Mafyalığa İlk Adım

103 8 2
                                    

Buraya kitabı okumaya başladığınız tarihi yazabilir misiniz şimdiden teşekkür ederim 😊😊

Not:küfür içerir
....................................................

Ben, Can babam öldüğünde daha çok küçüktüm. Hayatın zorluğunu o zamandan öğrendim. Annemle birlikte yaşıyordum taa ki annem de çalıştığı iş yerinde yorgunluktan kalp krizi geçirip ölene kadar.

Hiç bir akrabam da yoktu gidecek, ama ben yetimhaneye gitmek istemiyordum. Saklandım yapabileceğim en iyi şey de buydu zaten. Birkaç gün böyle yaşadım, buna yaşamak denirse tabi. Sokak kedileriyle birlikte uyudum, onların yediği yemeklerden yedim, en sonunda açlıktan ölüyorken tam pes etmiş yetimhane yoluna düşmüşken yolda çok güzel giyimli 20'li yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir kadın gördüm. Kadın sürekli gülümsüyordu. Çok güzeldi, kusursuz bir yüzü vardı. Ona baktığımı fark etti ve yanıma geldi. Üstüme bir baktı yırtık bir tişört, çok kötü bir halde pantolon ve patlak ayakkabılar. Halimden anlamıştı durumumun kötü olduğunu. Bana tek bir şey dedi:

Eğer gerçekten ihtiyacın olursa ben seni bulurum.

Dediğinden bir şey anlamamıştım, ama yine de yüzüme bir tebessüm geldi ve yetimhane yolunda yürümeye devam ettim. Yetimhaneye geldiğimde kapının önünde iyi birine benzeyen yaşlı bir kadın:

"Ah çocuğum sana ne oldu böyle"dedi.

Ben de ona acı hikayemi anlattım ve yetimhaneye kaydedildim. Yemekler ve kıyafetler güzeldi ama bu insanların kötülüğünü gizlemiyordu. Zaten yaşadığım kötü şeylerden dolayı psikolojim bozuktu ve hayatımda yediğim ilk dayaktan sonra iyice bozuldu. Yetimhanede çocuklar çok kötüydü hem de hepsi çok kötüydü. Buradan kaçmaya karar vermiştim gitmeden önce yapmam gereken işi yapacaktım.

Elime mutfaktan bir bıçak aldım ve gece herkes uyurken Berk'in boğazına sqpladım. O sessiz hırıltılarla ölürken ben de bana verdikleri çantaya kıyafetlerimi doldurdum, mutfaktan da biraz yiyecek çaldım ve çantamı alıp pencereden dışarı çıktım. 1 metrelik bir yükseklik vardı ben de atladım ve yetimhanenin dış kapısından çıktım.

Dışarıda çok lüks bir BMW'nin beklediğini gördüm. İçindeki kadın bana eliyle gelmemi işaret etti. O günki kadındı. Yanına utanarak gittim ondan bir şey saklayamayacağım gibi bir his doğmuştu içime.

"Bunu yapmak zorunday" - beni susturdu. Ben de ağlamaya başladım. Göz yaşlarım sel gibiydi en sonunda bana sarıldı ve "tamam geçti hepsi geçti" dedi kanlı ellerimi ona gösterdim.

" Bunu ben yaptım ben birini öldürdüm" dedim.

O sadece üzgün gözlerle bakıyordu.
Bana" tamam önemi yok" dedi. Ve arabayı uzaklara doğru sürmeye başladı. En az araba kadar lüks bir evin önünde durduk. Ben hala daha ağlıyordum. Kendisi arabadan indi, benim de inmemi bekliyordu herhalde, ben de indim.

Bana evin kapısını açtı içerisi çok güzeldi. İçeriye girdik. O da kapıyı kapattı. Bana koltuğu gösterdi, oturdum ve beklemeye başladım. Elinde 1 tabak kurabiye ve çayla geriye döndü. Acıkmıştım hepsini yedim. Sonra konuşmaya başladım:

Ben, Ca-

"Adını biliyorum. Hayat hikayeni de biliyorum. Bana bir şey anlatmana gerek yok. Ben, Canan adlarımız çok benzer değil mi?"

Evet, dedim.

Seninle çok iyi ortak olacağız hissediyorum, dedi.

Şaşırmıştım ne ortaklığı, dedim.

O da benimle gel, dedi.

Ve alt kata gitti. Arkasından gitmeye korkuyordum. Ya alt tarafta bana bir şey yaparsa, düşüncelerini aklımdan çıkaramıyorum. En sonunda kaybedecek neyim kaldı ki diyerek arkasından aşağıya indim. Orada neyle karşılaşacağımız bilmiyordum. İşkence edilerek öldürülmüş insanlar olabilirdi. Ya da satılmak için sökülmüş organlar. Ama hiç biri yoktu. Sadece bir masa ve karşılıklı iki koltuk vardı. Bir de kapı. Kapıyı açtı içeriye girdik. Orada bir adam vardı.
Canan ona:
İşte yeni elemanımız, dedi.

Takım elbiseli, kolunda muhteşem bir saat olan adam bize bakıyordu. Saçları çok güzel bir şekilde geriye doğru taranmış üzerinden yeni traş olduğunun belirtisi olarak traş losyonu kokusu geliyordu. Arkasına dönüp bana baktı ve:
Şimdi başlayabiliriz, dedi.

Yeni indiğim arabaya tekrar bindim. Tek farkı bu sefer arka koltuktaydım.

Nereye gidiyoruz, dedim.

Henüz ismini bile bilmediğim yakışıklı adam bana:
Diğer ekip üyelerinin yanına dedi...

Uzun bir yolculuk oldu tuvaletimi tutmak için kendimi zorluyordum, ama belli etmiyordum. Cafe tarzı bir yere gelince durduk. İçeride bir masaya oturduk ve garsonu çağırdık. Benim aklımda yemekten çok lavabonun nerede olduğu vardı. 3 spagetti söylediler dayanamadım ve "acaba lavabo nerede" dedim garson: gel genç adam dedi lavaboda işimi görüp çıktım.

Yetimhanenin müdüresi orada oturuyordu. Hay sikeyim dedim ve tekrar lavaboya girdim. Uzun zaman gelmediğimi görünce Canan ablanın yanındaki abi yanıma geldi.

Beni telaşlı görünce: Neler oluyor, dedi. Ben de durumu anlattım. Şimdi çare buluruz, dedi ve dışarı çıktı. Birkaç dakika sonra yanında garsonla birlikte geriye döndü. Sonra garsonun da bizim ekipten olduğunu öğrendim. Canan ablanın yanındaki abinin adı da Rüzgarmış, garsonun da Ali.

Durumu Aliye de anlattık hmm dedi. O iş bende. Sonra lavabodan çıktı. Ben de kapının aralığından bakıyordum. Müdürenin yanına gitti, ona bir şeyler söyledi. O da kalktı ve dışarı çıktı.

Sonra garson yanımıza gelip:

Haydi fazla vaktiniz yok ona arabasını çekmesini söyledim şimdi geriye gelir, dedi. Biz de hemen eşyaları aldık ve koşar adımlarla dışarı çıktık. Arabaya bindik. Biraz uzaklaşınca,
Rüzgar abi :Off oranın spagettisi de çok güzel oluyordu yiyemedik, dedi. Canan ablamla ben güldük. Birkaç haftadan beri ilk kez yüzüm gülüyordu. Onların yanında mutlu olacağımı hissetmiştim. Bir kaç saat sonra gözümü açtığımda akşam olmuştu, doğruldum arabada kimse yoktu. Yoksa beni terk mi etmişlerdi? Oysa ki çok mutluydum onların yanında. Sonra içimden mutluluk sana haram be oğlum, dedim ki dışarıdan başırışma sesleri geldi. Ardından da silah sesleri, hemen koltuğun altına doğru eğildim silah sesleri bitince dışarı çıktım. Canan abla kanlar içinde yerde yatıyordu. Rüzgar abi de eveeeet diye bağırarak kahkaha atıyordu.

"Rüzgar abi sen ne yaptın" dedim.

Sonra Canan abla da gülmeye başladı. Elinde siyah bir kutu duruyordu. Daha şimdi farketmiştim bunu, yerde 3 ceset vardı. Kafam çok karışmıştı. Bu.. Burada ne oldu dedim.

Canan abla elindeki kutuyu göstererek: ilk zaferimiz, dedi.

Kutunun içindekini bana göstermediler tabi ki de. Ne bekliyordum ki, ölüden hiç bir zaman korkmadım. Ailem öldüğünde onlardan da korkmamıştım zaten. Neden korkayım ki?Sahiden canlılar ölülerden kesinlikle daha zararlı.

Birlikte yine arabaya bindik. İleride bir otto yıkamada durduk. Arabayı içli dışlı yıkattırdık. "Bu ne kanı" diyince de kuzu kanı demekten daha iyi bir çözüm bulamadık. Arabamız temizlenirken, biz de birkaç saat önce yiyemediğimiz yemeğimizi yedik. Evet çok acıkmıştım ve herşeyi yedim.Tam kalkarken ellerinde silah olan sayılarını tam hesaplayamadığım insanlar girdi. Hepimiz lavaboya girdik.

Rüzgar abi "lanet olsun, lanet olsun bu Kenan'ın adamları", dedi.

Neeee Kenan kim? dedim.
.....................................................
Kusura bakmayın biraz heyecanlı bitirdim ama devamı gösterdiğiniz ilgiye göre çok yakında gelecek.

Yorum ve vote bırakmayı unutmayın

Sizleri çok seviyorum❤️

Mafya GünlükleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin