ZEHİR

115 0 0
                                    

İnsana acı veren olaylar silsilesi şu yalan dünyada benide bulmuştu. Gözlerime oturmuş kan, yüreğime mührünü vuran acının kanlı parmak izleriydi.

Kendimi bulduğum bu boşluk yeri doldurulamayan birine aitti.

Sevdiğim adama..

Bugün sevdiğim adamın düğün günüydü.

Bugün uzaktan uzağa yıllarca acısını çektiğim, hasretiyle yandığım, tek hareketiyle umut dolduğum, tek sözüyle tökezlediğim, takıldığım, yıkıldığım adamın hayatımdan  resmi bir şekilde gittiği gündü.

Bilemezdim daha onyedimde kara gözlerine çakılıp kalacağımı, düştüğüm bataklıktan beni çekip alıp kör kuyuya atacağını.
Bilemezdim.

Mirza Aslan benim solumdu, şimdi sonum olacaktı.

Karısını severek hayatına dahil etmediğini biliyordum. Mardinin cehennem ateşinde oda sevdaya tutuşup evlenmeyecekti. Aslan aşireti Doğu bölgesinin en köklü aşiretindendi ve o bu aşiretin ağasının ilk ve tek oğluydu. Babasının, annesinin zoruyla evlendiğini biliyordum. Şerwan Ağa, babamın en samimi dostlarındandı ve herzaman mirzanın evlenmeye yanaşmadığından babama yakındığını gizli kapılar ardından duyardım.

Buna hem sevinip, hem üzülürdüm. Benim değildi en azından başkasının da olmayacaktı der, kor olmuş yüreğime göz yaşlarımı serper en azından yanan yüreğimi rahatlatırdım. Ama  neden benim değil der yine tutuştururdum bu biçare yüreğimi.

Tam tamına 5 yıldır bekliyordum onu. Bana gelmesini. Ama hayat işte, bana hiç bir zaman adaletli davranmayan hayat seriyi bozmamış, en yakın arkadaşımın ablasına atmıştı topu. Siyabend Ağanın kızı Nurcan sevdiğim adamın karısı olacaktı. Ona dokunacak onun geninden, rahminde bir mevye gibi açan cenini dünyaya getirecekti. Onun uykulu hallerini, utandıran sözlerini, muzur konuşmalarını o bilecekti. Onu güne ilk karşılayan o olacaktı. Ona ilk o günaydınını o verecekti. Onun gecelerini alacak onun yatağını süsleyecelti. Derin bir nefes verip gözümden akan bilmem kaçıncı göz yaşımı sildim. Hareketlerim mekanikti.
Şu bir haftadır olduğu gibi.

Bu düşünceler öylesine canımı yakıyordu ki gözlerimden taşan tuzlu sıvı bunun yazılı metniydi.

'Dila kızım nerdesin..'
Annemin sesiyle gözlerimi kararmaya yüz tutmuş gök yüzünden çekip aceleyle göz yaşlarımı sildim. İlk değillerdi sonda olmayacaklardı. Oturduğum sedirden kalmamla annemin odamın kapısını açması bir oldu.
'Bende diyorum bu nerde. Daha hazırlanmamışsın keçamı. Babanlar bizi bekliyo de hayde hazırlanda düğüne gecikmeyelim.'

'Tamam daye iniyorum şimdi'
Derken annemin gözlerinin içine bakmamam annemin dikkatini çekmiş olsada acelesi olduğundan üzerinde fazla durmadan kapıyı kapatıp beni yanlız bıraktı.
Ruhsuz bedenimi  aceleyle dolabımın önüne attım.
Çok güzel olacaktım  bugün, sevdiğim adam evleniyordu.

Siyah boydan elbisemi giyip, siyah saçlarımı salıp bıraktım. Yeşil gözlerime çektiğim siyah sürme gözlerimdeki pembemsi kızarıklığı kapatmıştı. Dudaklarıma sürdüğüm kan kırmızı ruj esmer tenimde parlıyordu. Topuklu ayakkabılarımı almak için odadan çıkıp ayakkabı dolabıma ilerledim. Siyah bilekten ayakkabımı giydiğimde ayak bileğimdeki iz beni o güne götürmüştü.

Ona aşık olduğum ilk gün burkan bileğimle beni konağa kadar kucağında taşıdığı gündü. Erkeksi kokusu burnuma nüfuz ederken sert göğsü algılarımı kapatmıştı. O gün ne kadar heyecanlanmışsam 5 yıl boyunca bu hep devam etmişti. Onu sevmek için sayılı günlerim yoktu neticede.

Çocukluğumda yerinde duramayan, hoyrat bir kız çocuğu olmak bütün hayatımı etkilemişti. Berçemle delice yaramazlıklar yapıp dururduk. Nurcan abla ne kadar uyarsada onu asla dinlemez her zaman yaramazlık peşinde koşardık. Zira on yedi yaşında olmak asla bundan vazgeçmemizi sağlamıyordu.

Karanın üstünde delice koşmak o yaşlarda en haz aldığımız şeydi Berçemle. Hatta çoğu kez atlarımızı yarırştırırdık. O gün Kara şaha kalkıp beni yere attığında Mirza koşup yetişmişti. İnanın neden o an oradaydı yada orada ne işi vardı bilmiyorum tek bildiğim beni kurtardığıydı. Sonrasında taşa çarpan ayağım kanamaya başladığı için ve aynı zamanda burkulduğu için Mirza beni kucağında taşımak zorunda kalmıştı. Berçemde konaktakilere haber vermek için yanımızdan ayrıldığından konağa kadar taşıması boynunun borcu olmuştu. Benimle hiç konuşmamıştı o gün ama ben sevdalanacak kadar yakındım ona kokusuna...
O gün bugün yüreğimin dili mirza der dururdu.

Kafamı iki yana sallayıp paltomu giymek için odama ilerledim. Ve sonrasında aşağıya indim. Herkes beni bekliyordu. Abimin arabasının arkasına hızla binip Aslan konağına yolculuk etmeye başladık.

Berçemin Mirzaya olan aşkımdan haberi vardı en yakın arkadaşımdı sonuçta birbirimizin her şeyini bilirdik. Ona her gece anlattığım sevdam şimdi ablasının kocası olacaktı. Onun içinde zordu. Bir hafta önce omzuna göz yaşlarımı akıttığımda  aslında en yakın arkadaşımı da kaybettiğimi biliyordum. Eniştesine sevdalıydım neticede ve bu ablasıyla benim aramda seçim yapmaktı bir yerde. Ablasına olan hayranlığı ve kan bağı yüzünden berçem benim için güzel bir dost olarak kalacaktı.

Konağa vardığımızda Aslan aşiretine yakışır bir düğün vardı. Konağın ön kısmı geniş bir arazi kadar büyüktü ve konuklar dolup taşıyordu. Tahminimce 250-300 civarı insan vardı. Düğün yemekliydi kaldı ki Aslan konağının biricik oğlu evleniyordu. Herşeyin en güzelini en iyisini yapmışlardı. Konağın ön tarafını yuvarlak ve geniş bir biçimde boş bırakmışlardı. Büyük ihtimal halay çekmek isteyenler içindi. Boş çemberin arkalarına periyotlar halinde masalar yerleştirmişlerdi. Masaların üstünde ki şamdan ve çiçekler özenle seçilmiş nadide şeylerdi. Masa örtüleri altınsarısı ve kirli beyazdan oluşan saten bir kumaştandı. Ön taraftaki masalar ileri gelen aşiret ailelerine aitti. Bende ordaki masalardan payıma düşen  yeri almıştım. Sürekli konağa girip elinde yiyecek içeceklerle çıkan hizmetliler vardı. Önümüze sürekli bir şeyler koyuyorlardı. Ortalıktaki çocuklara altın veriyorlardı. Altınını alan kaçıyordu. Boş çemberin tam ortasında, benim de tam karşımda gelin ve damatın masası vardı.  Masanın yanında davul zurna çalan sanatkarlar düğüne ahenk katıyorlardı. Diğer herşey gibi nikah masaları çok özenle düzenlenmiş ve muazzamdı. Tek kelimeyle dillere destan bir hazırlık yapmışlardı.

Zılgıt ve alkış sesiyle kafamı konağın giriş kapısına çevirdim nikahlarını kıyacak memur da gelmişti.
Bu memur bu akşam benimde canıma kıyacaktı.  O geçip yerine otururken zılgıtlar ve alkış sesleri, ıslık sesleri çoğalmaya başladı evin giriş kapısına çevirince kafamı o an dünya durdu.

Sevdiğim adam kolunda başka bir gelinle kapıdan çıkmıştı. Gözüm hemen parmağındaki bana ait olmayan kelepçeye çevrildi. Yıllardır olduğu gibi gözlerim doldu, ama bunun için burdaydım. Gözlerimle sahip olduğum sevdamı yine gözlerimle uğurluyordum. Kalıplı ve uzun bedeninin yanında beyazlar içindeki gelininin bedeni tam ona layık şekilde güçlü ve diri duruyordu. Nurcan abla çok güzel bir kadındı ve yanına yakışıyordu. Sarı saçları ve ela gözleri her ne kadar duvağından görünmesede ben o yüze aşinaydım küçüklüğümden beri. Yanında olmayı hak ediyordu. Ve Mirza o asla değişmeyen çatılı kaşları ve fırtına etkisi yaratan gözleri bugün daha sakin ve boş bakıyordu. Gece karası saçlarına çekilmiş fön onu daha yakışıklı yaparken suratındaki her zaman eksiksiz olan sakal bugün yoktu.

Damat tıraşı olmuştu değil mi?

Damat olmuştu evet. 

Nurcan ablanın duvağını açıp oturttuktan sonra kendiside oturdu ve boş gözlerle memura bakmaya başladı. Memur sorusunu nurcan ablaya sorup evet cevabını  aldıktan sonra mirzayla göz göze geldik. Aynı soruyu ona da sorunca gözlerini gözlerimden ayırmadan evet deyince usulca gözlerimi kapattım ve onun için döktüğüm son göz yaşlarının akmasına izin verdim.
Herkes tarafından istenilen sonuca varılmış oldu.

Bitmişti artık evli bir adamdı ve bana yasaktı.   


Evet arkadaşlar linç gelmeden hemen önce yeni başladığımı ve toy olduğumu bilmenizi isterim. Bölümü beğendiyseniz  ve devamının gelmesini istiyorsanız bunu yoruma belirtin lütfen. Size göre hareket edicem çünkü.
İnstagram adresimi bırakıyorum şöyle: dygu.arslan1
İyi okumalar sizi seviyorummmmm❣❣

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 19, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DİRENİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin