KAÇIŞ

67 1 2
                                    

BU KİTAP HAYAL ÜRÜNÜ BİR ROMAN DEĞİLDİR. TAMAMEN GERÇEKLERE DAYANMAKTADIR.










Hızla daldım nehrin sularına. Suyun berraklığında kayboldum adeta. Utanç verici günlerin leksini bedenimden atmak istercesine başımı bir süfe sudan çıkarmadım.

Sonra, sudan dışatı çıktığımda, bir dünya dolusu kirden arınmış gibiydim. Dimiyemi çabucak giyindim, arkama bakmadan koşmaya başladım. Koştukça bütün hayatı yaşadığım kabus dolu günleri sanki arkamda bırakıyordum.

Ormanın derinliklerinde hiç durmadan koştum, koştum, koştum... En sonunda durdum. Boynum, omuzlarım, göğsüm ter içinde kalmıştı. Bacaklarım yorgun bedenimi daha fazla taşıyamadı ve olduğum yere yığılıp kaldım. Uzun süre soluklanmaya çalıştım.

Daha sonra çaresizlik içinfe etrafımda dönüp durdum. Ansınzın bir el silah sesi duydum. Yüzümü ellerimle kapayarak kendimi hemen yere attım. "Beni öldürmeniz için size yalvarıyorum." diye yakarmaya başladım.

Yakarışlarım cevapsız kaldı. Çevremde bir süre sessizlik hüküm sürdü. Elimi yüzümden çektim, korkarak etrafıma bakındım. Ortalıkta ağaçlardan başka bir Allah 'ın kulu gözükmüyordu. İçimi büyük bir sevinç kapladı. Ayağa kalktım, tekrar koşmaya başladım. Epey süre koştuktan sonra dizlerimin üstüne çöküp kaldım. Acıktığımı ve susadığımı hissettim; aynı zamanda üşüyordum da. Bir ağacın gövdesine sığındım ve başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Gökyüzüne bir nefes ışık üflenmişti sanki. Çiçek ve ot kokuları çoktan havaya karışmıştı, mis gibi kokan bu hava açlığımı iyiden iyiye kamçılamıştı.

İçimde fırtınalar koptu. Ağlamaya başladım. Neden Allahım? Bu genç yaşta neden bu kadar şiddetli bir kaderi içime üfledin? Oysa ben kendimi çok inançlı ve cesur sanırdım. Beni hiçbirşey korkutmaz derdim. Şimdi şu halime bak! Bilmediğim bir yerde, gòzleri dönmüş, aç hayvanlar gibi kudurmuş insanların ellerinden kaçıp kurtulmaya çalışıyorum. Neden Allahım, neden bana bu genç yaşımda hayatı erken öğrettin?

Baştan aşağı titriyordum. Yaşlı gözlerimi ellerimin arasına gömüp bir an ölümü düşündüm. Kim bilir, şimdi ne kadar da güzeldir ölüm. Kahverengi toprakta huzur içinde uyumak, başını üzerinde hafifçe esen yelin kuru otlar arasında çıkardığı hışırtıyı dinleyip hoş bir seda bulmak... Ve herşeyden önemlisi içinde bulunduğun anı unutmak, hayatı ve bu hayatta yaşayan günahkar insanları bağışlamak...

O an kendimi son derece yirgun ve tükenmiş hissediyordum. İçimi sise benzeyen puslu bir keder kaplamıştı. Bir baykuş tepemde ötüp duruyordu. Ayın parlayan yüzübe baktım. Kendi hayallerime, düşlerime daldım...

Dimiye= Genellikle köyde yaşayan boşnak kadınlarının giydiği bir tür şalvar.

^^

Merhaba arkadaşlar bu benim beğendiğim bir hikaye ondan dolayı sizinlede paulaşmak istiyorum. Lütfen oylamayı unutmayınız.

İNCİR KUŞLARIOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz