Kendimi yatağa bir tüy gibi bıraktım. Yorgunluktan bitmiştim. Bütün gece ona buna içki dağıtmaktan ağzı yerine içerken başka yerlerini kullanan ahmak sürülerini eğlemekten artık gına gelmişti. Bütün gece çalışıp bütün gün uyumak aylardır yaptığım tek şeydi. Resmen yarasa modunda yaşıyordum. Güneş ışığı tenime değse muhtemelen erir kaybolurdum. Aslında işimi çok seviyordum ama şu ahmakları asla.
Uyandığımda saat 7 olmuştu. Tabiki de akşam olan 7. Sanki günler sadece geceden ibaretti. Yatıyorum gece kalkıyorum gece. Uyku sersemliğiyle kalkıp kendimi duşa attım. Biraz ayılabilirdim böylece. Çıkıp bir şeyler yedikten sonra hazırlanıp çalıştığım barın yolunu tuttum. Altı yüz elli adım sonunda barın kapısındaydım. Evet adımlarımı sayıyorum. Bir gün olsun altı yüz elli bir olmayan ve beni yanıltmayan tek şey. Düşünün artık hayatımın ne kadar istikrarlı bir rutine rutine sahip olduğunu. İçeri girip her zamanki selamlaşmaları yaptım ve üzerimi değiştirmek için kabine ilerledim. Siyah tişört, siyah dar pantolon ve siyah bir bandana. Siyah siyah ve yine siyah. Sanırım biraz renge ihtiyacım var bu aralar. Gözlerimdeki yeşilin bile siyaha dönüşmesine ramak kaldı . Zaten bar ortamında onlar da siyah görünüyordu. Yardım edin karanlık beni ele geçiriyor diye içimden geçirdiğimde yüzüme bir gülümseme yerleşti. Deliriyordum sanırım. Gidip bardaki yerimi aldım. Daha saat 8.30 olduğu için sadece bir masada iki kişi vardı. Bardakları düzenledim. Herşeyi ayarladiktan sonra beklemeye başladım. Barın bu saatleri en sevdiğim saatlerdi. Sakin, sessiz bir okadar da huzurlu. Ardından bağırarak yanıma doğru koşan Jenny'e baktım. Huzurlu mu demiştim ben az önce. Hatta sessiz ve sakin de demiştim. Teşekkürler Tanrım.
-" Sakin ol Jenny ne oldu."dedim gözlerimi devirirken. Yanıma geldiğinde maraton koşmuş gibi nefes nefeseydi. Biraz heyecanlı bir tipti Jenny aslında biraz sakin kalabilse harika bir kızdı. Barın karşılama bölümünde çalışıyordu. Heyecanını kontrol altına alıp:
-" Bu gün milyonlarca rezervasyon var sanırım sıçtık." dedi. Bu muydu yani. Görende muhteşem bir sex falan yaptığını düşünürdü nefes nefese gelişinden. Sex mi sahi o da neydi. Aylardır böyle bir şeyin varlığından habersiz yaşıyordum.
-" Offf Jenny ıssız bir sokakta sıkıştırılmış gibi anlattığın şey bu mu yani ayrıca ne var bunda."dedim. Şaşkınca yüzüme baktı:
-" Bunda bişey yok tabiki de tatlım ama Louis Tomlinson ve arkadaşları burada olacaklar asıl olay bu." dedi heyecanla.
-" Onlarda kim." dedim umursamazca.
-" Londra'nın en zengin iş adamının oğlunu tanımadığını sakın bana söyleme Harry." dedi şuan beni ezercesine baksada umrumda değildi.
-" Evet tanımıyorum ne var bunda."dedim.
-" Sana inanamıyorum Styles umarım bu gece tanışırsın."dedi ve bir göz kırparak uzaklaştı. Ne demek istediğini anlamasamda umursamadım. Şuan onunla ilgilenemezdim. Bu gece hafta sonu olduğu için saat 11 olmasına rağmen tıklım tıklım dolmuştu. Bu kadar kalabalıkta dikkatimi çeken ise bar ile sahne arasında boş bırakılan bir masaydı. Geldiğimden beri oradaydı aslında ama hala kimse yoktu. Aylardır burada çalışıyorum daha önce böyle özenle hazırlanan bir masa görmemiştim. Üzerinde kocam "REZERVE" yazıyordu. Sanırım Jenny'nin bahsettiği kişiye ayrılmıştı. Düşüncelerimden beni ayıran barın önüne gelmiş:
-" iki bira alabilir miyim"diyen tatlı bir çocuk oldu. Hatta bunu birden fazla söylediğini yüzündeki ifadeden anlayabilirdiniz aylarca burada çalışmışlığınız varsa.
-" Pardon iki biraydı değil mi? " dedim sevimli olmaya çalışarak. Ama onun pek sevimli olmaya niyeti yoktu. Sadece kafasını salladı. Hemen iki bira doldurup verdim. Birayı alıp gözlerini devirerek gitti. Ahh gençler diyerek gülümsedim. Saat gece yarısını geçmişti. Kendimi müziğin ritmine kaptırmış alkol servisi yapıyordum. Ortam gerçekten çok iyiydi bir okadar da sıcak. Resmen bir yerlerimden terler akıyordu. Eğildim barın altına bıraktığım siyah atletimsi şeyi elime aldım. Bir hamlede üzerimdeki tişörtü çıkarıp alta fırlattım. Barda alkolden bayılmak üzere olan sap yuvasının gözleri yerinden fırlamıştı. Hafifçe gülümsedim ve atleti geçirdim. Yamulan bandanamı düzeltirken gözüm ne zamandan beri orada oldukları konusunda bir fikrim olmayan üç yakışıklı bir okadarda havalı adamlara kaydı. Üç tanesi aval aval bana bakıyordu. Birisinin ise ortalıkta gezdiremeyecek kadar sexy bir poposu vardı. Anladığınız üzre arkası dönük birisi daha. Diğer üçlü ise her şeyin fazlasına sahipti. Birisi fazlasıyla sarışın ve sevimli, diğeri fazlasıyla kumral ve karizmatik, üçüncü ise fazlasıyla esmer ve alabildiğine sexy. Kafamı diğer tarafa çevirdiğimde hala göz ucuyla takip ettiğimi farkettim. Esmer olan sexy popoya eğilip bir şey fısıldayıp arsızca güldü. Bir an karşıma alıp: