''Dolunay!''
Benim bağırmamla yere düşmesi bir oldu. Onun bu haline gülerek yerden kaldırdım. Bana sinirle baktı
''Ya sen nasıl acımasız bir insansın ya! Ne diye sabahın köründe kaldırıyorsun!'' Alayla ona baktım.
''Kızım iyi misin sen? Bugun karneleri alacağız! Diyordun ne zaman karne alcaz ne zaman karne alcaz diye nasıl unutursun?'' Dediklerimi anlamaya çalıştı. Sonunda anladığında gözleri irileşti, hemen gardrobun karşısına geçip bir şeyler bulmaya çalıştı. Sonra elinde ten rengi bir elbise çıkardı. Gülümseyerek bana döndü.
''Bunu giymeni istiyorum. İtiraz etmek yok hadi tıpış!''
söylene söylene odama girip üstümdekileri çıkardı. En sonunda elbiseyi giydiğimde aynanın karşısına geçtim. Elbiselerle pek aram iyi değildi ama bu güzel durmuştu. Dolunay'ın odasına girdiğim anda yüzüme babet yemem bir oldu. Sinirle Dolunay'a dönüp baktım.
''Hadi çık dışarı geliyorum''
Ben tam itiraz edecekken kapıyı suratıma kapattı. Kaşlarımı çatıp kapıya vurmaya başladım. Ama tabikide ne oldu? Açmadı! Ayaklarımı yere sertçe basa basa salona girip kanepeye oturdum. Dolunay'ın fırlattığı ayakkabıları giydim. Masanın üstünde olan beyaz kolyeyi boynuma taktım. Sessizce Dolunay'ın odasının önünde durdum. Bir anda omzumla kapıyı ittim. Boşlukta kaldığım için yere kapaklandım. Dolunay'ın gür kahkahası kulaklarımı doldurdu.
''Ya Şimşek sen malmısın? Neyse geç şu koltuğa saçlarını yapayım.''
Yavaşça ayağa kalkıp koltuğa oturdum. O sıradada Dolunay'ın ne giydiğine bakmayıda ihmal etmedim. Her zamanki gibi bir siyah kot ve beyaz kısa kollu tişört. Her sene aynı kıyafeti giymekten bıkmadımı merak ediyordum. Gözlerimi devirdim.
''Bitti''
Aynaya baktığımda saçlarımı dalgalı yaptığını farkettim. Küçük bir kızdan farkım yoktu. Aynada Dolunay'a baktığımda gülümsediğini farkettim.Ayağa kalkıp elbiseme uygun bir çanta seçtikten sonra evden çıktık. Dolunay'ın arabasına bindikten sonra sürmeye başladı. Dolunay, nerdeyse benden daha çok şey biliyordu. O araba kullanabiliyordu ama ben kullanamıyordum. Biraz kötü kızlara benzediği için ondan korkuyorlardı. Ama aslında esprili iyi bir kızdı. Çoğunlukla siyah takılırdı ama diğer renkleride esirgemezdi, kullanırdı.
Camdan dışarı baktığımda okula geldiğimizi anladım. Arabadan yavaşça inip okula yöneldim. Sınıfa girdiğim an bütün gözler bana yöneldi. Hızlıca sırama oturdum. Sonradan yanıma Dolunay otururken sınıfın soytarısı hemen yanıma oturdu.
''Bu akşam boşmusun güzellik?''
Bunu söylerken arsızca sırıtmayı ihmal etmemişti. Sinirle kaşlarımı çatarak önüme döndüm. Kolumu sıkıca kavradığında Dolunay hızlıca çocuğun kolunu aldığı gibi kırarcasına sırtına yasladı. Çocuk acılar içinde bağırken bir tane tokadı yapıştırdım. Dolunay'a bakıp bırakmasını söyleyince oda sertçe bırakıp çocuğu yere fırlattı. Yavaşça yanıma oturup telefonunu çıkardı. Çocuğa baktığımda dehşet içinde Dolunay'a bakıyordu. Benim baktığımı farkettiğinde hızlıca yerden kalkıp arkadaş grubunun yanına gitti. Kapıdan öğretmen içeri girince herkez ayağa kalktı. Öğretmen oturun deyince herkez sırasına yığıldı. Öğretmen hızlıca karneleri dağıttı.
''Şimşek''
hızlıca sıramdan kalkıp öğretmenin yanına gittim karnemi aldıktan sonra yerime oturdum. Benden sonra Dolunay kalkıp karnesini aldı. Tekrar geldiğinde karnesini alıp baktım. Notlarımıza bakılacak olursa benimki daha fazlaydı. Dolunay, okulu hiç sevmeyen nefret eden birisiydi. Hayatımızın 4'te 3'ünü okulda geçirdiğimizi söylerdi. Düşük not alsa bile bir şey demezdi. Bende her zaman ona katılırdım.
Öğretmen kısa bir konuşma yapıp bizi bıraktı. Karneyi çantama koyduktan sonra dışarı çıktık. Araba bindikten sonra eve gittik. Ev her zamanki gibi sessizdi. Her zaman bu evin sessiz olmamasını isterdim. Eve geldiğimde, annemin eli belinde yemek yapışını, babamın kanepe karşısında televizyon izleyişini isterdim. Onlara karne notumu söyleyince sevinmelerini isterdim. En çokta burda, yaşamalarını isterdim.
Odaya girip üstümüzü değiştirdikten sonra odamıza yerleştik. Dolunay gülümseyerek bana döndü. Ne dercesine ona baktım.
''Yarın Antalya'ya gidiyoruz.''
Şaşırarak ona baktığımda masanın üstündeki uçak biletlerini gösterdi. Sevinerek ona doğru gidip sarıldım. Her zaman yanımda olan ve hayatımın sonuna kadar yanımda olacak bir arkadaşım vardı. Bunun için ona minnettardım. Ondan ayrıldıktan sonra hızlıca gidip yatağın altından valizleri çıkardı. Kırmızı olanı bana verip hızlıca gardropun karşısına geçti. Hızlıca kıyafetleri koyduktan sonra fermuarını çekip valizi yana koydu. Aynı işlemi bana yaptıktan sonra kendi valizinin yanına koydu.
''Neden bana önem veriyorsun?''
Sorduğum soru karşısında afallasada üzüntüyle gülümsedi. Bu tür gibi sorular sorduğumda hep böyle bakardı. Ne olduğunu biliyordum. Eskiden Dolunay Utku diye birisiyle tam 1 yıl çıkmıştı. Birbirlerini çok seviyorlardı ama evlerinde yangın çıkıp ailesi ve Utku ölmüşlerdi. Dolunay çok üzüldü, ağladı, bağırdı, yırpalandı. Tekrar düzelmesi için 3 ay uğraşmıştım. Sonradan eski haline gelmişti. Unutması zor olsada yeni birine aşık olmayı bekliyordu. O, aşkı hak ediyordu. Hiç bir zaman sevgilisi olmayan bendim. Aşkı hissetmek, tatmak istiyordum. En azından kısa bir süreliğine.
''Daha çok işlerimiz var. Hadi zıbaralım!''
/////////////////////////////////////////////////////////////////////////
Merhaba arkadaşlar! Bu bizim ilk hikayemiz! Bu bölüm sıkıcıydı, ama merak etmeyin sakın! Heyecan geliyorum demez! Biz, 2 kişi yazıyoruz. Bu bölümü ben yani Melisa yazdım! Diğer arkadaşım ise adı Alara! Şimdiden memnun olduk ^^ Sorularınız varsa yorum yapabilirsiniz. Bölümü beğendiyseniz oylayın! Diğer bölümde görüşmek üzere, hoşçakalın, sağlıcakla kalın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Karmaşası
RomanceAşkı temsil eden ve ölümü temsil eden iki insan... Sizce bu dört kişi nasıl bir araya gelecek? Nasıl yaşayacaklar? Yazın başlayan bu olay tam bir "Yaz Karmaşasına" dönüşüyor. Iki yakın arkadaş olan Şimşek ve Dolunay'ın aileleri bir trafik kazasında...