Eve son kez bakarak kapıyı kilitledim. Valizimi arabaya koyduktan sonra ön koltuğa yerleştim. Dolunay'da aynı işlemi yapıp sürücü koltuğuna oturdu. Arabayı yavaşça çalıştırıp havalanına sürdü. Geldikten sonra kapıyı açıp kendimi dışarı attım. Derin nefes aldım. Bagajdan valizimi aldıktan sonra kapıdan içeri girdim. Dolunay'ın arkamdan geldiğini hissedebiliyordum. Gidip işlemleri yaptıktan sonra bir koltuğa yerleştik. Dolunay kulaklarını takıp müzik dinlemeye başlayınca etrafımı süzdüm. İki çocuk yanımıza gelip yandaki koltuklara oturunca önüme döndüm. Çocuğun üzerimde bakışlarını hissedebiliyordum. Kaşlarımı çatarak çocuğa döndüm
''Ne öyle bön bön bakıyorsun karşında ayı mı oynuyor?''
Çocuk bu söylediğim söz karşısında gülümsemesi genişledi. Bir şey demek için ağzını açtığında Dolunay konuşmaya başladı.
''Hadi Şimşek, uçağı kaçıracağız.''
Hızlıca ayağa kalkıp sertçe valizimi aldım. Uçağa bindiğimizde biletlerimize bakıp hangi koltuğa bineceğimize baktık.
''Ben 16'tıyım, sen?''
''Ben 19'um ayrı koltuklar.''
Yüzümü asarak koltuğuma geçtim. Dolunay öndeki koltuğa geçtiğinde aradan bana bakıp gülümsedi.
''Eğer gelen olmazsa gelirim yanına.''
Önüne dönüp telefonuyla uğraşmaya başladı. Yanıma birisi gelmemesi için dua ediyordum. Özellikle yaşlı bir nine. Camdan dışarı baktığımda yükseldiğimizi anladım. Yanımda bir haraketlilik hissedince soluma dönüp baktım. Bu kavga ettiğim çocuktu. Beni fark edince sırıttı.
''Kader bize gülüyor.''
Onu duymazdan gelip koltuğumda yayıldım. Uyumak için gözlerimi kapattım. Ama bir fayda olmuyordu.
''Adın ne?''
''Muhittin''
''Bir kıza göre güzel bir seçim değil. Şimdi gerçek adını söylermisin?''
Sinirle ona döndüm. Bir yakamı bırakmıyordu. En sinir olduğum şeylerden biriydi.
''Ya peşimi bırakmayacakmısın sen ya? Adım Şimşek rahatladınmı?''
''İsmin kendini ifade etmiş. Bir şimşek gibi aniden çakabiliyorsun. Sevdim bunu. Adım Mert.''
Şaşkınlıkla ona baktım. Gözlerimi devirip önüme döndüm. Uyumak için gözlerimi sıksam bile olmuyordu. Gözlerim buna izin vermiyordu. Her zaman uykusu olan ben, niye şimdi uyumuyordum? Biraz yan dönüp güzel bir pozisyon bulduktan sonra esneyip uykuya dalmaya çalıştım. Sadece çalıştım. Yani rüya ile gerçek dünya arasında bir bölüm vardır ya işte tam o bölümdeyim.
''Sayın yolcularımız. Antalya'ya gelmiş bulunmaktayız. Lütfen emniyet kemerlerinizi çıkarınız.''
Hızlıca kemerimi çıkarıp çıkışa doğru yöneldim. Valizlerimizi aldıktan sonra bir taksi çağırıp yazlıktaki evin adresini verdik.
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
''Şimşek bak son kez söylüyorum. İçki içebilirsin ama aşırı değil. Erkeklerle sakın göz göze gelme. Telefonunun hep yanında olsun hatta elinde tut. Eğer biryere gideceksen ilk önce bana haber ver. Anlaştıkmı?''
''Tamam anne.''
Geldiğimizde bir kaç saat kestirdikten sonra gece klubüne gelmiştik. Ben ısrar edince Dolunay'da kıramadı beni gidelim diye. İçeri adımımı atınca şiddetle öksürdüm. Yandaki masaya doğru yönelip oturduk. Kulaklarımı hissetmiyordum. Dolunay'a baktığımda durumdan oldukça memnun bir şekilde etrafa bakınıyordu. Dolunay garsonu çağırıp iki tane bira söyledi. Bir kaç dakika geldikten sonra biralarımız geldi. Rahat bir şekilde içip etrafa bakındım. Bir anda adını Mert olduğunu öğrendiğim çocuk yanımıza geldi. Gelirkende bir arkadaşını getirdi. Çocuk Dolunay'ın yanına oturunca kaşlarım istemsizce çatıldı. Yanımada Mert oturunca uflayıp puflamaya başladım.
''Yüzünü gören cennetlik heralde çok sevindin karşılaşmamıza.''
Sakin olabilirsin Şimşek. Sakin ol. Onu görmezden gel. Kime diyorum ben ya? Bir kereden bişey olmaz canım.
''Yok ya şaşırdım o yuzden. Siz napıyorsunuz burada. Arkadaşınla beni tanıştırmayacakmısın?''
İlk defa çocuğa baktığıma Mert'e benzediğini anladım. Hatta tıpa tıp benziyorlardı. Mert bu soru karşısında hafifçe güldü.
''Biz aslında kardeşiz''
Bizim sohbetimiz başka bir boyut alırken telefonum titredi. Ekran kilidini açıp mesajlara girdiğimde Dolunay'ın mesajını gördüm. Kaşlarımı çatıp mesaja tıkladım.
O: Öp onu!
Gözlerim iyice irileştiğinden emindim. Yanıma baktığımda Dolunay'ı göremedim. Diğer masalara baktığımda Dolunay'ı gördüğümde bana sırıtıyordu. Ne ara Mert'in tarafında olmuştu bu kız? Kafamı sinirle hayır dercesine salladığımda mesaj sesi geldi.
O: Sende istoyrsun biliyorum hadi durma, izin veriyorum!
B: Şaka mısın sen? Senin iznini almama gerek yok!
O: Öylemi küçük ana kuzusu! Ya şimdi öp yada asla!
Sinirle telefonu kapadığımda mesaj sesi tekrardan geldi. Bakmıyacaktım o mesaja! Mesaj sesi saniyede gelmeye başlayınca sinirle ekranı açıp mesajlara baktım. Çoğu stikerdı.
:O Öp onu!
:O Hemen şimdi!
:O Öp!
:O Tarkan boşuna demiyor öp öp öp öp doyamadım diye!
:O Hadi çekirge!
O kadar sinirlenmiştim ki telefonu duvara atasım geldi. Sonra bu telefonu alabilmek için bir buçuk ay uğraştığım gelince telefonu masaya koymayı tercih ettim. Mert şaşkınca bana bakınca ne oldu dercesine baktı. Çaktırmadan Dolunay'ların masasına bakınca onunda bana baktığını fark ettim. ''Öp onu! Birşey kaybetmezsin!'' diye gözleriyle konuşunca ''Yaparsam ne vericeksin?'' diye bakınca ''Sana kitaplarımı okuturum!'' deyip bakışlarını başka yöne çevirince Mert'e döndüm. Hızlıca yanağını öpüp masadan kalktıp Dolunay'ında kolundan tuttuğum gibi arabaya koştum. Eve gelince hızlıca odama gelince kapıyı kilitleyip yatağa girdim. Dolunay kapıya sertçe vursada açmadım. Sonrada vurmaktan vazgeçti. Gözlerimi kapayıp yaptığım şey için ne kadar utanç duyduğumu hissettim. O anda hiçbir şey hissetmemem gerekirken kalbim hızlanmıştı.Bu iyiye işaret değildi.
Mert'i düşünerek uykuya daldım.
^^^^^^^^^^^^^^
Merhabalar! Yeni bir bölümle karşınızdayım! Umarım beğenmişsinizdir. Multiyede şarkı koyuyorum isterseniz dinlersiniz! Kendinize iyi bakın, sağlıcakla kalın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Karmaşası
RomansaAşkı temsil eden ve ölümü temsil eden iki insan... Sizce bu dört kişi nasıl bir araya gelecek? Nasıl yaşayacaklar? Yazın başlayan bu olay tam bir "Yaz Karmaşasına" dönüşüyor. Iki yakın arkadaş olan Şimşek ve Dolunay'ın aileleri bir trafik kazasında...