๑ cle(m)entine ๑

251 28 79
                                    

5 seconds of summer - lover of mine

.
.
.

"Biraz yavaşla." diye inledi Kyungsoo soluk soluğa.

Ciğerlerine aldığı her bir nefes kaburgalarının batışmasına yol açıyordu. Pelteye dönmüş bacaklarını hareket ettirmek neredeyse imkansızdı. Baştan aşağı terlemiş bedenini ne yaparsa yapsın rahat bir pozisyona sokamıyor, sürdüğü aletin üzerinde şekilden şekle giriyordu.

Jongin'in ise yavaşlamaya niyeti yoktu.

Bayılmak üzere olan Kyungsoo'yu bir an bile takmadan aynı tempoda devam ediyor, küçük olanın serzenişlerine kulak asıyordu. Kyungsoo ise saatler gibi gelen dakikalar boyunca çektiği acının bitmesini istiyordu. Jongin iç çekti. Ulaşmak üzereydiler, ne olurdu sanki biraz daha sabretse?

"Sana yavaşla dedim, Kim Jongin!" kalan son enerji kırıntılarıyla bağırdığında Jongin bisikletini profesyonel bir hareketle manavın girişine kırıp yavaşladı ve durdu. Arkasındaki Kyungsoo, ona çarpmaktan son anda kurtulup frenleri köklemiş ve gölgeliğin kapattığı dükkanın önünde durmuştu. "Çelimsiz." diye mırıldanarak bisikletinden indi Jongin. Her bisiklet sürüşlerinde Kyungsoo'nun söylenmesinden bıkmıştı.

Kyungsoo duymaya alıştığı klasik sözlere alınmıyormuş gibi davranarak bisikletten indi ve onu beklemeden manava dalan Jongin'e yetişmek için zaten pedal çevirmekten onu ayakta zor tutan bacaklarını daha da zorladı.

Kış mevsiminin yeni bitiyor oluşuna rağmen bir yaz gününü anımsatan ılık ve tatlı havaya anlam verememişti. Üzerine giydiği kısa kollu tişört için pişman olmadığına sevindi. Çeşitli meyve ve sebzelerle dolu dükkana girdiğinde burnun dolan egzotik kokular ile sakinleşmeye çalıştı. İşte oradaydı. Koyu renk saçlarının ipeksi görünümü ve esmer teninin tüm alımıyla Kim Jongin, sanki dakikalardır pedal çevirmesi onu hiç yormamış gibi meyvelerin başında dikiliyordu. Kyungsoo nefesini tuttu.

Jongin'e karşı ne zaman böyle ilginç ve derin hisler hissetmeye başladığını hatırlamıyordu. Sanki kendini bildi bileli böyleydi. Ona hayrandı, onun için her şeyini feda edebilirdi. Ancak ona uyuz olan bir arkadaş maskesiyle kendini gizliyor, herkese karşı umursamaz bir tavır takınan vurdumduymaz mahalle çocuğu Jongin'den köşe bucak kaçmaya çalışıyordu. Hoş, her seferinde tekrar ona çekiliyordu.

Daldığı düşüncelerden ancak önünde sallanan poşet ile çıktı. Jongin, suratında bir sırıtışla içinde turuncu bir şeyler olan poşeti Kyungsoo'nun gözleri önünde sallarken Kyungsoo bir adım geri çekildi. "Ne aldın?" her cumartesi tatil olduğu için buluşup film izlerlerdi. En azından Jongin artık sinemaya gitmekten bıktığını söyleyene kadar. Bu hafta başka bir şeyler yapmak istediğini söylemişti. Belki biraz şehirde dolaşmak, belki ufak bir piknik. Kyungsoo onu on üç yıldır anlamıyor olduğu gibi hala anlayamıyordu. "Mandalina."

"Mevsimi geçmedi mi onun?" diye sordu manavdan çıkarlarken Kyungsoo. Kafasıyla poşeti işaret etmeyi de ihmal etmemişti. Jongin'in itirazı gecikmedi. "Hayır, tanrı aşkına, daha marttayız." Kyungsoo gözlerini devirdi. "Umarım bize hormona boğulan çekirdekli mandalinalar almamışsındır."

"Bunu onları yerken konuşalım." Jongin mandalina poşetini bisikletinin direksiyonuna geçirip sürmeye başladığında Kyungsoo ona yetişmek için pedallara asılmıştı bile. "Nereye gidiyoruz?" diye seslendi hizasına geldiğinde. Jongin, esen rüzgarla bol kolları arkaya savrulan yarım kollu tişörtünün içinde yeterince yakışıklı değilmiş gibi Kyungsoo'nun büyük gözlerini kamaştıran bir gülümseme sundu. Kyungsoo yutkundu. Ama gözlerini ondan çekerek önüne bakması gerekiyordu.

çekirdekli mandalina, kaisoo one shotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin