Selam ben hazal.Bu benim hikayem ve sizde bunu dinlemeye davetlisiniz. Hazırsanız başlıyorum.
Alarmım çaldığında saat 7 yi gösteriyordu. Kalkıp banyoya gittim ve yüz yıkama diş fırçalama gibi klasik rutinlerimi yaptım.Allahtan evin çatı katı bana aitti ve bu yüzden odam banyoluydu.Tekrar odama geldim ve dolaptan siyah pantolonumu ve siyah kalın kazağımı çıkardım. Eğer Ankarada yaşıyorsanız her zaman çok sıkı giyinmelisiniz. Kıyafetlerimi giyip çantamı hazırladım ve aşıya indim. Annemler henüz uyuyordu o yüzden ses çıkarmadan ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım. Şimdi sorucaksınız sen okula giyosun diye. Hayır okumuyorum. Babam emekli polis olduğundan uzunca yıllar il değiştirdik ve lise eğitimimi anca tamamlayabildim.Bu yüzden üniversite hayalim suya düştü. Bende evimizin yakınlarındaki bir kitapçıda işe başladım.Zaten oldum olası kitapları çok severdim ve bu yüzden işimi yaparken oldukça mutluyum. Soğuktan titreye titreye sonunda kitapçıya ulaştım.Dükkanı her sabah olduğu gibi bu sefer de ben açmıştım. Patronum Aysel teyze biraz yaşlıdır ama onunla çok iyi anlaşırız.Yaklaşık 1 yıldır yanında çalışıyorum ama beni sanki torunuymuşum gibi çok sever. Neyse fala konuştum yine. Kapıyı çalıp içeri girdim ve ilk işim girişin yanındaki şömineyi açmak oldu.Montumu çıkarıp girişteki vestiyer astım ve ilerideki masaya doğru ilerledim. Kitapçı küçük dükkandı ama geleni gideni çok olurdu. Birçok liseli ve üniversiteli genç gelip burda saatlerce kitap okurdu.Dükkanın en sol köşesinde kasanın bulunduğu ve Aysel teyzenin baş köşesi olan masa vardı. Birde alt katımız vardı. Küçük bir deposu ve mutfağı vardı. Aysel teyzenin masasına gidip bugün yapılacak işler listesine baktım. Dün gelen yeni kitaplar sıralayacaktım ve dükkanın aylık masraflarının listesini oluşturacaktım.İlk iş depoya indim ve din gelen kolilerden birini alıp yukarı çıktım. En sağ köşedeki raflardan dizmeye başladım.Dün Aysel teyze biraz hastaydı o yüzden bugün gelmeyecekti.O yüzden müşteriler gelmeden halletmem gerekiyordu. İlk koliyi bitirmiştim ve tam koliyi aşağıya götürürken kapının açılırkenki zil sesi duyuldu.
-Kimse var mı acaba?
Gömüldüğüm raflardan çıkıp girişe İlerledim.Karşımda çam yarması gibi bir çocuk görmeyi beklemiyordum açıkçası.-Buyrun hoşgeldiniz.
-Sen Hazal olmalısın galiba. Beni babaannem gönderdi.
-Evet benim de sen kimsin acaba ayrıca babaanneni ben nerden tanıyo olabilirim.
-Pardon ya ben söylemeyi unuttum. Ben Emre. Babaannemde Aysel Yılmaz.
Jetonum köşeli olduğu için anca düşmüştü. Bu Aysel teyzenin sürekli bahsettiği torunuydu. Ama o yurt dışında yaşamıyor muydu ya. E şimdi ne işi var. Aman bana ne ya. Ben bunları düşünürken önümde yümüze sallanan eli anca fark etmiştim.
-Hey. Beni duyuyor musun?
-Özür dilerim dalmışım. Tanıştığıma memnun oldum Emre. Aysel teyze nasıl kötü bir durum yoktur umarım.
-Hayır kötü bir durum yok. Babaannem beni sana yardım etmem için yolladı.E nerden başlıyorum öyleyse.
Biraz düşünür gibi yaptım.
-Şöyle yapalım. Sen aşağıdaki depodan yeni gelen kolilerden birini al. Ve onları yerleştirmeye başla. Ben de aylık masrafların listesini çıkartayım.
-Olur bana uyar.
O ceketini asıl depoya yollanırken ben de masaya geçip aylık masraf çizelgesini oluşturmaya başladım.Bu ay biraz daha masraflı geçmişti.Yeni raflar eklenmesi ve tesisat işlerinin hallolması bizi biraz dara sokmuştu. Listeye her şeyi tek tek yazıp bitirdiğimde bu kadar fazla gider olduğunu bilmiyordum. En son işim kasadaki paraları saymaya geldiğinde bir elin omzuma dokunmasıyla yerimden sıçradım.Kafamı kaldırdığında Emre bana tuhaf tuhaf bakıyordu.
-Yarım saattir sesleniyorum duymuyor musun?
-Özür dilerim hesap işlerine artık kafayı nasıl yorduysam kitlenmişim.
-Durum pek iyi durmuyor gibi.
-Evet bu ay biraz sıkışığız. Son tamirat tadilatlar zora soktu.
Masanın karşındaki sandalyeye oturdu ve önümdeki defteri alıp uzun uzun bakmaya başladı.Ben de o sırada kasadaki paraları saydım ve günlük kazancımızı yazdığımız deftere tutarı yazdım. O da o sırada defterden başını kaldırdı ve bana uzattı.
- Ayın son haftasına kısıtlamalar yaparsak aslında düzeltebiliriz.Ama bir sonraki aya da aynı şeyi yapmamız lazım ki sıkıntı çekmeyelim.
Vay be tam bir ekonomi uzmanı gibi konuşmuştu. Sahi ne okuyordu o yurt dışında.
-Anlıyorsun bu işlerden sanırım.
-Yurt dışında işletme okudum.
-Anladım.Ben kahve yapacağım. İster misin?
-Aslında fena olmaz ben de o sırada şu kitapları bitirmeye çalışayım.
Aşağıya inip kahve için ısıtıcı ya su koydum. Onun olmasını beklerken telefonuma bakmak için elimi cebime attığımda telefonu yukarıda unuttuğumu fark ettim. Su ısıtıcısı ötmeye başladığında fincanlara suyu koydum ve kahveler hazırdı. Yukarı çıktığımda Emrenin girişin önündeki raflara kitap dizdiğini gördüm yanına gidip boş raflardan birine fincanlara koydum.
-Kahveler hazır.
Kafasını kitpalardna kaldırıp bana döndü. Fincanı eline alıp bir yudum aldı.
-Eline sağlık.
-Afiyet olsun dur ben de sana yardım edeyim.
Koliye uzandığımda elime en sevdiğim kitaplardan biri olan Kürk Mantolu Madonna'nın ilk basımı geldi.
-Bu basımı bulmak için çok uğramıştım. Sonunda Aysel teyze bulmuş.
-Anladığım kadarıyla kitap okumayı çok seviyorsun.
-Bayılırım. Zaten bu işi bulduğumda havalara uçtum. Bence bu terapi gibi bir şey.
Ben ona kitap aşkımı anlatırken bir yandan da kitapları dizmeye başlamıştık. İşimiz bittiğinde ben de bitmişti ve saat 11'i gösteriyordu. Yavaş yavaş müşteriler gelmeye başlamıştı.
***
Saat 19.00 gösterirken müşteriler gitmişti ama bugün olduğundan daha fazla bir müşteri gelmişti. Emreyle masanın önündeki sandalyelere yayıldığımızda ikimiz de aşırı yorulmuştuk.-Bu işin bu kadar yorucu olduğunu bilmiyordum.
-Yorucu ama alışıyorsun zamanla. Artık dükkanı kapatma vakti. Ben gidip depoyu falan kitleyeyim sen de kasayı kilitle.
Kalkıp aşağı indim ve depoyu kilitleyecekkrn yukarıdan bir kırılma sesi gelmişti.Hızla yukarı çıktığımda karşımda eski sevgilimi görmeyi beklemiyordum.
Helloooo.Yeni bir hikayeyle karşınızdayım. Multide Hazal var