Cursed Blade

5 0 0
                                    

Uyuyamıyorum. Açlık. Son yemeğimin  üzerinden saatler geçti. Yediğim 2 parça bayat ekmek midemde eriyip giderken yerini gurultulara bırakıyor. Yataktan hafif adımlarla kalkıp gaz lambamı aldıktan sonra mutfağa doğru ilerliyorum. Gaz lambamı mutfaktaki eskimiş yuvarlak tahta masanın üzerine koyup yavaşça esniyorum. Boş olduğunu bildiğim dolapları teker teker açıyorum. 3 gündür idare ettiğim bayat ekmeğin son parçası gözüme ilişiyor. Elime alıp uzun uzun bakıyorum.

'Yememeliyim' diye geçiriyorum içimden. Yarın için saklamam lazım. Aklım ne kadar bu yönde düşünse de bedenim dayanamayacak halde. Kendime hakim olmam gerekiyor. Eğer o son parçaları yersem yarın için yemeğim kalmayacak. Düşünmemeye çalışıyorum. Gaz lambamı yavaşça masanın üzerinden alıyor ve bahçeye çıkıyorum. Gökyüzünde tek bir bulut bile yok. Hafifçe esen rüzgar saçımı okşuyor. Ağlamaktan şişmiş gözlerime astrit taşının beyazlığı çarpıyor. 

Ashana'nın 10 metrelik surları. Her dokunuşumda sanki içimden bir parça kopartan bu surlardan nefret ediyorum. Krallığın beni yapmadığım bir şey yüzünden burada ölüme terk etmesinden de. Kendi evimi, demirci ocağımı özlüyorum. Eski hayatımdan geriye hiçbir şey kalmadı. Babamın kılıcı hariç bütün eşyalarım, işim ve evim elimden alındı. Parama el konuldu ve beni sadece 15 günlük yiyecekle sur kenarında ölüme terk ettiler.

Surlara yaklaşıp sol elimi üzerinde gezdiriyorum. Bir anda sanki bütün enerjimi çekiyor. Eksilmiş hissediyorum. Hava o kadar soğuk ki. Üzerimdeki beş para etmez kumaş parçasından içeri dolan hava tüylerimi diken diken ediyor. Soğuktan tir tir titriyorum. Yere uzanıp sabaha karşı donarak ölmek aklımdan geçiyor. Dayanmalı mıyım? Bir çıkış yolu var mı ki? Ülkemde hâlâ bir yerim, değerim var mı? Hem yaşamaya devam etsem bile ne kadar dayanabilirim ki? 

Bunları düşündüğüm sırada midem resmen 'BANA YEMEK VER!' dercesine gurulduyor. Karnımı tutarak yere oturuyorum. Sırtımı buz gibi surlara verip gökyüzüne bakıyorum. Yaşamak istiyorum. Bugün ölmeyeceğim.

Yerdeki çimenleri kopartıp bir avuç dolusu ağzıma atıyorum. Gözlerimi kapatıyor ve sanki kendi evimde kızarmış tavuğumdan bir ısırık almışım gibi düşünüyorum. Pek yararlı olduğu söylenemez ama deniyorum işte. Ağzımda oluşan tat her ne kadar berbat olsa da midemin uzun süre sonra dolması bir nebze bile olsa iyi hissettiriyor. Yerden kalkıp odama doğru yol alırken aklımda tek bir soru var;  'Tüm bunlar ne zaman son bulacak?'

Umutsuz bir şekilde yatağıma uzanıyorum. Yarın şehir meydanına gitmeliyim. Para kazanmam lazım. Yarın bir iş bulurum belki. Bir manavda işe başlasam? 

Kimi kandırıyorum ki? Kimsenin bir dışlananı işe almayacağını biliyorum. 3 yıl önce Rulf ve ailesi bir dışlananı işe aldığı için kralın emriyle öldürüldü. Cesetleri 4 gün boyunca meydanda sallandırıldı. 

Söylentilere göre dışlanmalar 4 sene önce kendilerine 'Redfists' diyen bir grup insanın ellerini kırmızıya boyayarak Pran şehir meydanında toplanmasıyla başladı. Yaklaşık 15 kişilerdi ve silahsızlardı. İçlerinden siyah saçlı, beyaz tenli bir kız meydandaki Kral Renard heykelinin önüne yürüdü ve elindeki kırmızı boyayla heykelin göğüs kısmına 'FAŞİST' yazdı. Etrafında toplanan kalabalık bu olayın şokunu atlatamamıştı ki kız arkasını dönüp konuştu..

"EY ASTRESHA HALKI! BİZLER REDFİSTLER OLARAK YILLARDIR BU KRALLIĞIN BİR PARÇASI OLARAK VARLIĞIMIZI SÜRDÜRDÜK.  FAKAT KRAL RENARD TAHTA ÇIKMASIYLA BERABER IRKÇI BİR TUTUM SERGİLEMEYE BAŞLADI. BİZİ UNUTTURMAYA, TARİHİMİZİ KÖKTEN YOK ETMEYE ÇALIŞIYOR." 

 Kız etrafına bir göz gezdirdi, herkes ona anlamsız ve boş bir şekilde bakıyordu. Umutsuzca kafasını eğdi ve arkadaşlarının yanına yavaşça yürüdü. O anda kafası karışmış olan kalabalıktan bir kişi kıza seslendi.

"Şu Redfistlerde kim?" 

Kız kalabalıktaki adama baktı. Gözleri doldu. Hafif ağlamaklı bir ses tonuyla;

"Cidden hatırlamıyor musun?" diye sordu. Adamın, kızın neyden bahsettiği konusunda en ufak bir fikri yoktu. Kafasını öne eğdi genç kız. Kalabalık kendi arasında fısıldaşıyordu. Herkesin kafası karışmış bazıları 'Evet, ben hatırlıyorum' gibi yalanlar uydururken diğerleri kendi arasında Kral Renard'ın politikalarını konuşuyordu. Ama herkesin aklındaki soru aynıydı;

"Redfistler kimdi?" 

Fısıldaşmalar birden kesildi. Öncüler gelmişti. 

Buradan sonra ne olduğu çok kesin değil. Sadece söylentilerden ibaret. Kral Renard sadece konuşma yapan 15-20 kişinin üzerine şehir muhafızları yerine Astresha'nın en güçlü birliği olan Öncüleri yollamıştı. 12 Redfist ölmüştü ve 4 tanesi de rehin alınmışlardı. Diğerleri ise sırra kadem basmıştı. Fakat garip olan şey şuydu; 18 tane öncü ölmüştü. Redfistler tamamen silahsızlardı. Bu nasıl olmuştu? Çıplak elleriyle üzerinde kilolarca zırh bulunan 18 kişiyi öldüremezlerdi.

Rehin alınan 4 kişi günlerce aç ve susuz bırakıldılar. Güneş ışığı almayan hücrelerde çürümeye terk edildiler. Konuşmadılar, konuşturulamadılar. Fakat Hillford Kralı Redfistlere bu şekilde davranılmasından dolayı Astresha'ya savaş açtı. Astresha'nın farklı bölgelerinde Redfistler ortaya çıkmaya başladı. Silahlandılar. Savaş ilanından sonra Kral Renard kimseyi direkt öldürtmedi veya hücreye attırmadı. Onları 'Dışlanmış' ilan etti. Sur kenarlarındaki hayatın en zor geçtiği, varoş mahallelere yerleştirdi. Onlara sadece 15 günlük yiyecek, çuvaldan hallice bir kumaş giysi ve eski hayatlarından bir yadigâr almalarına izin verdi.  

Ben bir Redfist değilim. Dışlanmamın sebebi bu değil. Ben bir Kraliyet Demircisiyim ve Kral'a sadakat yeminiyle bağlıyım. 18 yaşıma bastığım ilk günden beri kraliyet ve ordu için demir dövdüm. Şuana kadar sadece ülkem için kılıç ve zırh dövdüm. Fakat 32 gün önce Ashana Ayaklanmasında Redfistlerin kullandığı kılıçların kabzasında bir şey buldular; Damgamı. Yaklaşık 400 kusursuz ve kesinlikle benim tarafımdan yapılmış kılıç.

Ashana Askeri Deposu kışlanın içerisinde ve bir askere görünmeden değil kılıç çalmanız, içeri girmeniz bile imkansız. Her askerin içeri girmeden önce ve çıktıktan sonra üzeri aranıyor. Her gün silahlar tek tek sayılır ve eksik varsa gün içerisinde soruşturma başlatılır. Şu ana kadar kaybolmuş tek kılıç 2 yıl önce Redfistlerle olan savaşta kaybolmuştu ama o kılıcı ele geçirseler bile aynısını üretmek imkansızdı.  

28 gün önce evime muhafızlar geldi ve tek bir şey alabileceğimi söylediler. Hiç düşünmeden babamın kılıcını alıp onlara teslim oldum. Daha önce hiç bir dışlanana yapılmayan bir şey yapıp Kral Renard'ın huzuruna çıkarttılar beni.

Kral Renard bana uzun uzun baktı. 

"Neden Amadeus?" diye sordu. 

"Sana asla ihanet etmedim Renard."

"Babam seni sefil bir hayattan kurtardı, ülkenin en iyi demircisi olman için eğitti. Seni, benden ayırmadı. Kendi çocuğu gibi sevdi seni. Ona böyle mi teşekkür ediyorsun?"

Haklıydı. Annem öldükten 2 gün sonra Kral Terrowin beni saraya almıştı. Babamı hiç görmedim. Ben doğmadan önce ülkeyi terk edip gitmiş. Kral Terrowin'in söylediğine göre babam onun çocukluk arkadaşıymış. Dedem de benim gibi kraliyet demircisiymiş. Krallığın o zamana kadar gördüğü en iyi demirciymiş. Kendi tarif kitabını yazmış. Kendi birikimini sonraki nesillere aktarmak için. Kral Terrowin beni onun gibi olmam için zamanında dedemin çırağı olan Bran'ın yanına verdi. Ellerim kendimi bildim bileli krallık için demir dövüyor. 

"Alın şunu gözümün önünden." dedi ve dışlanmış olarak yeni hayatıma adım atmış oldum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 02, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

StonekeeperHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin