1

16 0 0
                                    

Kapıyı açtım
Ambulans sesi tüm mahalleyi sarmıştı. Yanıp sönen kırmızı-mavi ışıklar, karanlıkta gözümü alıyordu. Küçük bahçeden mahalleye baktım kaldırım,küçük çalılar,ağaçlar minik evler hepsi bu ışıkla parıldıyorlardı.

Burası hep bu kadar güzel miydi?
diye içimden geçirdim.

Görüş alanım gittikçe daralıyordu. Ambulansın yankılanan sesi kulaklarımı acıtıyordu hatta sağır ediyordu. Ambulans kapıma geldiği an bir grup insan yanıma fırladı. Bende kendimi kollarına bıraktım ve gözlerimi kapattım.

🕯

Titriyordum. Gözlerimi açmakta zorlanıyordum, tavandan direkt olarak gözüme gelen beyaz ışıktandı. Birşeyler söylemek için doğrulmaya çalıştım ki, tüm vücuduma korkunç bir ağrı girdi. O kadar kötüydü ki gözlerim, acıdan dolmuştu.
O an anlamıştım vücudum tamamiyle yanmıştı.

Ölecektim, ölecektim.

Kafamı zorlada olsa çevirdim. Etrafa baktım, klasik bir hastane odasıydı, tek farkı o da çok soğuktu ve kapı buzlu camdandı. Oda da 4 yatak vardı, tek başımaydım. Pencere de yoktu.

Yoğun bakımdaydım.
Ölmem için mi bekliyorsunuz? Kim bilir ne kadar zamandır buradaydım.

Kalbim hızla atmaya başladı. Boğazım tıkandı ve titremem rahatsız edici bir sallantıya dönüştü. Bağırmak istiyordum, sanki canım yeterince yanmıyormuş gibi bunlar beni bitiriyordu. Her şey bulanıktı, beyaz ışık tüm odayı sarmıştı, oda beyaz ışık tarafından yutuluyordu. Kapının açıldığını, panikle birilerinin girdiğini duydum. Acıya kesinlikle dayanamıyordum.
Gözlerimi kapattım, ölmeyi diledim

🕯

Gözlerimi yeniden açtım. Bu sefer bambaşka bir yerdeydim. Rahatlıkla doğruldum. Acılarımın hepsi yok olmuştu. Rahatsızlık veren ışıkların hepsi yok olmuştu, yerlerini kocaman camdan gelen ayın ışığı almıştı. Ve küçük bir ışık daha.

Mum ışığı.

Muma doğru yürüdüm. Elimi yaklaştırdım ve yanan güçsüz ışığa dokundum.
Kalbim sıkıştı. Ve mum ateşi dans etmeye başladı. Büyüdü büyüdü, bir film oldu. Korkunç bir film. Beni, hayatımı küle çevirdiğini gördüm.
Gözlerime inanamıyordum.
Neler olduğunu hatırlamaya çalıştım.

Evdeydim. Evde ilk defa gördüğüm mumu aldım, yaktım. Mumun güzel kokusunu içime çekmiştim. Fakat o saniye elimden kayıp gitti mum. Düşürmemiştim, elimden kayıp gitmişti. Her yeri yakıyordu panikle telefonuma koştum. Acil durum tuşuna basıp telefonu fırlattım. Üst kattan aşağı inmek üzere merdivenlere koştum.
Koştum..
Kendimi zorla kapıya attım.
Sonrası hastane.

Peki daha sonrası?

"Ben, öldüm. O zaman neden hala buradayım?"

Panikle ateşi savurdum. Devamını göremedim. Belki de devamı yoktu, bitmişti.
Kafamı kaldırıp bu bilmediğim yerin tavanına baktım. Yüksekti. Sonsuzluğa uzanıyor gibi. Kafamı indirip etrafa bakmaya devam ettim. Krem rengi mermerlerin üzerinde çıplak ayak gezmeye başladım. Koskoca salon bomboştu ve etraf tozluydu. Eski terk edilmiş mobilyaları zorlukla seçebiliyordum. Elimi tozlu duvarlarda gezdirdim. Üstleri örtülmüş resimlere bakmaya çalıştım, karanlıktan ne kadarı görünürse tabi. Kocaman dairesel bir şekilde inen merdivenlere yöneldim, çıktım. Yukardan kocaman salona baktım. Tahmin ettiğim gibi,
Buranın bir malikane olduğunu anlamam zor olmamıştı.

Tıpkı hayallerimdeki gibiydi.

Muma baktım. Söndüğünü düşünmüştüm. Hala cılız bir şekilde yanıyordu.

Rahatsız edici. Diye düşündüm.

DenemeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin