elimde bir demet kurumuş gülle uyandım bugün,
güneş hiç parlak gelmedi gözlerime.
her gün acımı alması için tanrı'ya yalvardığım günlerden birindeyim yine.
bedenim yaşlanmış, görüntüsüne aldanmayın.
kendimi taşıyamaz duruma gelmişim.
ah, güzel dünya
sana veda etmek ne de ağır geliyor omuzlarıma.
bir kez daha göremeyeceğim günbatımlarını,
bir kez daha koklayamayacağım ıtır çiçeklerini,
bir kez daha sevemeyeceğim köpekleri,
ve bir kez daha anlamayacağım,
düşünmeyeceğim.
ey güzel dünya,
seni özleyeceğim karanlıkların arasında.
sevgili güzel dünya,
bu acıya daha fazla katlanamam.
insanların bana yaptıklarını kolayca unutamam.
anlayamıyorum kimseyi artık
denemiyorum bile.
vazgeçtim her şeyden.
ah güzel dünya
şu denizin maviliğinden,
kendimden vazgeçtiğim gibi vazgeçtim.
bir şans daha tanıyamadım kendime.
hak ettiğimi düşünmüyorum artık.
ey güzel dünya,
bu küçük yerimi küçük insanlara bırakıyorum.
hala saf ve temiz olanlara.
belki de beni hiç unutmayacaklara.
bu mümkün olamaz
her fani gibi ben de unutulacağım
ve unutulduğum an,
bu dünyadan hiç geçmemiş olacağım.
artık ağır geliyor bunları bilmenin yükü
yirmisinde yetmişleşti bedenim
baharında soldu düşüncelerim.
ey güzel dünya
belki sen, belki ben
birimiz bilecek sonsuza dek yaşanmışları
ben olamayacağım aşikar gibi
zira hayatımı bugün sonlandırıyorum.
bu perşembe günü,
her şeyden vazgeçiyorum.
işte bu kadar.
ne bir duygu kaldı içimde,
ne de düşünce.
sevdiklerimi arka bahçeme gömdüm.
betondan bahçeme çiçekler diktim.
aşkı unuttum,
nefreti bıraktım.
hiç olmamış gibi yaşadım.
ey güzel dünya,
sana bir mirasım yok,
tek dileğim,
acılarımdan kurtulmak.
ve şimdi
ellerim titrerken
tetiği çektiğimde
bu kağıt kanla dolacak.
bugün kutlu gündür benim için.
hem doğduğum hem öldüğüm gündür.
hayallerimin gerçekleştiği gündür.
hem çok kederli
hem de çok mutluyum.
daha iyi bir seçeneğim yok.
hoşçakal.
umarım benden sonrakilere daha iyi davranırsın.
hoşçakal güzel dünya.