Yavuz...

51 2 1
                                    

"Geçmişinizde üzdüğünüze inandığınız üç kişiyi düşünün ve karşınızdaymış gibi hayal edin... Şimdi karşınızda olsa, ondan nasıl özür dilerdiniz ?"

Gece neredeyse iki olmuş. Uyku tutmuyor... "Ben iyi bir insanım. Kimseyi kırmadım bugüne kadar. Kim benim için beni kırdı, beni üzdü, beni hayal kırklığına uğrattı diyebilir ki ?"

Yataktayım iki saattir. Aklımda bir kişisel gelişim kitabında okuduğum tavsiye. İki saattir düşünüyorum, bulamıyorum kimseyi. Zorluyorum kendimi : Kimi üzdüm ben bugüne kadar, kimi kırmış olabilirim ?

"Yavuz" diyor gaipten bir ses bana. "Yavuz vardı ya orta okulda ? Kırmadın mı onu ?"

"Tabii ya !" diyorum kendi kendime. "Yavuz'dan iyi özür dilenecek adam mı bulunur ömrü hayatımda ?"

Orta okuldaki ilk günüm. Herkes yabancı, herkes yeni... Sağ tarafımda bir kız ilişiyor gözüme. Siyah saçlı, at kuyruklu, kendi halinde... Kimseye bakmıyor. Kimseyle ilgilenmiyor. İlk okuldan yeni çıkmışım. "Kız" diyorlar bana, aklıma "erkeğin uzun saçlı olanı" dışında bir tarif gelmiyor. Ama bu kız öyle değil. Sadece uzun saçları değil farkı Gökhan'dan, Hüseyin'den ya da Cihan'dan... Başka bir şey var onda. Olmasa utangaç utangaç yana devirirken gözlerini ve gözü değdiğinde gözüme, böyle pırpır atar mı kalbim her seferinde ? Olmasa konuşmak için her ağızımı açtığımda saçmalar mıyım bu kadar ?

Yanıma bir çocuk oturmuş. Boy sırasına göre hizaya sokmuşlar bizi, boyu bana en yakın o çıkmış. İlk okulu Kayseri'de bitirmiş. Kıvırcık saçları var; sarıdan koyu, kahverengiden açık tonda... Çengel burnu biraz. Öndeki iki dişi ayrık ama belli ki şans getirmemiş ona. Neredeyse beş yaşımdan beri böyle bellerdim halbuki. Yosun yeşili gözlere de sahip. İlk okulda kızlar söylemezdi, ne renk gözlü olanı makbul oğlan çocuklarının. Şimdi biliyordum; kızlar en çok mavi ya da yeşil gözlü oğlanları beğenirdi. Ama kimse beğenmiyordu Yavuz'un yeşil gözlerini...

Benden başka kimse de muhatap olmuyordu bu taşralı çocukla. Hava erken kararırdı orta okul çıkış saatlerinde. Yolumun üzerindeydi evi, beraber yürürdük Esat Caddesinde. Bir keresinde "I love you, my darling" demişti bana sempatik görünme adına. İlk kez o an gıcık olmuştum ona.

"Erkek adam bir erkeğe seni seviyorum der mi, ne salak çocuk bu böyle" demiştim içimden.

İlk okuldan beri sıcak kanlıydım, komiktim, severdi beni çocuklar. Zamanla Yavuz'dan başka arkadaşlarım da olmuştu haliyle. "Oğlum ne buluyorsun bu çocukta, bir kere gıcık, sonra tipsiz" demişti bazıları. Kolay etkilenen bir çocuktum, inanmıştım onlara. Şimdi bahane arıyordum soğutmak için kendimden.

O esmer, at kuyruklu güzel kız artık sessiz değildi eskisi kadar. Kısa zamanda popüler olmuştu sınıfta. Tek beğenen de ben değildim artık. Ama beğendiğimi tek bir kişiye söylemiştim; Yavuz'a...

Bir akşam yine yürüyoruz, evine yaklaşmışız. Bana Kayseri'deki sınıfını anlatıyor, bir de orada hoşlandığı kızı:

- O da hoşlanıyordu benden.

- Nereden biliyorsun ?

- Sınıfın en yakışıklısı bendim.

- Yaaa...

Kafamda koz olarak kalmıştı bu sözler. Başka bir okul çıkışı yine yürüyoruz beraber:

- İsmail sana bir şey itiraf edeceğim.

- Nedir ?

Önce utanıp kızarmıştı. Geç çıkardı baklayı ağzından:

- Ben de ondan hoşlanıyorum...

"Benden bile hoşlanmıyordur, nasıl hoşlanacak ki Yavuz'dan" diye güldüm içimden. Ama bundan bahsetmedim ona...

- Sen aslında yakışıklı çocuksun. Uzatsana saçlarını biraz ?

- Nasıl ?

- Uzat uzat... Hatta sonra iyice geriye de tararsın. Artist gibi olursun.

Dinlemişti sözümü saftirik. Kıvır kıvır saçlarını uzatmıştı iyice. Başka kimsenin kullanmadığı fırça tarağını ayırmıyordu yanından. Her teneffüste lavaboya gidip geriye tarıyordu:

- Oğlum sen inek misin ? İnekler tarar böyle geriye...

Sınıfın tüm iri yarı, sınıf tekrarı okuyan çocukları böyle dalga geçiyordu Yavuz'la. İnanmak istemiyordu, ısrarla uzatıyordu saçlarını. Teneffüslerde fırça tarağı kullanmaya devam...

Bir akşam yine eve dönüyoruz beraber. Sudan bir sebep buldum, küstüm Yavuz'la.

- Kayseri'nin en yakışıklısı !

Sınıfın tüm ergenleri böyle dalga geçiyorduk çocukla. Sesini çıkarmıyordu, sitemkar bakıyordu bana. İyi biliyordu; bunu İsmail'den başka kimse yaymış olamaz...

Sessizdi, pek arkadaşı yoktu. Yıl sonuna kadar pek arkadaşı da olmadı zaten.

Özür dilerim Yavuz senden...


Yavuz...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin