Bölüm 1

600 12 3
                                    

Madame de Prie, sevgilisi Bourbon Dükü'ne devlet işlerini yönetme görevinden kralın el

çektirdiği gün, arabayla çıktığı sabah gezintisinden döndüğü sırada önünde dalkavukça eğilen iki kapı görevlisini bıyık altından gülerken yakalayınca rahatsız olmuştu. Önce bunu hiç belli etmeden adamların yanından sakince yürüyüp geçti, merdivenleri çıktı ve en üst basamağa geldiğinde başını ansızın çevirdi; iki adamın geveze ağızlarını yaymış şapırtıyla güldüklerini, ama tabii kendilerini hızla toparlayıp korkuyla yeniden eğildiklerini gördü. Şimdi yeterince anlamıştı. Kraliyet muhafız kıtasına bağlı, omuzları sırmalı bir subayın elinde bir mektupla onu beklediği salonuna çıktı ve sanki dostlarına ait bir eve her zamanki ziyaretlerinden birini yapıyormuşçasına tasasız, hatta coşkulu sayılabilecek bir tavır takındı. Mektubun üzerindeki kraliyet mührünü ve getirdiği sıkıntılı haberin bilincinde olan subayın biraz şaşkın halini görmesine kar­şın ne merakını ne de kaygısını açığa vurdu. Zarfı açmadan ya da yakından bile incelemeden genç ve soylu askerle oradan buradan sohbet etti; şivesinden onun bir Breton olduğunu anlayınca da bir hanımefendinin bir zamanlar bir Breton'la istemeden gönül ilişkisine girdiği için durmaksızın Bretonlar' dan hoşlanmadığını dile getirdiğini anlattı. Davranışları hafifmeşrep ve taşkındı; bunun yarısını kaygısızlığını göstermek için hesaplayarak, yarısını da alışkanlıktan yapıyordu; bu, bütün yapmacık tavırlarını doğalmış gibi gösteren, hatta bu tavırları gerçekten içtenliğe dönüş­türen dalgın ve tasasız hoppalığı gibiydi tıpkı. Madam sohbeti öylesine uzattı ki, saraydan gelen, elinde buruşturarak tuttuğu mektubu gerçekten unuttu. Ama sonunda mührü yine de kırdı. Mektuptaki düşündürücü ölçüde nezaketten uzak kısa kraliyet emrine göre, derhal sarayı terk edecek ve Normandiya'daki kendisine ait Courbepine malikanesine çekilecekti. Gözden düşmüş ve sonunda düşmanları kazanmıştı: Bunu saraydan gelen haberi henüz almadan kapısındaki görevlilerin sırıtmasından anlamıştı zaten. Ancak kendini ele vermedi. Satırları yukarıdan aşağıya takip eden gözlerini subay kaygıyla izledi. Seğirmiyordu gözleri, ama madam sonunda subaya doğru döndüğünde içlerinde bir gülümseme ışıltısı belirmişti. "Majesteleri sağlığım için çok endişelenmişler ve bu sıcaktan kavrulan kentten ayrılıp şatoma çekilmemi arzu ediyorlar. Arzularını derhal yerine getirece­ğimi majestelerine bildirin." Bunları söylerken, sözlerinde gizli bir anlam varmış gibi gülümsüyordu. Subay şapkasını kaldırdı ve reveransla uzaklaştı. Ancak kapı subayın ardından kapanır kapanmaz madamın dudaklarındaki gülümseme kurumuş yaprağın dö­külmesi gibi soluverdi. Mektubu öfkeyle buruşturdu kadın.Kalemi kendi elleriyle tutup yazdığı, kralın adını taşıyan ve her biri ayrı bir yazgı olan benzeri kaç mektup dünyaya yayılmıştı kim bilir! Şimdi de onu, Fransa 'nın tamamını iki yıl boyunca yönetmiş birini böyle bir kağıt parçasıyla saraydan uzaklaştırma cesaretini gösteriyorlardı: Düşmanlarından böylesi bir yüreklilik beklemişti oysa. Elbette, genç kral onu asla sevmemiş, hep kötü davranmıştı; ama Marie Leszczynska'yı, sırf halktan bir sürü pencerelerinin önünde gürültü yaptı ve ülkede bir tür kıtlık hüküm sürüyor diye kendisini sürgüne yollaması için mi Fransa kraliçesi yapmıştı madam? Bir an düşündü, acaba direnç mi göstermeliydi? Fransa hükümdarı olan Orleans Dükü bir zamanlar sevgilisiydi, bugün sarayda iktidar ve mevki sahibi olan herkes bunu yalnızca o adama borçluydu. Kadının dosttan yana sıkıntısı yoktu. Ancak onu hükmeden biri olarak tanımış insanların karşısına ricacı olarak çıkmayacak kadar gururluydu; yüzündeki gülümsemenin eksildiğini Fransa'da kimse görmemeliydi. Öyle ya, sürgün yalnızca birkaç gün sürebilir, duygular yatıştıktan sonra dostları resmen geri çağrılmasını kabul ettirebilirlerdi.Daha şimdiden hayalinde intikamın tadını çıkarıp öfkesini bununla bastırdı. Madame de Prie saraydan ayrılışını çok büyük bir gizlilik içinde sürdürdü. Kimsenin ona acımasına fırsat vermedi, gideceğini açıklamak zorunda kalmamak için konuk kabul etmedi. Ansızın, gizemli ve maceralı bir şekilde ortadan kaybolmak, yokluğunu bütün sarayı şaşkına çevirecek kalıcı bir muammayla bağdaştırmak istiyordu: Çünkü bu tuhaf özellik, sürekli kandırmak istemek, gerçek eylemlerini bir yalanla örtmek onun karakteriydi. Madam yalnızca bir kişiyi, sürülmesine sebep olan can düşmanı Belle-Isle Kontu'nu ziyaret etti. Ona gitmesinin nedeni, gülümsemesini, tasasızlığını ve güvenini göstermekti. Konta, saray yaşamı­nın meşakkatinden biraz uzaklaşıp dinlenme fırsatı bulmayı memnuniyetle karşıladığını anlattı, yalanlar söyledi ve aleni yalanlarıyla ondan nefret ettiğini ve onu aşağılandığını gösterdi. Kont, soğuk bir ifadeyle gülümsemekle yetindi ve uzun süreli yalnızlığa katlanmakta zorlanacağını söyleyip, "uzun" sözcüğüne yaptığı tuhaf vurguyla madamın irkilmesine yol açtı. Ama kadın kendine hakim oldu ve kontu ava çıkmak üzere kibarca malikanesine davet etti. Öğleden sonra Rue Appoline'deki küçük evinde aşıklarından biriyle buluştu ve onu sarayda olup biten her şeyden kendisini haberdar etmekle görevlendirdi. Akşam olunca yola koyuldu. Üstü açık faytonla güpegündüz kentin içinden geçmek istemiyordu, çünkü insanların can verdiği isyanda halk ona düşmanlık beslemişti; bir de ortadan kayboluşunun bir sırra dönüşmesinde inatla ısrar ediyordu. Saraya gündüz geri dönebilmek için yola gece çıkmak istiyordu. Sanki birkaç günlüğüne gidiyormuş gibi ikametgahını olduğu gibi bı­raktı ve arabanın hareket ettiği an dinlenmek üzere kısa bir yolculuğa niyetlendiğini ve yakında döneceğini duyulacak biçimde söyledi, çünkü bu sözlerin ona saraya dönüş yolunu açacağını biliyordu. Maske taşımayı ve rol yapmayı kendine öylesine belletmişti ki, kendi yalanıyla gerçekten sakinleşti, sarsılacak ilerleyen arabada çok geçmeden rahat bir uykuya daldı ve Paris'i epeyce geride bıraktıktan sonra uğradıkları ilk mola yerinde uyanıp kendini yeni bir arabada ve onun açısından iyi mi, yoksa kötü mü olduğunu kestiremediği yeni bir yazgının içinde bulunca şaşırdı. Tek hissettiği şey, altındaki tekerleklerin döndüğüydü ve bilmediği bir şeye doğru ilerliyor olmasına hükmedemediğiydi; gelgelelim ciddi kaygılara kapılamayacak kadar düşüncesiz biri olduğundan yeniden uykuya daldı.  

BİR ÇÖKÜŞÜN ÖYKÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin