Hava o gün her zaman olduğundan farklıydı. Güneş gözleri kamaştırmıyor,rüzgar daha da sert esiyordu. Balıkçı, denize açılmak için iyi bir gün olmadığının farkındaydı. Denize bakan,eski,dünkü yağmurdan dolayı hâlâ nemli olan banka bıraktı kendini. Elindeki kırışmış mektubu okurken gözünden hoyratça düşen damlalara aldırmadı. Bir süre hiçbir şey düşünmemeye çalıştı ama düşünmesi gereken çok şey vardı. Senelerce kaçmak istediği, beyninden ve kalbinden silip atmak istediği düşünceler peşini bırakıyordu. O bu yalnızlığın içinde kaybolmuştu. Bu düşüncelerle savaş verirken yanına oturan çocuğu fark edebildi.
Çocuk masum ve meraklı gözlerle yanındaki adamı incelemeye başladı. Dikkatini ilk çeken şey yara izleriyle kaplı, kırışık ve nasırlı elleri oldu. Bir an olsun o ellere dokunmak istediyse de adamın sert yüz ifadesi nedeniyle bu istek kısa sürdü.
Paçaları katlanmış keten bir pantolon, balıkçıl yaka eski püskü siyah kazağı, ruhunu ısıtamasa bile yorgun ruhunu bir nebze sıcak tutan yeşil yeleği ve yıllardır çilesini çeken yırtık sarı çizmeleri... Zaten onu başla kiyafetlerle görmek pek mümkün degildi. Ama yanındaki çocuk, bunun nedenini anlayamayacak kadar küçüktü.
Çocuğun bu içine kapanık ve gizemli adam hakkında fikir yürütmesini sağlayacak tek şey sarı çizmeleri oldu. Bu rahatsız edici sessizliği "Sen balıkçı mısın?" diye sorarak bozduktan sonra mavi gözlerini sarı çizmelerden alarak ceval bekleyen bir yüz ifadesiyle adama baktı. Yanıtsız geçen birkaç dakika boyunca sorusunu tekrarlamakta tereddüt ederken adam tok sesiyle sert bir şekilde "Evet." dedi.
Çocuk konuştu,konuştu,konuştu... Sorular sordu,cevabını beklemeden anlatmaya devam etti. Balıkçı bazen içten bir tebessüm etti, bazen mavi gözlerine bakıp hüzünlendi. Ve bu karşılıksız konuşma sürdükçe çocuğu yıllardır tanıyormuş gibi ona yakın olduğunu hissetti. Küçük çocuk konuşmaktan yorulmuş olmalı ki, en sonunda konuşmasını bitirerek derin bir nefes verdi.
Balıkçı "Adın ne senin küçük kaptan?" diye sorarak bakışlarını o derin gözlere çevirdi.
"Asrın." yanıtını alınca ürperdi.
Adam bir an duraksadı. Bir kağıt kesiği acısıyla oğlunu hatırladı. Onun da adı Asrındı. Hayat belki de bu şekilde sınıyordu onu. Baktığı her insan, duyduğu her ses sanki oğlundan bir iz taşıyordu. Sonra istemeye istemeye geçmişe geri döndü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINANAN HAYAT
Short Story"Mutlu aileler birbirine benzer, mutsuz ailelerinse bir hikayesi vardır."