0.3

39 7 6
                                    

Rosé geleli yaklaşık 2 saat olmuştu ve bu iki saat içinde onun hakkında biraz da olsa birşeyler öğrenmiştik. Özellikle ona İrene soru soruyordu çünkü ev arkadaşımın nasıl biri olduğunu, bana zarar verip vermeyeceğini benden daha fazla merak ediyordu. Sonradan ikna olduğunu ifade ederek bana bakıp göz kırptı.

O sırada Jennie ile Rosé zannetiğimden daha iyi arkadaş olmuşlardı. Sadece tek sıkıntı aralarında ingilizce konuşuyor olmaları. Neyse ki Namjoon hyung bana bu konuda yardım ederek onlar her konuştuğunda bana dönerek çevirisini yapıyordu.

24 yaşında , Avustralya'da doğmuş ve 10 yaşına kadar orada yaşamış sonra da memleketi olan Kore'ye dönerek eğitimini orada devam etmiş. Sonra Tıp kazanarak doktor olmuş. Kanada'ya neden geldiğini sorunca bunu şimdi konuşmak istemediğini söylemiş.

Kapı zili çalınca cama baktım ve Namjoon'un sevgilisi Jisoo'nun geldiğini gördük. O sırada Rose ayağa kalktı ve eşyalarını odasına yerleştireceğini söyledi ve odasına geçti.

~♡~♤~♧~☆~♡~♤~♧~☆~♡~♤~♧~☆

Rosé

Jennie ile konuştuktan sonra odama çıkarak valizlerimi yerleştirmeye koyuldum. İlk olarak valizimin en üstünde olan özen ile koyduğun annem ablam ve benim olduğum fotoğrafı yatağın yanındaki komidine yerleştirdim.

Ardından elbiselerimi ve  diğer kitaplarımı yerleştirmeye devam ettim. Kapım tıklatıldığında gel komutunu verdim. İçeriye Jungkook girdiğinde bana birşey ihtiyacım olup olmadığımı sordu. Hayır gerek yok  dediğimde odama giriş yaparak komidinin üzerindeki fotoğrafı eline alıp yatağa oturdu.

' Avustralya'da mi çektiniz bunu ? ' bana fotoğrafı gösterek sorduğu soruyla kelimeler boğazımda düğümlendi.
 " Evet... Annem ölmeden önce onun ile
Sidney'deki son fotoğrafımız " diyince yerinden kalkarak yanıma geldi. O sırada kitaplarımı yerlestiriyordum elimi tutarak benden özür diledi.

Önemli değildi ilk zamanlar olsa şu an hüngür hüngür ağlamıştım ama aradan geçen 10 yıldan sonra artık bu isteğim gelmiyordu.

Yerdeki kitapları alıp biraz inceledi. Elinde sevdiğim kitaplardan " Dostoyevski Suç Ve Ceza "  kitabını eline alıp sayfalarını karıştırdı. Bana dönerek ' Bu kitabı hiç okumadım bitirdiğin zaman alıp okuyabilir miyim ? ' dedi. " O kitabı en az 100 kez okumusumdur. Şimdi al zaten onun ingilizce versiyonu bende var " dedim.
Kitabı alıp masanın üzerine koydu.

Konu konuyu açarken aynı hastanede çalıştığımızı fark ettik. İnanın bugün başıma gelen en güzel gündü. En azından kaybolma riskim ortadan kalkmıştı. Benim çalıştığım hastanede Psikolog olarak çalışıyormuş. Halbuki ilk gördüğümde Mimar gibi bir tipi vardı.

Biz konuşurken Irene bizi yemek için çağırmıştı.
Aşağıya indigimizde sadece Jennie, Jimin  ve Irene vardı. Jungkook digerlerinin nerede olduğunu sorduğunda Jennie " Saatin kaç olduğunun farkında misin ? " diye sordu. Gözleri beni bulduğunda omuzumu bilmiyorum anlamında kaldırdım. Saate baktığımda 23.45 yazıyordu. O kadar da geç degildi. Sabahladığım günler de oluyordu.

Irene kolumu çekerek beni mutfağa sürükledi. Karşımda Bibimbab* vardı. Omuzlarımdan tutarak beni sandalyeye oturttu.

Diğerleri de masaya oturduğunda yemeğe başladılar. Baş köşede Irene solunda Jennie onun yanında Jimin vardı. Sağında ise ben ve Jungkook. Onlar yemek yemeğe dalmışken benim hala başlamadığımı fark ederek Jungkook
"Merak etme yemeği ben yapmadim zehirlenmezsin" dedi. Histerik bir gülüş attıktan sonra yemeğimi yemeye başladım.

Ben bu kadından daha fazla 30 yaşına girmiş gibi hissediyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ben bu kadından daha fazla 30 yaşına girmiş gibi hissediyorum.

Neyse iyiki doğdun Irene.

Bu arada okuyanlar vote atsın lütfen :)

CANADA ~ ROSÉKOOK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin