bölüm üç ϟ okyanus etkisi

261 18 262
                                    


Okyanus etkisi; bir anda kendi ateşinde yanıp kavrulursun, sonunda çabuk kül olursun.

♪ good in goodbye, Madison Beer


ϟ

Bazı insanlar ruhunu kaybeder, kaybettiğinde de ruh bedeni bir daha bulamazmış çünkü yanlış ruh yanlış bedende tekrar doğarmış.

Rengi solmuş göz altlarımın uykuya, benimse enerjiye ihtiyacım vardı. Dün gece uyuyamamış ve sabahta erkenden okula gelmek zorunda kalmıştım.

Kıvırcık saçlarımı bileğimdeki siyah toka ile topladım ve gözlerimi önümdeki yemeklerden kaçırarak bakışlarımı masanın altından telefonuyla ilgilenen Belis'e çevirdim. Kaç dakikadır yemeğini yemiyor ve telefonu ile ilgileniyordu, sevgilisi olabilir miydi? Benden saklar mıydı ki? İstemsizce gözlerim ile Belis'i süzmeye başlamıştım; dizlerinin beş parmak yukarısında biten eteği, üzerine yapışan gömleği ve gevşek bir şekilde bağlanmış kravatı, makyaj yaptığı için keskin görünen yüz hatları, dalgalı ama düzleştirdiği için şimdilik düz olan saçları... Bir erkeğin bir kızda aradığı bütün fiziki özellikler onda vardı.

Neden olmasın ki?

"Benim gitmem gerekiyor Yeşil sonra görüşürüz olur mu?"

Kaşlarımı çattım merakla. "Nereye? Daha yemeğini yemedin."

Kafasını hafifçe yana eğdi ve gülümseyerek gözlerini bana dikti. "Popüler olmak kolay değil Yeşil, hayranlarım beni bekliyor."

Ben hala anlamsızca yüzüne bakarken ciddileşerek devam etti ve yerinden kalktı. "Bir arkadaşım az önce mesaj attı, beni çağırıyor."

Umursamıyormuşçasına omuz silktim. "Görüşürüz sonra."

Tabldotumdaki çorbamdan bir kaşık alırken Belis hızlı adımlarla yemekhane kapısının önünde sohbet eden iki oğlanın yanına ilerlemiş ve aralarından geçerek siyah saçlı olanın koluna girmişti. Kolye ve yüzükler takıyordu, dövmeleri ise etrafa garip bir aura yayıyordu.

Bu çocuk ile okulun spor salonunda karşılaştığımı hatırlıyordum. Kolsuz bir badi giymişti ve kollarındaki dövmelerinden gözlerimi alamamıştım. Diğer çocuk ise kumraldı ve gözleri bana dönerken tanıdık bir yüz olduğunu fark etmiştim. Gözleri yeşildi ve sinirli bakıyordu. Belis'in Yekta dediği çocuktu. Derin'in yanında sürekli görüyordum ama Belis sayesinde aralarının iyi olmadığını öğrenmiştim. Yemekhane kapısından ayrılmadan hemen önce siyah saçları olan çocuk ile gözlerimiz kesişmişti ve o an gözlerindeki yoğunluğun arttığını görmüştüm. Buz mavisi gözler hiç tereddüt etmeden kalbime kurşun atacak gibiydi.

Zihnimi pençeleri arasına alan düşüncelerim beynimin içinde tur dönüyordu. Belis'in benden bir şeyler sakladığını hissediyordum, kalbimin bir kez teklemesini sağlayan bu düşünce her ne kadar kanımı dondursa da görmezden gelmeyi tercih ettim.

Belis yanındaki arkadaşlarıyla uzaklaşarak gözden kaybolurken dakikalar içinde yemeğimi bitirmiş ve yemekhaneden çıkmıştım.

Şu birkaç gündür genellikle okulun terasında takılıyordum ve geleneği bozmamak içinde kendimi terasa atmıştım. Terasın kapısını açarak içeri girerken beklemediğim bir görüntüyle; demir korkulukların arasından bacaklarını sarkıtmış ve elindeki birayı kafasına diken Ateş ile karşılaştım. Ben kapıyı kapattığım için oluşan sesten dolayı irkilerek omzunun üzerinden bana bakarak alaycı bir kahkaha attı. "Gel, gel çekinme. Bende dertleşiyordum."

Etrafımı bir sefer taradıktan sonra Ateş'e döndüm. "Benim görmediğim başka birisi mi var burada yoksa şizofren misin?"

"Yıldızlarla." dedi gözlerini kapalı bulutlanmış havaya çevirirken.

kuklacılar ve kuklalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin