merhabalar öncelikle, siz kitaba başlamadan önce kendimi kısaca tanıtmak istiyorum. doğru söylemek gerekirse belli bir shipim yok ve bu sebeple taekook, jenkook ya da jenlisa shipleri ile yazıyorum, yazmaktan da asla bıkmayacağım galiba. umarım anlayışla karşılar ve bana bir şans verirsiniz. şimdilik hoşçakalıın.
genç kız kafedeki son masayı da sildikten sonra etrafı toparlamış ve ısıtıcıyı kapamıştı, ta ki kapının aralandığını belli eden o küçük zil sesiyle.
siyah şişme montu ve siyah atkısıyla tamamen siyahlara bürünmüş gencin bir süre hareketlerini izleyip masalardan birine oturduğunu fark etmişti. kız ise yorgun ve üşümüş gözüktüğünden dolayı söylenmeden not defterini eline alarak yanına doğru ilerledi.
bu genç adam birkaç gündür sürekli geç saatlerde buraya geliyor ve kahvesini bitirdikten sonra hesabı ödeyip bir şey demeden gidiyordu aslında.
"merhabalar bir isteğiniz var mı?"
"limonlu kek ve sıcak bir kahve istiyorum."
genç kızın memnuniyetle gülümsemesinin ardından siparişi not alma gereği duymadan genç adamın yanından uzaklaşmış ve kafedeki ısıtıcıyı tekrardan açmıştı. siparişleri hazırlarken, her zaman olduğu gibi kısık sesli bir müzik açarak mırıldanıyor ve üzerindeki yorgunluğu aldırmadan hızlıca hareket ediyordu. siparişlerini tepsiye koyup tekrardan yanına ilerlediği sırada genç adamın montunu çıkardığını görmesiyle o hoş kokunun burnuna gelmesi bir olmuştu. yüzüne küçük bir tebessüm kondurmaya dikkat ederek masadan ayrıldıktan sonra genç adamın bulunduğu masanın karşı masasına oturmuş ve arkasına yaslanmıştı.
rahatsız olmaması için bakışlarını dışarıda yağan karda gezdirirken, henüz ismini bilmediği gencin yanaklarının ve burnunun kızarma sebebini anlamıştı bile. ellerini ısıtmak için içtiği kahve bardağını sıkıca tuttuğunu fark ettiğinde gözüne anlık da olsa sevimli gelmişti genç adam. sıkıcı sessizliği sürdürmeye devam ederken ayağa kalkıp genç kız da kendine bir kahve almıştı. genç adamın bulunduğu masadaki sandalyelerden birisini yavaşça çektikten sonra dudaklarını araladı.
"eşlik etme iznim var mı bayım?"
çok geçmeden aldığı olumlu cevap ile memnuniyetle gülümseyerek çektiği sandalyeye, yani tam karşısına oturmuştu genç kız. ikisinin de göz ucuyla birbirine baktığı aşikardı ve bu sefer sessizliği karşı taraf bozmuştu.
"jungkook ben, kook diyen de var."
genç kız yukarıya kıvrılan dudaklarıyla beraber boşta kalan elinin ona ne ara uzandığını her ne kadar fark etmese de bozuntuya vermeden o da ismini nihayet söylemişti.
"jennie, nini de diyebilirsin."
jungkook memnun olduğunu belli etmek istercesine uzattığı elini sıkıp hafifçe gülümsedikten sonra jennie, jungkook'un konuşmayı pek sevmediğini şimdiden fark etmişti, ama onu biraz zorlasa sorun olmayacaktı sanki?
"
beni yanlış anlama lütfen, geceleri burası boşaldıktan sonra yorgun bir şekilde geliyorsun buraya. bir sebebi var mıdır?"
jungkook biraz düşündükten sonra omuzlarını silkmiş ve soruya cevap vermek adına dudaklarını aralamıştı.
"anca kütüphaneden sonra buraya gelebiliyorum, yani geç bir saatte. belli bir sebebi yok yani."
jennie başını onu onaylar şekilde salladıktan sonra arkasına yaslanmış ve iyice soğumak üzere olan kahvesinden ardı ardına küçük yudumlar almaya başlamıştı. jennie'nin mırıldanmaları duyması ile bakışlarını karşısındaki gence çevirmiş ve onu duyabildiği kadarıyla dinlemişti.
"baby, i call in the dead of night
but you don't need me like i need you.""pray that i won't be alone.
sesin güzelmiş, rahatlatıcı bir tonu var."kook'un kendisine gelen iltifatın ardından teşekkür etmek amacıyla başını eğmesiyle nini'nin dudaklarının tekrardan yukarıya doğru kıvrılması bir olmuştu.
"coverlar yapıyorum aslında, eskiden bir kafede her akşam bir şarkı söylüyordum.
fakat bu aralar söylemektense yazmayı tercih ediyorum.""gerçekten mi? kendi yazdıklarını dinleyebilme şansım var mı?"
"aslında sadece birkaç şarkı yazmışlığım var ve hepsi not defterimde. yarın tekrardan gelirsem, dinleyebilme şansın olabilir."
jennie etrafa göz atarak birkaç saniye düşündü, kendi kurduğu ve çalıştığı minik kafede şarkı söyleyen birisinin olması gözüne güzel gelmişti.
"baksana. burada o şarkılarını çalabilirsin istersen, oldukça hoşuma gider."
jungkook bu fikir üzerine biraz düşündü, jennie de o sıra meraklı gözlerini üzerinde gezdirip cevabını bekliyordu. jungkook, jennie'nin meraklı ve heyecanlı tavırını gördükten sonra gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı.
"tamam, bunun üzerinde biraz düşüneceğim. telefonunu alabilir miyim? numaramı yazayım."
cümlesinin ardından elini uzatmasıyla jennie başını hızlıca sallamış ve cebindeki telefonu ona uzatmıştı. jungkook numarasını yazdıktan sonra cüzdanını çıkarıp hesabı da masanın üzerine koymuş ve ayağa kalkmıştı.
"bu numaraya mesaj atarsın, yani şey istersen tabii. o zaman, yarın görüşürüz?"
"hmhm, görüşüz jungkook. iyi geceler."
jungkook'un kafeden ayrılmasıyla çok geçmeden jennie de masayı toparlayıp üzerini giyinmiş ve kafeden çıkmıştı.
bugün diğer günlere nazaran geç çıktığından dolayı otobüs seferinin olmadığını tahmin ederek yürümeye karar vermişti genç kız. zaten karlı günleri severdi. kulaklığını kulağına taktıktan sonra başındaki bereyle de kulaklarını kapatmış ve hızlıca ilerlemeye başlamıştı. yaklaşık 15 dakika sonra eve varmasıyla kendini direkt yatağa atıp üzerinde olan yorgunluk sebebiyle öylece uyuyakalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
medianoche. ╱ jenkook.
Fanfiction"öyle bir kız ki, çocukluğumun bayram sabahları gibi. insan gözlerine bakarak nasıl söyler sevdiğini?" texting + story. ( jenkook. ) シ