"Iyy, o meymenetsiz mi geliyor?" Minho Felix'in geleceğini öğrenince suratını buruşturdu. Felix'i ciddi anlamda sevmeyen birisi vardıysa o kişi kesinlikle Minho'ydu
"Sadece 2 saat oturacak ve gidecek. Ne abarttın sende"
"Bana ne arkadaş. O çocuk benim odama girdiği an gırtlağına yapışırım"
Chan iç çekip gözlerini devirdi "Sen Jisung'un yanına gitsene ya. Niye evdesin? "
Parmağını şıklatarak heyecanla konuştu "Çok mükemmel bir soru ve çözüm. Ben niye düşünemedim" koşa koşa odasına gitti ve ceketini alarak hızla evden çıktı
"Jisung bebeğim, beni bekle!"
Chan kapanan kapının ardından güldü. Jisung'un adını duyduğu an heyecanlanıyordu
Mutfakta atıştırmalıkları hazırlarken içeri dağılmış saçlarıyla Changbin girdi. Gözlerini hala açamazken ensesini kaşıdı
"Günaydın"
"Saat akşam yedi"
Olduğu yerde durup boşluğa baktı "Yine mi uyuyakaldım?"
Chan basitçe başını salladı "Çok fazla çalışıyorsun. Biraz dinlenmen lazım"
"Bunu senden duymak istemiyorum, işkolik manyak"
Gözlerini devirdi "Bugün hepinizin abartma günü"
Changbin masaya oturup boşluğa baktı ve yüzünü buruştururken önündeki kaseden birkaç atıştırmalığı ağzına attı "Felix hazretleri geliyor"
"Umarım iyi anlaşırsınız"
"Bana ters yapmadığı sürece ben de ona normal davranırım. Ama o sınırlarını zorluyor"
"Seninle eğlenmek istiyor. Bugün neden buraya gelmek istedi sanıyorsun?"
Alayla güldü Changbin "Benimle alay etmek için"
Doğru ama üzücü cevap karşısında omuzlarını silkti Chan "Onunla konuşurum ama inatlașacak büyük ihtimal. Çok başına buyruk birisi, ne isterse onu yapıyor"
"Belli"
Çalan kapı ile Changbin isyanla "Başımın belası geliyor" dedi
Chan koşarak kapıyı açtı. Felix'in gülen yüzünü arkadan gelen ve kendisine gıcık bakışlar atan Changbin daha da güldürdü
Kapıdaki hal hatır sorma faslından sonra Felix'i yönlendirerek salona geçtiler. Chan ve Felix sohbet etmeye başladı. Changbin Chan'ın önceden hazırladığı atıştırmalıkları getirdikten sonra telefonuna gömülmüștü. Ikisiyle de zerre ilgilenmiyordu
Chan tuvalete gideceğini söyleyerek odadan çıktığında Changbin üstünde hissettiği bakışlarla kafasını telefondan kaldırdı. Felix pür dikkat ona bakıyordu. Başını iki yana salladı "Ne var?"
"N'aber Changbin?"
Gözlerini devirdi "Ben senden 2 yaş büyüğüm Felix"
"Özür dilerim Hyung" arsızca güldü "O kadar kısa ve çelimsiz görünüyorsun ki benden büyük olduğuna inanamadım bir an"
Changbin donuk bakışlarının ardından telefonunu bırakarak tişörtünün kolunu sonuna kadar yukarı çekti. Kol kasları tamamen ortaya çıktığında "Dalga mı geçiyorsun?" dedi
Felix onun bu hareketine güldü. Kendi tişörtününden tutarak yukarı kaldırdı ve karın kaslarını gösterirken göz kırptı "Geçmiyorum"
İkisi de arsızca güldü. Tuhaf bir şekilde bu saçma diyalog Changbin'in de hoşuna gitmişti
"Kol kasların iyiymiş ama" itiraf etmekten utanmış gibi bıyık altından gülerken bakışlarını kaçırdı
Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı Changbin "Felix bana iltifat ediyor"
"Ben sana çok iltifat etmiştim ama sen anlamak istemedin"
Mesajlar aklına gelince gülümsemesi alaycı bir gülümsemeye dönüştü
"İltifat olmadığını ikimiz de biliyoruz"
"İltifattı"
Changbin gözlerini devirdi ve hiçbir şey söylemedi
Felix yerinden kalktı Changbin'in yanına doğru ilerlemeye başladı.
Bekle,bekle, bekle... O ne yapıyordu!?
Changbin gözlerini onun üzerinde gezdirip o yaklaştıkça yerine sindi. Tam karşısına geçip üstüne eğilen, kendisini koltuk ile arasına alan Felix'i kollarından tuttu "Ne yapıyorsun?"
"Neden bana inanmıyorsun, Hyung?"
Felix hala üstüne eğilmeye devam edince kollarını bırakarak göğsünden onu ittirdi "Tamam, kabul ettim! İltifattı"
"Sadece o değil"
Changbin'in ellerinden tutarak zorla göğsünden indirdi. Yüzüne biraz daha yaklaştığında Changbin altında kıvranıyor ve kendisini bırakması için yalvarıyordu
"Seni çekici buluyorum, Hyung. Neden bunu kabul etmiyorsun?"
Changbin sinirlenmeye başlarken dayanamayarak koltuktan aşağı sarkıttığı bacağını kendisine çekerek Felix'i karnından ittirdi. Felix'i üstünden atmayı başarabilmiști
"Senin sempatine ihtiyacım yok!!" diye bağırdı aniden. Changbin'den 2 metre kadar uzakta duran Felix şaşkınlıkla yerinde sıçramıştı. Changbin sinirden kıpkırmızı olmuştu. Hışımla ayağa kalktı
Chan tuvaletten çıkmış ve bağırma sesini duyunca koşarak salona gelmişti. O salondan içeri girdiğinde Changbin ikinci kere bağırdı
"Benim hakkımda ne düşündüğün umrumda değil, tamam mı?! Sana ve sempatine ihtiyacım yok, uzak dur benden!"
Sinirli adımlarla salondan çıktı. Odasına girip kapısını çarparak kapattı
Chan şok olmuş bir şekilde boşluğa bakan Felix'e baktı. "Ne yaptın?"
"Hiçbir şey"
"Hiçbir şey yapmadın ve bu hale mi geldi? Benimle dalga geçme Felix"
Gözlerini devirerek az önce çıkıp gittiği kapıya baktı
"Hyung"
"Ne?"
"Changbin'in kaç sevgilisi oldu?"
Chan iç çekerek gözlerini yumdu. Tanrıdan Felix'le uğraşabilmesi için yeterli sabrı vermesini diledi
"Olmadı, Felix"
Yavaşça başını salladı
"Yani o bakir"
Kaşları çatılıp gözleri büyürken bakışlarını Felix'e sabitledi. Düşünceli görünen Felix'i dehşetle izlerken "Bilmiyorum" dedi
Ve Felix'in bıyık altından gülmemek ve dudağını yalamamak için kendisini zor tuttuğunu fark etti
__________________
Birkaç bölüm birden atacam ki olmam gereken güne yetişeyim ama bugün mü atarım bilmiyorum. Normalde kitabı bu bölümün yarısına kadar yazmıştım önceden. Hazırda bölüm yok
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Confession // ChangLix
FanfictionLee Felix canı sıkıldığı için biraz eğlenmeye karar verir ve okulun itiraf sayfasına okuldaki en çirkin çocuktan hoşlandığını yazar