Merhaba, uzun bir süre oldu farkındayım ve gecikme için çok üzgünüm ama artık buradayım. Umarım hoşunuza giden bir bölüm olur, keyifli okumalar🖤
~•~
Alarmın çalmasıyla komodine uzanıp alarmı susturdum. Gözlerim acıyordu çünkü tüm gece saçma düşüncelerim yüzünden ne dans pratiği yapabilmiştim ne de uyuyabilmiştim, tek yaptığım yatağın içinde sabah olmasını ve Yoongi hyungun işten dönmesini beklemekti. Muhtemelen yemekten sonra o kadar uykuluydum ki kıyafetlerimi değiştirdiğimi bile hatırlayamamıştım ama yine de korkmama engel olamamıştım işte.
Kafamı çevirip saate baktığımda seçmelere iki saat kaldığını gördüm ve telefonu yerine geri koyup yattığım yerde gerinme hareketleri yapmaya başladım ama hala kendime gelemediğimi fark ettiğimde duşa girmeye karar verdim, soğuk bir suyla yıkanmak beni kendime getirirdi.
Duştan sonra siyah bir eşofman ve siyah bir kapuşonlu giydim. Saçımı kurutup kendi haline bıraktım ve tekrar saate baktım. Son bir saat.
Odamdan çıkıp salona geçerken mutfaktan gelen güzel kokularla yönümü o tarafa çevirdim, Yoongi hyung yine döktürmüştü anlaşılan. Mutfağa girdiğimde işine son derece odaklanmış bir şekilde yemek yapıyor olduğunu gördüm.
Yüzümde şeytani bir gülümseme oluştu. Geçen sene beni korkutmasının intikamını alabileceğim bir ortamdaydık sonunda, üzgünüm hyung ama bu sefer kaçışın olmayacak. Sessizce arkasından yaklaştım ve iyice dibine girdiğimde bağırdım, "Hyung!"
Eğlenirim sanmıştım, o an ki refleksiyle dirseğini ağzıma geçireceğini nereden bilebilirdim ki?
Sızlayan dudağımla küçük çaplı bir çığlık atıp elimi dudağıma koydum ve yere eğildim. Ne olduğunu anlayamamış surat ifadesini görünce canımın acısına rağmen gülmemi durduramadım ama bu daha çok sızlamasını sağlamıştı.
"Hayvan gibi ne vuruyorsun ya!"
"Sana kaç kere bana sessizce yaklaşma demedim mi ben Jimin?"
Elimi indirdiğimde kan bulaştığını gördüm. Kafamı kaldırıp ona baktığımda ise artık nasıl görünüyorsam hızlıca peçeteyi ıslatıp dudağım ve çenemdeki kanı sildi, daha sonra ise dolaptan küçük bir buz torbası çıkarıp bana uzattı. Canımın iyice acımasıyla -belki de kanı görünce psikolojik olarak acısı artmıştı bilmiyorum- sızlandım,
"Of, acıyor ama bu." Kollarımdan tutup beni eğildiğim yerden kaldırdı, "Abartma, şuraya otur birazdan krem sürerim." Ona ters ters bakarak gösterdiği sandalyeye oturduğumda kafasını 'ne?' dercesine salladı, gözlerimi devirdim.
"Ben mi dedim gel korkut beni diye?" Sinirlenip buzu indirdim, "Ne bileyim böyle tepki vereceğini!"
"Ne yapsaydım, ne güzel korkuttun beni canım kuzenim diyip boynuna mı sarılsaydım?"
"Sus ve bana yemek ver."
"Çeneni kırmamı da ister misin Jimin?"
••
Koşar adımlarla binaya girdiğimde durup soluklandım ve ayak bileğimi ovdum. Seçmelere yaklaşık yarım saat geç kalmıştım ve Hoseok hyung on dakika önce beni aradığında hayatımda duymadığım tarzda küfürler etmişti.