Henry'nin hapishanesi hem suçlu hem de akıl hastası insanlar içindi.Nedense kimsenin akıl hastası bir insanı hapishaneden kaçırmaya kalkmayacağını düşünmüş olmalılar ki
güvenlikleri sadece hastalara karşı hazırlanmıştı.Chan ön kapıdan girmek zorunda kalmıştı çünkü yanında herhangi bir patlayıcı yoktu. Karşısına şimdiye kadar iki güvenlik çıkmıştı.Onlar da uyutucu tabancalarını bırakıp gerçek silahını alana kadar yere serilmişlerdi.
Chan hapishane müdürünün odasına doğru çıkmaya başladı.Tek tek hücrelerde Henry'i aramakla uğraşmak istemiyordu.Müdür çoktan polisi aramış ve silahını kapıya doğrultmuş titeyen ellerle bekliyordu.
Chan köşeyi döndüğü anda ateş etmek üzere olan müdürü gördü ve bir adım geriye atıldı.Chan'ın geri çekilmesiyle tüm mermiler duvara saplandı ve müdür, vurup vuramadığını anlayana kadar bir bıçak elini duvara zımbaladı.Müdür çığlığı bastı,o cüsseye kıyasla oldukça ince bir sesi vardı.
Müdür elini duvardan kurtarmaya çalışırken Chan hapishanedeki tüm güvenliklerin birazdan odaya dolacağını biliyordu çünkü tüm hapishanede alarmlar ötüyordu.
Masadaki telsizi kesti.Müdürün yere düşen tabancasını aldı ve dolabın üzerine koydu.Müdürün ağızını bantlamakla uğraşacak zamanı yoktu ve kimseyi öldürmekte istemiyordu,o yüzden duvarda olmayan koluna derin bir kesik attı.Müdür tam acıdan bağırmak için ağzını açtığı sırada Chan elini adamın ağzına soktu,müdürün gözlerine baktı "Kişisel birşey değil."dedi ve dilini tutup bıçakla kesti.Kan kaybından ölmeden önce onu bulurlardı.Oldukça şanslıydı, Chan'in iyi gününe denk gelmişti.
Metal merdivenlerde müdürün odasına doğru gelen onlarca güvenliğin ayak sesleri duyulmaya başladı.Chan kapayı kapatıp kilitledi ve hemen koşup bayılmış olan müdürün bilgisayarında Henry'nin bulunduğu hücrenin numarasını aramaya başladı.
Kapı yavaş yavaş güçsüzleşiyordu.Kırılmaya yaklaştığı sırada Chan aradığı bilgiyi buldu. "2.kat hücre 47", ama daha fazla zamana ihtiyacı vardı.Sırtındaki mini pompalıyı aldı ve kapının yanındaki dolabın sağ ayağına ateş edip dolabın kapının önüne devrilmesini sağladı.Hemen camın yanına koşup kırdı,cebinden ufak bir lazer çıkardı ve camın arkasındaki metal parmaklıkları kesti.Sonra çantasının içinden kancasını çıkardı.Camın yanında yürüyebileceği bir yer yoktu ve dördüncü kattan ikinci kata atlayamazdı.Bu yüzden kancaya ihtiyacı vardı.
Kancayı dışarıdaki elektirik direğinin tepesine fırlattı ve öbür ucunu da beline bağlayıp atladı
Aldığı hızla havada direğin etrafında sallanarak bir tur attı ve doğru hizaya geldiğinde kemerini çözüp 2. katdaki camlardan birine doğru atladı.Camın önündeki demir parmaklıklara tutundu.Lazeriyle parmaklıkları kesti ve camı tekmeleyip parçalayarak içeri girdi.
Kendini yemekhanede buldu.Tezgahın arkasındaki,mutfak bölümündeki yemek hazırlayan görevliler;parmaklıkları kesip bir anda camı parçalayarak içeri giren sırtında çantası,çantasının iki yanındada çeşitli aletler,üzerinde sert pullarla kaplanmış siyah kıyafetleri ve suratında siyah maskesiyle Chan'ı görünce şok oldular.Biri elinde taşıdığı tepsiyi düşürdü ama öbürleri onunla ilgilenecek durumda değillerdi hepsi şaşkın ve korkan yüzlerle Chan'e bakıyorlardı.Chan zaman kaybetmeyerek kapıya doğru yürümeye başladı.Kapıdan çıkmadan,omuzunun üzerinden görevlilere bakıp "Siz işinize bakın,ben sizi aşarım."diyerek eliyle işlerine dönmelerini işaret etti.
