III. Bölüm

37 0 0
                                    

Kral Borna'nın yanından ayrıldıktan sonra içimdeki tüm heyecan birden gitmişti. Hatta neredeyse Keren'le buluşmaktan vazgeçecektim. Ama ona söz vermiştim.

Akşama kadar günlük işlerime devam ettim. Hayvanları besledim ve sebzeleri suladım. Vakit bir türlü geçmek bilmiyordu.

En sonunda işlerim bittiğinde güneşin batmasına yaklaşık yarım saat vardı. Ama yapacak bir şeyim olmadığı için sahile gitmeye karar verdim.

Ahırlara gidip simsiyah bir atı yularladım ve denizin, kalenin arka kısmına bakan tarafına doğru dört nala ilerlemeye başladım.

Bembeyaz surların yanından geçtim ve denize vardım. Hava henüz kararmaya başlamamıştı. Atımdan aşşağı atladım ve çizmelerimi çıkartıp, deniz kenarına doğru yürüdüm. Çıplak ayaklarla kuma oturdum.

Alabildiğince uzanan denize baktım. Üstünde martılar uçuyor ve uzaklardaki belli belirsiz bir iki tekne sallana sallana ilerliyordu.

Küçüklüğümde hep bu sahilde bu şekilde oturur, denizi izleyip dururdum. Bunun nedenini ben de tam olarak bilmiyordum ama tahmin edebiliyordum. Babam ve annem bir deniz kazasında ölmüştü. Yani Kral Borna bana böyle söylemişti. Annemle babamın keşif seferi düzenleyen bir gemiye bindiklerini ve daha sonra o geminin kalıntılarını bulduklarını söylemişlerdi. Cesetlerin izine rastlayamadıklarını, büyük ihtimalle denizde kaybolduklarını söylemişlerdi.

Ama ben anlamamıştım. O çocuk aklımla annem ve babamın denizden çıkıp geri geleceklerini

düşünürdüm.

İşte o yüzden hep burada bekler, bir kayığın kıyıya vurmasını, içinden annemin ve babamın çıkıp beni öpmesini ve bana sarılmalarını hayal ederdim. Ama bu hiç olmadı.

Deniz kumları yalamaya devam ediyordu. Gözüm, zihnimde ki düşüncelerin etkisiyle çok uzaklara daldı. Ufuk çizgisini seyrederek tıpkı küçük bir çocukken yaptığım gibi anne ve babamı hayal ediyordum. Açıkçası o sırada oldukça huzurluydum. Ta ki denizin üstünde bir kıpırdanma görene kadar. Denizin gerisinde bir yerde suyun hareket ettiğini gördüm. Sanki sudan dışarı birisi çıkmaya çalışıyordu.

Gözlerimi kısıp daha da dikkatli bir şekilde bakmaya başladım. Sudan çıkan şeyin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Denizden karanlık bir silüet çık!aya başlamıştı.

"Ne yapıyorsun burada" Keren'in omzuna dokunan eli beni ürküterek gerçek dünyaya döndürdü.

"Of, korktum" dedim şaşkın bir sesle. Gülümsedi.

"Pardon, daldığını farketmedim." Kafasını denize çevirdi. "Neye bakıyordun?" Az önce dikkatimi çeken yere baktım. Silüet falan yoktu. Büyük ihtimalle bir balık ya da gölgeboyunu gibi bir şeydi.

"Hiç, gözüm dalmış." dedim kayıtsızca. Ayağa kalktım ve botlarımı giydim. "Hadi, at sürmeyecek miyiz?" Hınzır bir şekilde gülümsedi.

"Bakıyorum da sen benden daha isteklisin" dedi. Utançla ona baktım.

."Ne alakası var şimdi" dedim itirazla. Yüzümün kızardığına emindim.

"Tamam şaka yaptım." Arkasını dönüp ıslak kumları çiğneyerek benimkinin yanına bağladığı atına doğru yürümeye başladı. Ben de onun peşinden kendi Atina doğru ilerledim.

"Umarım bu sefer seni ikna edebilirim" dedi üstüne bindiği atının üzerinden.

"Ne hakkında" diye sordum atımaa atlarken. Ama cevabı zaten biliyordum.

"Senin beni sevdiğin konusunda" dedi mağrurca. Cevabını beklemeden atını sahil yolu üzerine tırısa kaldırdı.

, "Bunu da nereden çıkardın?" dedim biraz da onu sinir etmeyi amaçlayarak. Hışımla gözlerine baktı.

"Kabul et beni seviyorsun işte." Pes etmenin en iyisi olacağına karar verdim.

"Tamam, evet, seni seviyorum. Ama bu konuda yapacak bir şey yok" dedim.

"Neden olmasın. İkimizde insan değil miyiz sonuçta."

"Evet , ama tek konu bu değilki. Sen de biliyorsun" dedim.

"Başka ne varmış ki" dedi bana garip bir şekilde bakarak. Şaşkın şaşkın ona baktım.

"Baban seni evlendirecek ya."

"Ne! Kiminle?" dedi dehşetle.

"Bilmiyorum. Senin haberin yok muydu?" Atını geri döndürdü. "Dur nereye gidiyorsun!"

"Bu işi durdurmaya. Evleneceksem seninle evleneceğim. Hiç kimse seni sevmemi engelleyemez. Sen bile seni sevmemi engelleyemezsin."

"Ne. Babana beni sevdiğini mi söyleyeceksin. Saçmalama!"

"Saçmalamıyorum. Geç bile kaldım. Bunu daha önce yapmam lazımdı". Onu durdurmak için bir şeyler söylemeye hazırlanıyordum. Ancak birden atını hızlandırdı ve dört nala kaleye doğru ilerleme başladı. Bense ona yetişmeye çalıştım.

ELMDOR PRENSESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin