Başlamadan Önce;
⚠️ Başlıkta da yazıyor ama yine de uyarımı yapayım. Çok detaylı olmamakla beraber +18 unsurlar var.
• Draco ve Hermione'nin arasında bir şeyler olmuştur ama savaşta Harry, Ron ve Hermione'nin sevdiği diğer herkes Malfoy ailesi ve Voldemort tarafından katledilince Hermione intikam ateşiyle yanıp tutuşmaya başlayıp Malfoy'u öldürme planı yapar. Başarılı olmasına çok az kalmıştır.
•Draco kimseyi öldürmedi ama ailesinin yanında kaldı.
•İkisi de 18 yaşında.
Playlist:
1) Ultraviolence- Lana Del Rey
2) Stargirl Interlude- The Weeknd, Lana Del Rey
3) Moth To A Flame- Swedish House Mafia, The Weeknd
4) Wires- The Neighborhood....
"Tamam Granger." Draco kaşlarını çatmış, hızlı hızlı soluyordu. Bir dakika önce ölmeyeceğine emindi fakat şu an düzgün düşünemiyordu bu konuyu.
"Öldür beni. Bu siktiğimin işini yapmak isteyen yok zaten. Hiçbir yere kaçamıyorum da." Son cümleyi kurduğunda Hermione Granger'ın gözünde ilk defa baskın nefret ve ne için olduğunu henüz adlandıramadığı tutkudan başka bir duygu gördü. Şüphe.
Daha da öfkelendi, hem kendisine hem de ona. Yüzlerini daha da yaklaştırdı.
"Sakın bana acıyayım deme Granger. Bana acırsan acınılası duruma düşersin."
Sanki gülümsüyor gibiydi. Ay ışığı kızın yüzünü aydınlatıyordu ama Hermione, karanlıkta düşmanını zar zor seçebiliyordu. Asasını onun boynundan indirmedi."O yüzden şimdi öldür beni. Avada Kedavra- ya da bekle, hayır, ölene dek Crucio fırlat, hm, nasıl fikir? Böylece yavaş yavaş, acı içinde kıvranarak ölürüm, senin her gece fantezisini kurduğun gibi."
Evet gerçekten gülümsüyordu. Hermione bundan daha akıllıydı ama düşmanının bu umursamazlığı onu daha da öfkelendiriyordu. Beynine akan kanı hissediyordu, ikisinin de nefes alışverişini, parmak uçlarının uyuşmasını ve midesindeki bu aptal hissi. Dakikalar sonra ilk kez bir şey söyleyebildi.
"Yapacağım zaten." Yutkundu. Asasındaki eli daha da sıkılaştı. "Senin işin bugün burada, bu odada bitecek. Arkandan ağlayan tek bir kişi olmayacak. İğrenç bir varlıksın sen. Sikik ailen sevdiğim herkesi öldürdü. Hak ettiğin tek şey bu. Benim. Seni öldüren ben."
Son cümleye doğru sesi hafiften çatallaşmıştı ama düşmanı, yüzünü her detayına kadar inceliyor olmasına rağmen, onu öldürmekle öldürmemek arasında gidip geldiğini fark edemedi. Onun yerine sinirle histerik bir kahkaha attı kızın yüzüne.
"Güzel, güzel. Ama tek bir şeyi bil Granger." Kızın yüzüne biraz daha yaklaştı ve fısıldayarak: "Ben de siktir olup gittiğimde bu dünya üzerinde seni gerçekten seven hiç kimse kalmayacak." dedi.
Bu cümle bardağı taşıran son damlaydı. Hermione sinirden bedeninde olup biten her şeyi hissediyordu. Onu ya şimdi gebertecekti ya da hiç.
Asasını sıktı. Sıkabildiği kadar sıktı. O tek kelime ağzından dökülmüyordu.
"Sikerler böyle işi amına koyayım." Asasını bir köşeye fırlattı ve Draco'ya tepki vermesi için yeteri zamanı tanımadan ve hiç de merhamet etmeden yüzüne atabildiği en sert yumruğu attı, sonra beklemeden aynı yere bir tane daha. Düşmanı kafasını kaldırdığında burnundan kan akıyordu.
"Granger se-" Yine düşmanına tepki verecek zaman tanımadı. Elini yüzünün iki yanına koydu ve sertçe dudaklarını birleştirdi.
Çocuğu büyük bir açlıkla hızlı hızlı öpüyordu. Aklındaki sesleri susturmak ister gibi. Bunu yaptığı için duyacağı pişmanlığın hıncını ondan çıkarıyordu, her zamanki gibi.
Draco Malfoy şoktan ne yapacağını şaşırmıştı fakat durumun saçmalığına rağmen Hermione'nin dudaklarını kendininkilerin üzerinde bulmak alışılmadık bir şey değildi. Kızın belini kavradı ve onu iyice kendine çekip sertçe duvara yasladı.
Hermione'nin ağzından çıkan inlemeden faydalanarak zaman kaybetmeden dilini de devreye soktu. Demir tadı baskındı. Bir de nefret.
Kızı hiç böyle görmemişti Draco. Sadece deli eden bir duygu yoğunluğu vardı öpüşmelerinde. İkisi de kendini kaybetmiş, hıncını birbirlerinde çıkarıyorlardı. Isırıyor, dokunuyor, emiyorlar, mümkünmüş gibi birbirlerine daha da yakınlaşmaya çalışıyorlardı.
"Senden nefret ediyorum."
Kanlı dudaklarına tekrar yapıştı.
"Biliyorum."Draco, dudaklarını kızın boynuna bastırıyordu şimdi de. Granger zevkle gözlerini kapatırken bir eli de o lanet sarı saçlardaydı.
Belini kavrayan kemikli eller onu kaldırıp duvara tekrar yaslarken Hermione vakit kaybetmeden parmaklarını çocuğun beyaz gömleğinin düğmelerine götürdü. Ne yaptığını anlayıp işleri kolaylaştırmak istercesine ikisinin de gömleğini kısa sürede çıkardı düşmanı.
Düşmanı. Karşı koyamadığı düşmanı.
Aşık olduğu ve bundan nefret ettiği iğrenç düşmanı.Dudakları tekrar birleştiğinde Hermione eteğinin belinden yukarı kalktığını ve Draco'nun dizini bacaklarının arasına yerleştirdiğini hissetti.
Her yerde sürtünme vardı.Hermione tırnaklarıyla çocuğun sırtını kanattığına emindi şimdi. Nefes nefese, durmaksızın, birbirlerinden intikam almak istercesine sevişiyorlardı. Bu tansiyonun ve çekimin başka açıklaması olamazdı. Verilen nefeslerin arasında Draco'nun ağzından kısık sesli cümleler dökülüyor, Hermione ise her kelimeyi duymasına rağmen ısrarla inleme dışında ses çıkarmıyordu.
"Nefret ediyorum senden." Tekrar öptü onu.
"Sen... sen gördüğüm en güzel şeysin." Bu sefer boynunu ısırdı. İz bıracaktı.
"Hayatımı mahvettin." Ellerini hızla kızın saçlarına çıkardı. Hala çok hızlı gidiyordu.
"Aşık oldum ben sana- ah, çok pis aşığım."Yüksek sesli inlemeleri odayı doldurdu ve ikisi de doruk noktasına ulaştı. Neyseki Hermione muffliato yapmıştı.
Draco ölürken bir ses çıkarırsa diye.
......Selam nasılsınız? Bölüm atasım geldi ve bunu yazdım. Her an silebilirim çünkü pek beğenmedim.
Ama yine de neden bu güne kadar smut yazmamışım dedirtti yazarken hajsirldp
Umarım severek okumuşsunuzdur yorumlarını belirtip oy vermeyi unutmayınn!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
miss americana & the heartbreak prince | one shots
Fanfictionher hikayeyi şarkılarla desteklediğim dramione hikayeleri