Hızlıca kendine gelen görevlilerden biri telefona doğru koştu ama Chan'in onlarla uğraşacak durumu yoktu.Yemekhaneden çıktığı gibi etrafına bakınmaya başladı;sağ tarafında aşağı ve yukarı doğru çıkan merdivenler vardı,sol tarafında ise hücrelerin olduğu koridorlar.Merdivenlerin önünde parmaklık kapılar vardı güvenlikler birkaç dakika içinde orda olurdu mutfaktakiler güvenlikleri çoktan 2. kata çağırmış olmalıydılar,yani sessiz olması birşey değiştirmiyecekti.Yukarı giden parmaklıkları kapasa güvenlikleri engellerdi ama mermileri değil.
İlk olarak hücrelere doğru koştu ve Henry'nin hücresini buldu.
"Henry!"diye bağırıp lazerini parmaklıkları kesip çıkması için ona doğru fırlattı.Henry bankta öğlece oturuyordu ama neler olduğunu hemen fark etti.Chan'ın onu bekleyecek hali yoktu,mutfağa doğru koşmaya başladı.Görevliler korku içinde mutfağın öbür ucunda duruyolardı.Onlara hiç bakmadan ilk gördüğü doğalgaz tüpünü aldı ve merdivenlerin yanına gidip merdivenlerden birinin üstüne koydu ve parmaklıkları kapadı.Çantasından bir ısıtıcı aldı ve kapıyı eriterek mühürledi.Aşağı doğru inen onlarca kişinin ayak sesleri geliyordu,Chan saklanacak zamanı kalmadığını fark etti ve el çabukluğuyla çantasından bir sis bombası alıp parmaklıklardan içeri bir sis bombası atıp yere yattı.Tüm güvenlikler parmaklıklara toplandılar ama sis yüzünden hiçbirşey göremiyorlardı.Chan yavaş yavaş geriye doğru sürünmeye başladı.En öndeki 2 kişi rasgele birkaç kez ateş etti fakat yere ateş etmemişlerdi,o yüzden mermiler Chan'e yaklaşmadı bile.Chan herkesin toplandığından emin oldu ve mini pompalısını çekip merdivene koyduğu gaz tüpüne ateş etti.
Patlayan tüp hapishanenin köşesini havaya uçurdu.Vücut parçaları ve her tarafa saçılan onlarca güvenliğin kanı her yeri kırmızıya boyadı.Duvar da patladığı için dışarıya vücut parçaları dökülmüştü.
Hapishanenin dışı polis barikatlarıyla çevrilmişti.Barikatlarda siper almış polisler üzerlerine kan ve vücut parçaları yağınca ne yapacaklarını şaşırdılar,hatta bir tanesi bayıldı.Henry patlamayı duyunca merdiven doğru koşmaya başladı.Köşeyi döndüğü anda gördüğü manzara onu şok etmişti.Hayatında hiç bu kadar parçalanmış insanı bir arada görmemişti.Chan ayağa kalktı ve dönüp Henry'e baktı.Henry'nin suratında muazzam bir gülümseme vardı,sanki içine huzur dolmuştu.Güzel bir manzarayı izlermiş gibi huzurlu görünüyordu.Chan'in telefonu çalmaya başladı;
-Felix,ne oldu? Pek müsait değilimde.
-Farkındayım haberlerdeydiniz.Her neyse oraya geliyorum yaklaşık, 7 saniye sonra aşşağı atla.
-Ama...
-Dediğimi yap! Saymaya başla.
Telefonu kapadı.Hemen çantasından şişen hava yastığını çıkardı. Arka sokaklardan birinden askeri bir savaş kamyonu son hız hapishaneye doğru gelmeye başladı(5saniye).Kamyon polis arbalarının oluşturduğu barikatı yarıp,ilerlemeye devam etti(3saniye).Kamyon birkaç tane polisi ezerek hapishanenin yanına patinaj çekerek yan bir şekilde durdu.Chan hava yastığını hapishane duvarı ile kamyonun arasına fırlattı.hava yastığı havadayken şişmeye başlayıp yere vardığı anda 8 metrelik dev bir hava yastığına döndü(1saniye).Kamyonun içindeki Felix polisler kamyona ateş açtığı için eğilmiş bekliyordu.Chan hemen Henry'yi çekip aşşağı itti ve arkasından da kendi atladı.Hava yastığının üzerine düşüp bir iki kez sektiler sonra hava yastığı patladı ve sönmeye başladı.Toparlandıkları gibi kamyona girdiler ve hemen eğildiler.Camlar ağır ateş altında olduğu için çoktan kırılmıştı.Felix gazı kökledi ama kafasını kaldıramadığı için önünü göremiyordu,kafasını yana çevirip dikiz aynasından nereye gittiğini anlamaya çalışarak ilerlerken arabası hala sağlam olan polisler arabalarına binip kamyonu takibe başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaşın Efendileri
Ação4.Dünya Savaşı için hazırlıklar yapan bir ögüt Bu örgütü durdurmak için toplanan hepsi dalında en iyi olan ve kendilerine "ustalar" diyen bir gurup insan Ustaların birbirlerini hapishaneden kurtararak yeniden toplanmaya çalışması ve bu örgütü devir...