Cumartesi sabahı hava yağmurluydu. Özge, Ailesi ile iyi bir kahvaltı yaptıktan sonra, annesine yardım teklifi ettiyse de, annesi bu güzel teklifi derslerinin daha önemli olduğunu söyleyerek kabul etmedi. Özge de anne ve babasına " Ellerinizi sağlık," diyerek lavaboya gitti. Ellerini, ağzını yıkayıp, dişlerini fırçaladıktan sonra odasına gitti. Dışarıda yağmur şiddetini arttırmıştı. Etrafı topladıktan sonra, pencerenin kenarından dışarıda yağan yağmuru seyretmeye koyuldu. Damlalar düştükçe, damlaların üzerine düştüğü dallar sanki zarafetle selam verir gibi bir eğilip, bir kalkıyorlardı. Su birikintilerine düşen yağmur damlaları da ayrı bir güzellik sergiliyordu. Özgenin içi sevinç ve mutluluk ile doldu.
"Doğa ne kadar güzel, onunla iç içe yaşamak, denizlerinde yüzmek, ormanlarına ve dağlarında yürümek, kırlarında koşmak ne güzel, ne şanslıyız," diye düşünürken, gözü o sırada camdan süzülen yağmur damlasına takıldı. Yağmur damlası hikâyelerde anlatıldığı, ya da söylendiği gibi sevimli ve temiz gelmedi Özge'ye. Bunun sebebini düşünürken, yağmur damlası;
"Beni beğenmedin galiba?" dedi, bitkin bir şekilde. Özge, şaşırarak;
"Evet, ben yağmur damlalarını daha temiz ve dinç hayal etmişimdir. Hem sen neden bu kadar kirli ve bitkinsin?" dedi.
"Sizin yüzünüzden," dedi yağmur damlası. Özge daha da şaşırdı;
"Bizim yüzümüzden mi?" diye sordu. Yağmur damlası, bıkkın bir şekilde;
"Bak sana anlatayım küçük kız. Biz yağmurlar binlerce yıldır denizlerin, göllerin, akarsuların ısınmasıyla önce buhar olup gökyüzüne çıkarız, orada pamuktan yumuşak, kuştan hafif bulutlar şeklinde uçar dururuz. Sonra toprağı sulayıp, gezegene hayat vermek üzere tekrar yağmur olarak yeryüzüne ineriz. Yeryüzüne indiğimiz her yere bereket getirir, hayvanlara, bitkilere, insanlara yaşam veririz. Ancak, son yıllarda gölleri, denizleri, akarsuları, havayı, kısaca doğayı okadar kirlettiniz ki, buhar olduğumuzda bizimle buharlaşan zehirli maddeler bizleri mutsuz ediyor. Bulut da olmak istemiyoruz, yağmur da. Öylesine kirliyiz ki üzerine düştüğümüz otlar, çiçekler kuruyor, ağaçlar ise soluyor. Buna çok üzülüyoruz. Ama insanları uyaracak gücümüz yok.
Özge duydukları karşısında çok üzüldü. Gerçekten gazete ve televizyonda bu konu ile ilgili programlar olduğunda onları izlemeyip, başka sayfa ya da kanallara geçtiğini hatırladı. Bu davranışı için çok utandı, suçunu bağışlatmak istercesine sordu;
"Peki, ne yapmalıyım?"
"Önce yaşadığın sokağın, kentin, ülkenin ve dünyanın senin olduğunu unutmamalısın. Herkesi önce nazikçe uyarmalısın, eğer sonuç çıkmazsa kanuni yollara başvurmalısın. Bu kişiler
Arabasından fazla egzoz gazı çıkan bir şoför, fabrika atıklarını nehir, göl ya da denize akıtan bir fabrikatör, apartmanının bacasından siyah duman çıkan bir apartman görevlisi, ağaçları gereksiz yere kesen biri olabilir. Unutma, bu dünya herkesindir güçlü, güçsüz
fakir, zengin hiç fark etmez, doğanın karşısında herkes eşittir ve herkes temiz havayı soluma, temiz suyu kullanma ve içme hakkına eşit olarak hak sahibidir. Bu nedenle yukarıda saydığım hiçbir insan senin, arkadaşlarının soluduğun havayı ve içtiğin suyu kirletmeye hakkı yoktur. Bu konuda arkadaşlarınla işbirliği yapar, doğa için mücadele edersen, beni belki senin ileriki yaşlarında, belki de çocukların beni hayal ettiğin gibi temiz ve dinç görebilirsiniz. Çünkü hasar büyük, düzelmesi de uzun ve zor olacaktır. Özge, yağmur damlasının söylediklerinden çok etkilenmişti. Şimdi Elif ablasının ne yaptığını anlamıştı. Kızcağız doğayı korumaya çalışıyordu, kendiside ona gammazcı etiketi yapıştırmıştı. Kararlı bir şekilde:
"Seni daha dinç ve sağlıklı görebilmek için elimden geleni yapacağım, yağmur damlası. Bundan emin olabilirsin. Zaten bunu kendim ve insanlık için yapmak zorundayım, bunun için içinde yaşadığım ve bir parçası olduğum doğayı korumaya ant içiyorum. Ben ve benim gibi düşünen arkadaşlarım, onu kirletenlere izin vermeyeceğiz.
Yağmur damlası, Özgenin bu kararlı tavrından ve sözlerinden umutlandı. Bitkin yüzüne gülümseme yayıldı.
"Sözlerin beni umutlandırdı cici Özge. Sen ve senin gibi düşünen arkadaşların çoğaldıkça çevre daha temiz, dünya daha yaşanır olacaktır. Umarım seninle daha temiz ve dinç olarak tekrar karşılaşırız, Hoşça kal," diyerek camdan aşağıya doğru kayarak arkadaşlarının yanına gitti.
Özge derin bir iç geçirdi. Şimdi doğayı bir başka görüyordu. Onun için mücadele etmeye kararlı idi. Pazartesi Elif ablasıyla; şimdi ise fikrini almak üzere babası ile konuşacaktı. Heyecanla salona, babasının yanına gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özge ve Yağmur Damlası
Short StoryBu dünya bizim, ona sahip çıkmalıyız ve kimsenin ona kötü davranmasına izin vermemeliyiz. Bu hikaye en ufak bir çocuğun bile Dünyasını koruması gerektiğini anlamasını anlatıyor...