Miranın azından
Eve gidecektim. Hava yağaşlıydı. Yürüyerek gitmeye erindim. Bir otobüse bindim. Eve yaklaştığında ayağı kalktım ve kapıya doğru gittim. Ayakkabının bağcığı çözüldü ve otobüsün kapısının önünde ayakkabımı bağlamak için yere eğildim tam o sırada bir beyefendi (görün sen birazdan beyfendiyi) otobüsten inecekmiş. Otobüsün kapısı açıldı .
-hani çekilsenizde insem nasıl olur?
+fena fikir değil ama az beklemelisin.
Hala yerde ayakkabılarıyla uğraşıyordum. Çocuğun yüzünü bile görmedim ve sırf ona inat ayakkabının bağcığını yavaş bağlıyordum.
-ama hadi da incem ben.
+az bekle ne acelen var! Hem dışarda yağmur yağıyor erirsin erir erir.
-sende sıcakta fazla durma bence sende erirsin
+hahaha. Şekerler hiç erir mi?
-şekerleri bilmem ama kaşarlar kesinlikle erir.
Aniden ayağı kalktım. Bana kaşar demişti. Tokadı yapıştırdim.
Dondu kaldı. Bana döndü. Göz gözeydik tüm otobüs bize bakıyordu. Etrafa sessizlik bürünmüştü ki şöfer o lanet olası sesini açtı.
-hadi inecekseniz inin da.
Bana "sonra görüşüceğiz" bakışı atarak otobüsten indi. Keşke görüssek.
Herkes bana bakıyordu.
-ne bakıyonuz?
Dedim.
Herkes bana bakmayı kesti. Hala aklım o çocuktaydi. Çok yakışıklıydı. Benim Ahmet diye bir sevgilim var ama öylesine çıkıyoruz. Bunu o da biliyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜFEN AŞK
Novela JuvenilKEŞKE DÜNYADA TEK SEN VE BEN KALSAK BEN SANA MECBUR SEN DE BANA...