Çantamın ön gözüne elimi atıp soğuk metalı çıkardım. Havalar gerçekten soğumaya başlamıştı ve özellikle geceleri İstanbul gerçekten çok fazla soğuk oluyordu. Anahtarı hızlıca deliğe sokup kapıyı açtım ve korkutucu bir karanlıkla karşılaştım.
Aslında buna alışıktım çünkü burada yalnız yaşıyordum. İstanbul mimarlık üniversitesini kazandığım için İstanbul'a taşınmak zorunda kaldım ve ailemi izmirde bıraktım. İlk defa onlardan uzun süreliğine uzakta kalıyordum. Buraya geleli iki yıl olmuştu ve ailem ile sadece arada sırada görüşüyorduk.
Karanlık daireme, hiçbir şey göremesemde, bir göz gezdirdim. Bunu her eve girdiğimde yapardım. Kapıyı kapatmadan önce eve bir göz gezdirip güvende olduğumdan emin olduktan sonra içeri girerdim. Biraz paranoyak bir kişiliğimin olduğunu kabullenmiştim artık.
Bir yanım nedensizce eve girmemi istemesede daha çok soğuğa dayanamadığım için içeri girdim. Kapıyı kapatıp hemen solumda kalan duvarı elimle yokladım ve koridorun ışığını açmak için düğmeyi aradım. Düğmeye bastım ama ışıklar açılmadı. Birkaç kez daha denedikten sonra pes edip cebimden telefonumu çıkardım ve ışığını açtım.
Ben karanlıktan korkardım bu yüzden eve girmememi söyleyen yanıma karanlık korkusu da eklenmiş ben iyice tedirgin olmuştum. Ama yine de boş verip kötü şeyler düşünmemeye çalıştım ve ayakkabılarımı çıkarıp dikkatli adımlar atarak odama doğru yol aldım.
Odama girip çantamı çalışma masamın yanına bıraktım ve paltomu çıkararak yatağın üstüne fırlattım ve gecenin yarısında elektrik dağıtım şirketinin kapalı olduğunu bildiğim için yarın aramaya karar verdim, zaten başka şansım yoktu.
Telefonumu ışığı yukarı gelecek şekilde çalışma masamın üştüne ters koyup üstümdeki beyaz sweatshirti de çıkardım. Tam o anda izlendiğimi hissedip hızla arkamı döndüm ve karanlığa alışan gözlerimle odayı dikkatlice taradım. Bir hareketlilik fark etmek için biraz öylece bekledim ama hiçkimse yoktu.
Ben de bunu paranoyaklığıma verip geri önüme döndüm ve elimde sıktığımı yeni farkettiğim sweatshirti de yatağa attım. Pantolunumu da çıkardığımda sadece siyah iç çamaşırlarımla kalmıştım. Evin içi sıcak olduğu için acele etmeden dolaba yaklaştım ve kapaklarını açıp beyaz pijamalarımı aldım.
Pijamalarımı giydikten sonra çıkardığım kıyafetlerimi öylece bırakıp telefonumu aldım ve mutfağa doğru yol aldım. Gece yarısı olduğu için yemek yiyecek halim yoktu, bir bardak su içip uyuyacaktım.
Elektrikler gelmiş mi diye dualar ederek mutfağın ışığını açmak için düğmeye bastım ve birden mutfak aydınlandı. Sevinçten sessiz bir çığlık attım ve yerimde birkaç kez zıpladım. Ben gerçekten karanlıktan çok korkardım ve şimdiye kadar dayanabildiğim için kendimi tebrik ettim. Telefonun ışığını kapatıp yemek masasının üstüne bıraktım ve zıpladığım için gevşeyen at kuyruğumu açıp saçlarımı topuz yaparak mutfaktan çıktım ve koridorun da ışığını açtım.
Mutfağa geri dönüp bir bardağa su doldurdum ve hızlıca içtim. Telefonumu da alıp mutfağın ışığını kapattım ve banyoya girdim.
Dişlerimi fırçalayıp yüzümü de yıkadıktan sonra telefonumun ekranını açtım. Saat göstergesi 2:30 gösteriyordu. Yarın hafta sonu diye gece yarısına kadar kütüphanede projemin üstüne çalışmıştım bu yüzden yarın öğlene kadar uyumayı düşünüyordum. Bildirim paneline baktığımda annemden 20 cevapsız arama vardı. Bugün annemleri hiç aramadığımı hatırlayıp yarın birkaç saat fırça yemeye şimdiden hazırladım kendimi. Telefonu kapatıp ihtiyacımı da giderdikten sonra ışığı kapattım ve banyodan çıktım. Kapıyı kapatmadan önce koridorun ışığının yanmadığını fark ettim ama ben açtığıma emindim.