Bana bakan yüzü artık tanıdık değildi.
Kin, öfke,hiçlik bu koca savaştan daha büyük duygular barındırıyordu.Cidden beni öldürmek istemiyor, onu biliyorum, tanıyordum...
Boynuma dayanan kılıç boğazımdaki düğümü bozar gibiydi. Herşeyi hiçe sayıp konuşmaya yeltendim.
-Sana bunu yaptıran şey ne?
Keskin gözlerini benimkinden ayırmadan sadece sustu beni boş bir sessizliğe mahkum bırakması şuracıkta öldürmesinden daha çok koyuyordu
-Sen bana aittin ben sana-
-Sus, konuşman birşeyleri değiştirmiycek biz hiçbir zaman sen ve ben olmadık. Olması gereken buydu.
Yutkunmasını hissedebiliyordum bana yalan söylüyordu ama ben ona bilerek yenilecek kadar seviyordum.
-Ne biliyormusun? Öldür beni
Tam burada, şu anda, zaten buraya ait olamadım, sana ait de olamadım. Böyle olacaksa senin ellerinden ölmeye razıyım.-Sus artık!
Gerildiğini görüyordum. Bunu her ne için yapıyorsa onu dahada zora sokmak istemiyordum
-Söz veriyorum sesim bile çıkmayacak. Öldür beni artık
Sessizlik hiçbir zaman biz olamayan bize çok güzel sahip çıkıyordu. Söylenmeyen yarım kalan herşey sessizlikle son buldu.
..........
Büyük sarsıntının etkisiyle vücudum kramp içinde sızlıyordu.
Gözlerimden şerit halinde geçen selületler aşağı düşüşümün güzel olan tek etkisiydi.
Kelimenin tam anlamıyla sarhoş gibiydim.
Duygusuz bedenim karanlıkta süzülüyordu.Sadece aklımda belirginleştirdiğim son dakikalarım kulaklarımda çınlarken diğer yanım ihanete uğradığımı söylüyordu. İnanmak istemiyordum o bir meleğin hakettiğinden daha fazlasıydı... Ani şoktan kurtulup sarsıldım.
Lekeli günahların arasında yatan ihanet,
Günahlar çıkmaza ulaşınca beni hedef almıştı.Kendi yaşamımı yitirip, tekrar yaşadığım bu yerde bir daha ölmek...
Kanatlarımdan etrafıma uçuşan birkaç kül parçası onun son bakışları gibi vücuduma değip yakmaya başlamıştı. Acıyla gözlerimden düşen birkaç gözyaşı eşliğinde gözlerimi yumdum. Kendimi uzun uçurumun ellerine bırakmıştım. Karanlık zihnimi aydınlık tutan yine onun gözleriydi.
Hem kurtuluşum, hem acım olan gözler...
Ama bu sefer her zamanki gibi değil acımasızcaydı. Bana oynadığı acımasızca şovun en acınası sahnesi...Artık kaybedecek bir şeyim yoktu.
...........
Ellerimden kayıp giden Taehyung'a bakarken ağlamamak için zor duruyordum.
Bu hırs, bu öfke ben değilim... değildim. Ama onu kendi ellerimle ittiğim sonsuzdan kurtaramazdım. Artık o buraya ait değildi.. Ki en başından beri olan buydu.
O sadece buraya aitti.
(Ellerim yara dolu göğsümden kalbime doğru süzüldü)Omzuma dokunan elle irkildim
Cehennem bekçisi!
-Kendi günahlarından kurtulmak nasıl bir his?
Sustum ve onun küstah gülüşünü seyrettim. Zevk dudak kıvrımlarından yukarı doğru yayılıyordu.
-Bunu yapmak zorundaydım. Bana öyle bakma! Yoksa sende sürgün edilirdin duydun mu beni?
-Ben sürgün edilmeye razıydım. Olayların buraya gelmesi onun suçu değil.
-KAPA ÇENENİ!!!
Beni tüm gücüyle ittirdi. Bacaklarımda buna karşı koyacak en ufak güç yoktu.
-Az daha bağırırsan seni duyacaklar. Bana bak!.. Sadece bana bak! Seni kurtardım.
-Beni değil onu kurtarmalıydın!
-En iyi adamımı onların eline vermemden mi bahsediyorsun? Senin aklını nasıl böyle yıkadı? O BİR SOYLU APTAL!!!
-Evet! Bir zamanlar senin de olduğun gibi.
-Anlamayacaksın! Bana ondan daha fazlasını yaptılar. İnan bana böylesi daha iyiydi.
-Onun ölmesinden mi bahsediyorsun? İyi olan şey bu mu?
Susarak sadece suratıma baktı. Tepkimin devamını beklediği belliydi.
-Öyleyse nasıl hala buradasın? Görmüyormusun? O ölüyor!!
-Yeter artık! Meraklıysan arkasından git eminim bedeli senin gibi bir soysuz şeytana daha ağır olur. Şimdi birileri duymadan sus artık. Yoksa olacaklardan seni korumam!
-Korumanı isteyen kim? Benide onun gibi korumak için ölüme terk etmene izin veremem zaten.
-Sus artık Jungkook! Kahretsin yeter!
Vurduğu tokat tüm konseyde yankılandı. Ayaklarımdaki son güç beni gözyaşlarıma terk etmişti. Acıyla haykırmaya çalıştım. Tüm bu olanlar... Böyle olmamalıydı.
Kollarımdan tutup yakalayan diğer bekçileri umursamadan sürüklemelerine izin verdim. Onun o kan dolu Sarmaşık çukurda çektiği acının yarısı bile değildi.
Ben kendi aşkımın katiliydim.Kanlı Sarmaşık çukuru.... Bir çok meleğin ölüm mezarı. Bazen intihar bazense zalimce ölümlerin şahidi şimdi kendini kollarına bırakmış bir adama kucak açıyordu. Adam gözyaşlarıyla teslim olurken ardında kalanlar gözyaşında boğuluyorlardı.
Kimse bilmiyordu ki bu mezar onun yeniden doğuş hikayesiydi ...
Cennet ve cehennemin kalbi asilini seçmek için hamle yaptığında
Yalan ve günahlarıyla ay ışığında
Çok kan döküleceğini bilmeyenler
Döktükleri asil kanın ellerinde can verirler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Noble Devil - Taekook
Fanfictionİki meleğin aşkı günahlarının bedeli olarak cenneti ve cehennemi katmanlara böler Cennet için; huzur ve boşlukken Cehennem için; acı, ızdırap ve kayıptır Soylu meleklerden biri cehenneme düşer Bu onun kaderindeki cezadır. Soysuzların kölesi olmak...