Mell gözlerini açtığında gün ağarmıştı fakat daha çok erkendi. Dışarıdan kuş cıvıltılarından başka ses gelmiyordu. Mell yattığı yerden kalktı yanına baktığında Hamath'ı gördü. Fakat Hamathın yanına baktığında içinde büyük bir korku oluştu. Çünkü Freja yatağında yoktu. Mell çadırdan dışarıya çıktı. Frejanın dışarıda olabileceğini düşünüyordu. Orman halkı geceki şenlikte o kadar yorulmuştu ki kampta en erken uyanan Gerolt bile bu sabah ortalıklarda gözükmüyordu. Mell kamp ateşinin bulunduğu bölüme doğru yürümeye başladı. Fakat bir anda duyduğu ses ile yerinde kalakaldı. Ses bir harp sesiydi. Ve büyüleyici bir şekilde çalınıyordu. Mell harp sesini dinleyerek Kamp ateşinin bulunduğu bölüme kadar gitti. Kamp ateşinin oraya gelince gözlerine inanamadı. Çünkü harpı çalan Freja idi. Mell hemen olduğu yere saklandı ve Frejayı dinlemeye başladı. Frejanın sesi Mell'in kulağına harp eşliğinde öyle güzel geliyordu ki harpı çalan Freja değilde sanki bir elf idi. Kuşlar, Frejanın şarkısına eşlik ediyor balıklar Frejanın şarkısıyla dans ediyorlardı. Zaten bu yüzden şarkıyı söyleye bir elf gibiydi. Mell daha fazla dayanamayarak şarkı söyleyen Frejanın arkasına sessiz adımlarla gitti ve durdu. Freja arkasından birisinin geldiğini sezdi fakat umursamaz bir vaziyette harp çalıp şarkı söylemeye devam etti. Mell, Frejanın şarkısını büyülenmişçesine dinliyordu. Freja şarkısının sonuna geldiğinde belindeki hançeri kavrayarak hızla ayağa kalktı ve "Mell'e çelme takarak yere düşürdü. Çünkü onun Mell olduğunu bilmiyordu. Ve sonunda bunu yaptığına pişman oldu. Freja, Mell'e "Özür dilerim."dedi ve onu yerden kaldırdı. Mell yine aşkın büyüsüne kapıldı. Saçını arkaya atarak "Sorun değil benim hatam. Sessizce yaklaşmamalıydım."dedi. Mell aşkını Frejaya açmak istiyordu fakat bir türlü uygun zaman bulamıyordu. Freja da aynı duyguları Mell'e besliyordu fakat duygusunun karşılıklı olup olmadığından emin olamıyordu. Bu yüzden sessiz kalmayı yeğliyordu. Mell daha fazla bu azabı çekmek istemiyordu. İçinden "Artık yeter."dedi ve o an Frejaja duygularını açmayı düşündü. Tam ağzını açacaktı ki Freja sıkıntılı bir yüz ifadesiyle "Buralarda hiç gezmedim. Bana buraları tanıtır msın?"dedi. Mell cümleye başlayamadı bir türlü ve sadece "tamam"demekle yetindi. Freja heyecanla "Hadi o zaman."dedi ve Mell'i elinden çekerek atların bulunduğu bölüme götürdü onu.Sonra ikiside atlarına binip ormanın kuzeyinde ki dağlara doğru at sürmeye başladılar. Kamptan iyice uzaklaşmışlardı ve dağların yamaçlarına doğru yavaş yavaş ilerliyorlardı. Ormanın bu yanında cadıdan başka insan yaşamıyordu. İkiside kuş cıvıltıları eşliğinde dağlara doğru tırmanıyorlardı atları ile. Sonunda kutsal ağacın bulunduğu Paegeron tepesine ulaştılar. Cadının evi altarda ağaçların arasında kalmıştı. Mell atını durdurdu ve Kutsal ağacın önünde atından indi, başını eğerek kutsal ağacı selamladı. Sonra Frejaya dönerek "Paegeron, Kutsal ağaca hoş geldiniz hanım efendi."dedi. Ve Frejayı atından indirdi. Freja ağacın büyüklüğü ağzı açık kalmıştı. Paegeron, Kuzey dağlarından iki dağ olan Brethil ve Sirion'un arasında kalıyordu. Ve dağların kuzeyinde Belfalas denizi bulunuyordu. Freja ağaca uzunca bir süre baktıktan sonra kuzeye Belfalas denizine baktı. Mell artık tam zamanı olduğunu düşündü ve Frejanın yanına doğru yürümeye başladı. Freja olacak olanları sezmişti fakat hiç ses çıkarmadı. Mell, Freajanın yanına gitti ve denize baktı. Sonra Frejaya dönerek "Freja."dedi. Freja gülümseyerek Mell'e döndüğünde Mellin kalbi yerinden çıkacak gibi oldu. Freja, Mell'in konuşamayacağını anlayınca narin elini Mellin sol göğsüne koydu. Mell kızararak başını öne eğdi. Freja gülümseyerek "Utanmana gerek yok Mell. Kalbinde olanları hissedebiliyorum."dedi. Sonra o da utanarak başını öne eğdi ve "Korkma çünkü aynı büyü beni de sana bağladı."dedi. Mell hızla başını yukarı kaldırdı ve aynı hızla frejayı dudaklarından öptü. Freja gözlerini kapayarak aşk büyüsünün zevkine daldı. O sırada güneyden ılık yaz rüzgarı esti ve Freja dudaklarını yavaşça geriye çekti. Mell ona şaşkın bir şekilde bakarken o kolyesini çıkardı ve Mell'e uzatarak "Al. Bu Naugrim artık senin ve onunla birlikte bende seninim. Ve sen benim gerçek aşkımsın. Gökte yıldızlar sönmedikçe de bu böyle olacak."dedi. Mell kolyeyi Frejanın elinden aldı ve Frejanın ellerini sıkıca kavrayarak "Sende benim kalbimde ki ateş sönmedikçe ve ruhum doğanın salonlarını terk etmedikçe tek aşkım olacaksın. Ve aşkım sevgim daima seninle olacak."dedi. Sonra ikisi yüzlerini doğuya çevirerek yeni doğan güneşi seyrederek sevgilerini tazelediler. Ve başladı böylece Paegeron altında Mell ve Frejanın ölümsüz aşkları...
Büyük savaşların destanlarından Mell ve Frejaya ait bir paraça:
... Fakat yazgıları beraber yazılmamıştı onların. Mell son muharebede düştü ve Freja onun acısıyla harap olup kendini yıldızsız gecelerde ki gibi karanlığa bürüdü... Ve acı içinde Mell'in gömülü olduğu Paegerondan Belfalas'ı seyretti...
O zamandan sonra kutsal ağaç Frejanın göz yaşlarıyla sulandı sadece. O günden sonra sadece bir dalında çiçek açtı Kutsal ağacın ve hiç ölmedi çiçek. Ne kışın yağan karın altında ne de yazın kavurucu sıcağında solup gitmedi asla. Ve derlerki bu çiçek, Frejanın, Mell'e karşı duyduğu aşktı...
Multiplayer da Frejanın söylediği şarkı vardır fakat harp yoktur :D özür dilerim :/ Bu arada efsanelerde anlatılan Frejanın siyaha bürünüp mezarın başında kalmasıda multiplayer da yine vardır...
Vote ve yorumlarınızı esirgemeyin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKLERİN HALKI
AventuraKrallıkların ellerinden dinlerinin ve hürriyetlerinin elinden alındıkları bir dünya. Ve bu dünyada özgürlükleri için topraklarını terk edip ormanlara kaçan bir halk. Mengeller. Dünyadaki beş büyük krallık olan Toles, Nurn, Karva, Dornath ve Asgart ü...