Vücuduma dağılan ateşle öleceğimi düşünürken, kendimi yumuşak bir zeminde buldum.
Sanırım bu çukur, ölecek olan kişiye ilk hayal yaşatıp acımasızca öldürüyordu. Kıpırdamadan daha fazlasını bekledim. Ellerim bedenime kilitlenmiş durumda, üşüyordum. Üzerime yaklaşan şey herneyse hissedebiliyordum. Son kez onun bana dokunuşlarını vücudumda hayal ettim. Boynumda, dudaklarımda, her yerimde. Onun sıcaklığı beni ele geçiriyordu. Kelimeler istemsizce ağzımdan çıktı.
-Seni seviyorum Jungkook.
-Hala onu sayıklaman beni deli ediyor.
Duyduğum şeyle gözlerimi açtım ve etrafıma baktım. Beni öldürecek şeylerden uzak gibi duruyordu. Dört duvar ve bekçileri gözlerimin içine bakarken gördüm. Hepsi aynı anda dikkatlerini başka yere verdiler. Ne olduğunu anlamadan bekliyordum ki karanlıktan bana doğru yönelen ayak seslerine kadar.
-Seni böyle görmek, en son istediğim şeydi biliyor musun?
Ben hala yüzünü görmeye ve olanları anlamaya çalışıyordum.
-Ölümünün benim ellerimden olacağını bende hayal etmedim. Kendi ellerimle öldürmek varken tek başına ölmene izin vereceğimimi sandın?
Gölgelenmiş alandan ışık yavaşça heryerine dağılıyordu. İlk önce bedeni sonra dudakları ve gözleri.... Bu...
Jimin!
Sendeleyip arkaya doğru kendimi ittirdim.
-Benden ne istiyorsun?
-Tch Tch! Yalnış soru, ne istiyordun olacaktı.
Bana doğru yaklaşmasını izledim.
-Senden istediğimi alamadım. Zorla almayı bende istemedim. Tüm bunları sen seçtin.
-Bu olanları sen mi planladın?
Şaşkınlığım hala üzerimdeyken kahkahası kulaklarımda inledi.
-Boşuna şeytan değilim.
-PİSLİK!!
Bağırmamla birlikte tüm bekçiler üzerime gelmeye başladı.
-İnana bana, şuanda bana pislik diyecek durumda değilsin.
-Ama diyorum!
-Sanırım o kanatlar sana ağırlık yapıyor ha?
Elleriyle yanındakilere işaret etti.
-Doğru düşünemiyorsun.
Sinirlerim tüm damarlarımı germişti.
-Ne istiyorsun dedim!
Eğilip benim hizama gelecek şekilde diz çöktü. Sessizce gözlerime odaklandı. Uzanan elleri ilk önce saçlarıma dolandı. Buz gibiydi. Yavaşça ellerini yüzümde gezdirip çenemde durdu. İrkiliyordum.
-Benim istediğim sendin. Bunu sende biliyorsun?
Yaptıklarına anlam veremiyordum. Tüm bu oyunlar, çıkmazlar ikiye bölünen karakterini yansıtır haldeydi.
-O zaman neden ölmemi istiyorsun. İstediğin bendim, planın işe yaradı.
Nefesini dışarı doğru verdi. Elleri hala üzerimdeydi. Alnındaki çıkmış damarlara baktım. Kendini tutuyor gibiydi. Dudaklarıma kadar gelen elleri sonunda durdu.
-Onun dokunduğu gibi değil değilmi?
Söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.
Sinirle yüzümü itti ve yerden güç alıp ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Noble Devil - Taekook
Fanfictionİki meleğin aşkı günahlarının bedeli olarak cenneti ve cehennemi katmanlara böler Cennet için; huzur ve boşlukken Cehennem için; acı, ızdırap ve kayıptır Soylu meleklerden biri cehenneme düşer Bu onun kaderindeki cezadır. Soysuzların kölesi olmak...