1. Bölüm

13 0 0
                                    

“Bunu istemiyorum!” diye bağırdı Clementine. “İstemiyorum! İstemiyorum! Eve gitmek istiyorum!” Bir çığlık atıp bayılmadan önce gördüğü son şeyler boş ve soluk mavi gözler, beyaz bir oda ve bir sürü pembe baloncuktu.

22 Eylül, 2001

Sevgili sırdaşım,

Yaklaşık kırk bir gündür görüşmüyoruz. Sana yazmadığım günlerde içimde hissettiğim buruklukları sana asla anlatamam, bunun için kelimelerim yetmez. Fakat öyle sorunlarım vardı ki, ne ilaçlarım, ne ailem ne de okulum buna izin verdi. Seni çok özledim, öyle özledim ki henüz  havalar sıcak olmasına rağmen sana bu mektubu yazarken ellerim titriyor. Belki de kendime bir kahve hazırlamalıyım, yoksa mürekkebim değerli mektubumu mahvedecek.
Sana kalbimi açıyorum, nasıl hissettiğimi, saçma bulacağın sorunlarımı birer birer anlatacağım. Belki sen bunları okuduğun zaman yüzünü ekşiteceksin, belki de zaman harcadığım bu mektubu okumadan bile atacaksın. Fakat bunları düşünmek istemiyorum, çünkü beni birinin hakkımda düşündüğü, birinin sorunlarımı bildiği, beni anladığı şu dünyada beni iyileştiren tek şey.
Okula her zamanki gibi döndüğümüz zaman, sanırım krizlerimin başladığı zamandı. Ailem hiçbir zaman sevgi dolu bir aile olmadı, kavga bizim evde hiç eksik olmayan bir şeydi. Belki de “sorunlarımın” olmasının bir kısmı buydu, bilmiyorum. Fakat kesinlikle krize girdiren şey okulun açılmasıydı, bundan emindim.  Nasıl anlatsam? Klişe bir okul draması değildi bu, kimse neyse ki bana zorbalık etmedi. Ama derslere girdiğimde, bunu yapamayacağımı anladım. Bunun için yaşamadığımı. Bu duvarlar arasında hayatımın kalanını geçirmek istemediğimi. İğrenç bir anne baba profiline dönüşmek istemediğimi. Sadece istemiyordum. Basitti. Etrafımdaki yetişkinlerden iğrenip onlar gibi olma korkusuyla yaşarken, nasıl okula devam edebilirdim? Daha ilk haftayı bitiremeden, tuhaf bir içgüdüyle okuldan çıktığım an yürümeye başladım. Nereye gittiğimi bilmiyordum, ne yapmak istediğimi de. Sadece yürüdüm, öyle yürüdüm ki bacaklarım sızladı, üstümdeki ince tişörtten dolayı gece rüzgarı içime işledi, ama ben yine yürümeye devam ettim. Gerisini hatırlamıyordum. Tek bildiğim, beni gece yarısı buldukları ve gözümü açtığımda gözyaşı izleri hala yüzünde olan annemle karşılaşmış olmam. Hastanedeydik ve ailem “sorunun” tam olarak ne olduğunu anlamak için her gün ilaç almamı ve psikologa gitmemi istediler. Bunun nedeni hiçbir sorularına cevap vermememdi sanırım, bilmiyorum. Her neyse.
İşte bu krizimden dolayı, bir ay boyunca göz altında tutuldum. Bunu fark ettirmemeye çalışsalar da, annemin normalde benden erken evden çıkmasına rağmen beni beklemesi, ara  sıra odama ziyaretler yapıp kahve getirmesi bunları çok belli ediyordu. Hatta babamın günlük arama yapması. Bu kesinlikle beni bu fikre iten ilk şeydi.
Ve sonra, iğrenç bir rutinin arasında sıkıştım. Günlerce ödev yaptım, okula gittim, yemek yedim, ilaç içtim, uyumaya çalıştım ve ağladım. Bugüne kadar. Bugün kendimi inanılmaz hissediyorum. Bu mektubu katlayıp evine getirdiğimde, kendimi mükemmel hissedeceğim. Hatta ne, biliyor musun? Henüz anlatmak istediklerim bitmedi ama bu mektubu yarım bırakıyorum. Evet, işte böyle. Evine geliyorum.
Umarım seni görebilirim.

İyi olman dileğiyle,
Clementine

23 Eylül, 2001

Sevgili ikizim,

Son mektubundan sonra yazma kıtlığı yaşamıştım. Fakat bu gece zihnim durgun, annemler evde değil ve bir bardak sıcak çikolatayla bu işi halledebileceğimi düşündüm. İlk önce sorunu cevaplandıracağım, okul güzel gidiyor. Okulu hiçbir zaman seven bir insan olmadım –kim sever ki- fakat son dediğin şeyden sonra iyi hissetmeye başladım. Etrafımda bir sürü insan var ve ben tuhaf bir şekilde iyi hissediyorum. Bir derneğin üyesi oldum, onlara yardım etmeye çalışıyorum. Bu oldukça boş olan vaktimi birazcık da olsa doldurabiliyor, çünkü yaptığım herhangi bir spor yok. Sanırım herhangi bir takıma kabul edilebilmem için iyi bir geçmişimin olması gerekir, bilmiyorum. Yine de deneyeceğim, senin için.
Dersler sıkıcı ama rutinlerimde ödev yapmak olduğu için bu zamana kadar hiçbir uyarı almadım. Onun dışında… pek bir şey yok.
Bir kardeşim olacak, bunu dün öğrendim. Buna sevinmeli miyim, üzülmeli miyim hiç bilmiyorum. Bu, tuhaf bir his yani, çocukları severim ama kardeşim olacağı… Tanrım. Umarım kimse ileride ona bakmak gibi bana büyük bir sorumluluk vermez. Ve umarım kız kardeşim olur. Senin gibi olmasını diliyorum.
Peki, sen nasılsın? Bir mektup arkadaşımın olması öyle mutlu ediyor ki beni… Daha önce cevaplandıracağını hiç düşünmemiştim, bunlar bir tomar karşılıksız mektup olacaktı benim için. Ama sen, her şeyde beni şaşırttığın gibi bunda da şaşırttın. Sana daha ne kadar aşık olabilirim, bilemiyorum.
Yüzüm beyazlamış. Gerçi bunu söylemek biraz zor çünkü İskoç kökenlerim sayesinde zaten biraz beyaz tenliyim ama annem bugün solgun göründüğümü ve okula gitmememi söyledi. Şansa bakar mısın? Neyse ki ben kendimi iyi hissediyorum ve bir Teddy Peterson’s Day Off da ben yapabilirim! Şakaydı, tamam.
Sana bir şey soracağım, hiç tuhaf bir şeyler yapmayı düşünmüş müydün? Yani çılgınca, gençlerin yapabileceği şeyler? Uyuşturucu alıp içki içmekten bahsetmiyorum, ben daha çok cesaret gerektiren, adrenalinli şeylerden bahsediyorum. Eğer düşündüysen, belki, belki ileride bunu birlikte yapabiliriz. Ne dersin?

(Mürekkep lekeleri için üzgünüm, dağınık bir insanım)
Umarım en kısa zamanda cevap verirsin.

Seni seviyorum,
Teddy

Letters From My Motley MindHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin