oturan Anna’yı izliyorum. O da benim gibi yalnız oturuyor, üstelik okuldaki en güzel kızdır. Senden önce, Anna’ya karşı… bilirsin, biraz ilgim vardı. Çok güzel bir kızdı, aynı şekilde eğlenceli ve bir sürü film kasetleri olan biri. Öyle umutsuzdum ki, okuldaki arkadaşlarım onunla konuşmaya çalıştığımda benimle gülerdi, daha sonra ise araya yaz tatili girdi ve liseye başladığımda, Anna artık mutlu biri gibi gözükmüyordu. Ve sonra seni gördüm.

İngilizce öğretmenimle konuştuktan sonra, kütüphane görevlisi olmaya karar verdim. Artık okuldan sonraki iki saatimi şehir kütüphanesinde geçiriyorum, hem sessiz  ve hoş bir yer, hem de fazladan  ücret almak iyi bir şey. Ailemden istemek zorunda kalmıyorum, sana mektuplarımı kütüphanenin iç tarafındaki bir masada yazıyorum, kütüphane de evine fazlaca yakın olduğu için geri dönmeme gerek kalmıyor. Annem bu işten, başka insanlarla “iletişim” kurduğum için çok mutlu fakat babam, kendi oğlunun kütüphane görevlisi olmasındansa boş saatlerini “spor yaparak” geçirmesini istiyor. Böylece üniversitemde spor bursu kazanabilirim ve babamın da fazladan çalışması gerekmez. Keşke spor yapabilseydim, ancak dediğim gibi, ben doğuştan sakar bir insanım ve spor yapmak takım arkadaşlarıma eziyetten başka bir şey olmaz. Sana söz veriyorum üniversitede spor yapacağım, birlikte gittiğimiz üniversitede. Sen de beni izleyip tezahürat yapabilirsin! Öyle çok hayalim var ki, öyle çok yapacak şeyler var ki…

Okulun geri kalanında sessizim, Dean ve bilmediğim bir öğretmenin küçük kızı dışında hiç arkadaşım yok, fakat bundan mutluyum. Dean’le lisede tanıştım, o da orta düzeyli bir aileden geliyor ve benim gibi hiç arkadaşa sahip değil, birbirimiz dışında tabii. Belki aynı üniversiteyi kazanırsak oda arkadaşı olabiliriz. Küçük kızın ise adını bilmiyorum, öğretmen koridorundan ne zaman geçsem onu görüyorum, bana gülümsüyor. Adını hatırlamadığım bir küçük kuzenimi hatırlatıyor bana. Umarım kardeşim de o küçük kız gibi olur.

“Merhaba.” Kızın dediği tek şeydi. Ama ona gülümsemek ve selam vermek bir rutinim haline geldi, oldukça mutlu hissediyorum, seni görünce hissettiğim gibi.

Seni seviyorum,
Teddy

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 08, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Letters From My Motley MindHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin