Selam arkadaşlar bu whattpad' da ilk hikayem. İlk bölüm için sadece oy vermenizi ve biraz yorum istiyorum. Beğenilmediği taktirde kaldıracağım. Ama umarım beğenirsiniz. Leyla'nın hikayesini merak edeceğinizi düşünüyorum. Onun hayatla mücadelesi son bulmayacak. İyi okumalar.
Teknolojinin fazla gelişmediği renkli televizyonların cep telefonların olmadığı yıllardı. Geç saatlere kadar dışarda oyun oynaya biliyorlardı çocuklar. Seksek oynuyor, hava kararınca saklambaç ve çeşitli oyunlar oynuyorlardı. Her şeyin bir başka güzel olduğu o yıllarda oyunların tadı da bir başkaydı şimdi ki gibi bilgisayar oyunları ile büyümezdi çocuklar, sokak oyunları vardı şimdi ki çocukların olduğu gibi oyuncaklar yoktu, hersey oyuncaktı çocuklar için ayakkabılar çıkarılır kumda araba olurdu. Mutfak araç gereçleri evcilik malzemesi olarak kullanılırdı kimse kimseye zarar vermezdi herkes bir birini tanırdı. Huzur, bolluk bereket vardı. İmece usulü yapılırdı işler, tarım aletleri de gelişmemişti köylüler kendi ektiği ürünleri imece usulü ile yine kendileri yaparlardı. Hayat köylüler için bir o kadar da zordu. Herseyi kendileri yapıyordu. Kötülüğün hakim olmadığı o zamanlarda hastalıkta fazla yoktu. Hastanelerin ilaçların yaygın olmadığı zamanlardı. Öyle bir zamanda dünyaya gelmişti Leyla.
Sakin bir köyde dünyaya gelmiş ve yedi kardeşin ortanca olanıydı Leyla... Ailesinin durumu çok iyi olmamasına rağmen o mutluydu.. Bundan hiç bir şikâyeti yoktu.. Kardeşleri ile zaman geçirmeyi çok seviyor ve bundan hiç sıkılmıyordu... Kalabalık bir ailesi küçük bir evleri vardı. Yedi kardeş o küçücük evde büyümüşlerdi.
Köyleri Merkeze uzak olduğu için köyden fazla çıkmazlardı. İlk ve ortaokulu da zaten köylerinde okumuştu. Her çocuk gibi Leyla da okula başlamayı çok istiyor büyük bir sabırsızlıkla o günün gelmesini bekliyordu; hatta bazı zamanlar kardeşlerinin peşine takılıyor onlarla okula gidiyordu. Neyse zaman öyle böyle geçmiş nihayet sabırsızlıkla beklediği o gün gelmiş ve artık Leyla da okula gitmeye başlamıştı.. Okula gidiyor geliyor, okuma yazma öğreniyor, arkadaşlarıyla koşup eğleniyordu. Öğretmenini çok seviyor anlatılan şeyleri hemen anlıyordu. Öğretmenine olan bağlılığı okuma yazma öğrenmesini kolaylaştırmıştı sınıfın çalışkan öğrencilerinden biriydi. Zaten köyleri küçük olduğu için de çok fazla öğrenci yoktu. Sınıfları on kişiden oluşuyordu. Kalabalık olmadığı için öğrenmede güçlük çekmiyordu öğretmenini tarafından da çok sevilen bir çocuktu Leyla. Bir dönemi geride bırakmışlardı böylece. Öğretmeni gitmişti çok sevdiği öğretmeninin gitmesi Leyla'yı çok etkilemişti, başka bir öğretmen gelmişti bu sefer ki erkekti onu o kadar çok sevmemişti ama yine de iyi birine benziyordu.
İlk başlarda iyi olan bu öğretmen zamanla gerçek yüzünü göstermişti. Öğrencilerine kötü davranıyor kızıyordu. İşte başına ne geldiyse o zaman gelmişti. Öğretmeninden; büyük bir darbe almıştı ilk kez dayak yemişti . Heyecanla başladığı okul hayatı bir anda kabusa dönmüştü. En güzel yıllarının bu denli zorlaşacağını bilmiyordu. Şikayet etmemişti öğretmenini sessizce ağlamıştı, sadece bununlada kalmamış başına büyük bir darbe almıştı. Öğretmeninin söylediği kelimeyi yazamadığı için öğretmeni başını tahtaya vurmuş arkadaşı ile beraber saçlarını bir birine bağlayıp itmişti. İkiside sadece ağlamışlardı korktukları için kimseye bişey anlatmamışlardı bilmiyordu ilerde neler olacağını. Sadece Leyla ve Berna'yı değil tüm sınıfı dövüyordu ama kimse onlar kadar büyük yaralar almamıştı. O yaşlarda bir çocuk için her öğretmen bir kahramandır. Her şeydir öğretmen. Anneden babadan sonra ilk eğitmendir. Ona bakarak geleceğini planlarsın ben de ilerde öğretmenim gibi olacağım dersin. Leyla için bir kahraman değil bir canavar olmuştu. Okula gitmek için can atan kız artık okuldan kaçar olmuştu. Çalışkan bir öğrenciydi okuma yazmayı kısa sürede öğrenmiş her öğrencinin olması gereken bir seviye gelmişti ama öğretmeninin yaptıklarından sonra gerilemişti.
Sık sık bir bahane bulup okuldan kaçmaya çalışılıyordu. Her gün başım ağrıyor diyordu. Birinci sınıf bitmiş öğretmeninin tayini çıkmıştı nihayet. Arkadaşları öğretmenlerinin gidişine çok üzülmüş ağlamışlardı Leyla ile Berna ise bir kenara çekilip sevinmiştilerdi. Böyle bir adam için nasıl üzülebilirlerdi ki zaten okulda her gün ağlatıyorlardı bide gidişine mi ağlayamazlardı. Kurtulmuşlardı sonunda ondan Leyla ile Berna yalnızca ondan kurtulmuştu öğretmenlerinin verdiği; zararın farkında değillerdi o zamanlar ilerleyen zamanda daha çok belirtilerini gösterecekti.
Her şeyden habersiz yaşamına devam ediyor her şeye rağmen okulunu seviyordu. Geride kalan o kötü günlerin aksine okulunu seviyordu. Okula başladığı ilk sene böyle bir şeyle karşılaşması ister istemez öğretmenlerine karşı bir ön yargı oluşturmuştu Leyla'da. Her gelen öğretmene kötü gözüyle bakıyordu korkuyordu onlardan. Öğretmenleri neler yaşadığını bilmeselerde Leyla'nın bu hallerinden anlıyor daha çok üzerine düşüyorlardı. İlerleyen zamanlarda baş ağrısı artmış sık sık bu yüzden dersten eve gönderiliyordu. Kimse bu ağrıların sebebine bir anlam verememişti. O dönemde çok fazla yaygın değildi hastaneler. Basit bir ağrı diye düşünülerek kendilerince tedavi etmeye çalışılırdı. Berna ile yediği bu korkunç dayağın ardından Berna'nın da baş ağrısı başlamıştı. İlk başta çok fazla önemsenmeyen bu ağrılar sonralarda dayanılmayacak bir hal almıştı.
Leyla bu ağırlarla baş etmeye çalışırken dedesinin zamansız gelen ölüm haberi tüm aileyi derinden etkilemişti. O üzüntü ile ailesi Leyla'nın ağrılarını unutmuş cenaze işleriyle uğraşmışlardı. Ne kadar yaşlı da olsa zamansız gelen bu ölüm herkesi sarsmıştı. Evleri kalabalıklaşmaya başlamış taziye için gelenler bir hayli artmıştı. Zaten kalabalık ve küçük olan ev artık daha da kalabalıklaşmaya başlamıştı. Dedesini kaybeden Leyla baş ağrılarını biraz olsun unutmuş dedesinin ölümüne ağlıyor yokluğuna alışmaya çalışıyordu. Yokluğunu kabullenmek biraz zordu çünkü dedesi ve babaannesi de onlarla birlikte yaşıyordu. Hep yanlarında olmasından dolayı alışmakta zor olacaktı. Zaman ilerlemiş dedesinin bu ani ölüm acısının üzüntüleri azda olsa hafiflemişti. Misafirler gitmeye kalabalık yavaş yavaş azalmaya başlamıştı. Leyla çekilmeyen bu baş ağrısını ne kadar unutsa da her geçen gün daha fazla ağrımaya dayanılmayacak bir hale geliyordu. Bir yandan dedesinin yokluğu diğer yandan katlanılmayacak derecede olan ağrılarla baş etmek bir hayli zorlaşmıştı.
Bu ağrılarla zaman geçmiş ve dördüncü sınıfa geçmişti bile Leyla. Derslerinden çok fazla verim alamıyor sürekli başı ağrıyordu gürültülerde artık çok fazla rahatsızlık vermeye başlamıştı. Okula başladığı zaman başının ağrısı daha bir şiddetlenmiş artık baş dönmeleri bilinç kaybı olmaya başlamıştı. İlk dönem bitmişti nihayet tatilde babası hastaneye götürmüş; kimi doktor bişey olmadığını kimi migren kimi sinüzit olduğunu söylemişti. Berna da baş ağrısı belirtileri ile hastaneye gittiğinde migren olduğunu söylemişlerdi migrenin ne olduğunu bilmemesine rağmen korkuyordu. Teşhis bir türlü konmamıştı testler yapılmış sonuçların çıkmasının zaman alacağı söylenmişti. Daha önce hastaneye hiç gitmemiş olan Leyla hastane hastane dolaşır olmuştu. En sonunda bir çocuk doktoru bulmuştu hastalığının ne olduğunu Sivas'a gitmesi gerektiğini söylemiş orda çok iyi bir doktorun olduğunu ona muayene olması gerektiğini söylemişti. Sivas'a söylenen araştırma hastanesine giden Leyla ve babası doktora muayene olduktan iki hafta sonra EMAR (MR) için gün vermiş EMARIN çekilmesinin ardından teşhis konmuştu. Bütün bunların ne olduğunu bilmeyen Leyla yalnızca artık dayanılmayacak dereceye gelen baş ağrılarından kurtulacağı için sevinmişti. Teşhisin konulmasının ardından hastaneye yatmışlardı.
Henüz hiç bir şeyin farkında olmayan Leyla sadece oyun peşindeydi canı sıkılıyor hastanede bile kendine oynayacak oyunlar arıyor arkadaşlıklar ediniyordu. Enerji dolu olan Leyla tüm hastalara kendini sevdirmiş onlara moral veriyordu. Hastalığının ne olduğunu biliyordu ama sonuçlarının henüz farkında değildi. Beyninde oluşan şeyin tümör olduğunu tümörün ne demek olduğunu onu nasıl etkileyeceğini bilmiyordu; ameliyat olmanın iyi olmadığını biliyordu sadece. Her gün bitmek bilmeyen ağrılar ardı arkası kesilmeyen iğneler iyice sıkılmasına neden oluyordu. Zaman geçmek bilmiyordu hastaneden bir yere çıkamıyor sadece koridor da dolaşıyor oyunlar üretiyordu kendince. O haliyle bile çok mutluydu aslında.
İlk başta ameliyatın Sivas'ta yapılamayacağı bunun için bir makinanın olmadığı Ankarada yapılması gerektiği söylenmişti. İşte o zaman ilk kez morali bozulmuştu Leyla'nın çünkü orda refakatçi kabul edilmediğini ve yalnız olacağı söylenmişti. Zaten kardeşlerinin küçük olması nedeni ile annesi yanına gelmemiş babası ile kalmıştı şimdi birde Ankara'ya gönderilirse babası da yanında olmayacaktı. Yalnız olma düşüncesi çok üzüyor kimseye belli etmeden ağlamaya çalışıyordu. Bir süre sonra üzüntüsü geçmişti çünkü bu kadar küçük olan bir çocuğu ameliyat edemeyeceklerini bu riski alamayacaklarını söylemişlerdi. Bunun üzerine doktoru ameliyatı yapacağını söylemiş makinanın gönderilmesini istemişti . Gelmesi biraz uzun sürmüştü o gelen makine küçük kızın başına yerleştirilecek böylelikle tümörün tekrar oluşması engellenecekti. Makinanın gelmesi uzun sürenecekti hastanede zaman ilerlemiyordu sanki durmuş olan zaman Leyla'nın daha çok sıkılmasına neden oluyordu. Sonunda zaman geçmiş beklenen makina gelmiş ameliyat gününe karar verilmişti. Doktor kurtulma ihtimalının olmadığını olsa bile felç kalabilileceğini yada gözlerinin görmeyeceğini söylemişti. Şimdi büyük bir kadar verme süreci başlamıştı. Ameliyatla iyi olma ihtimali de vardı az da olsa.
Ya sağ olarak çıkamazsam ameliyattan diye düşünmeye başlamıştı korktuğu şey kurtulamamak değildi. Felç kalırsam tekrar koşup oynayamazsam, ya gözlerim görmezse sevdiğim renklere bir daha bakamazsam diye korkuyordu Leyla,o zaman anlamıştı işte ne kadar kötü bişeyle karşı karşıya kaldığını.
Babası da bu ihtimalleri düşünüyordu ya ölürse diye kara kara düşünüyor bir çıkış yolu bulmaya çalışıyordu. Karar verme zamanı gelmişti artık ya imza verip ameliyatı başlatacak ya da bu ağrıyla yaşamını sürdürmesini isteyecekti ikiside çok zordu onun için biliyordu kızının ne denli ağrılar çektiğini. Yok dese ağrıları devam edecek başındaki tümörle çok fazla yaşayamayacaktı o zaman daha kötü olacaktı her gün bu ağrıları çekerek ölecekti. Nihayet babası da karar vermiş her şeye rağmen yapılmasını istemiş imzalamıştı kağıdı. Ameliyat günü belirlenmiş saçları sıfıra vurulmuştu.
Leyla ameliyat olacağı için değil saçları kesildiği için üzülüyordu. Saçlarını çok seviyordu uzun siyah saçları vardı her gün aynanın karşısına geçer tarardı saçlarını. Saçlarını örmüştü o gün kesildiğinde örmüş olduğu saçlarını alıp şaklamıştı. İlk kez kesiliyordu saçları üzülmüştü sadece.
Ameliyat başlamış herkes dışarda sabırsızlıkla Leyla'yı bekliyordu. Uzun bir bekleyiş başlamıştı. Ameliyata dair içerden hiç bir Bilgi veren yoktu. Korkuyordu ailesi herkes ağlıyor dualar ediliyordu. Saatler geçmiş bilgi veren olmamıştı artık kötü haber geleceğini düşünen ailesi tüm umutlarını yitirmiş feryat figan ağlamaya başlamışlardı. Artık tek istedikleri ölüde olsa kızlarını almaktı.Leyla'nın sabır dolu hikayesini merak ediyorsanız yorum yapmayı unutmayın. İyi kötü yönlerini zayıf bulduğunuz yönlerini de yazın. Beğenilmezse devamı gelmeyecek.