Bugün size Sevgili Öykü Odabaş Kanneci'nin sevgili oğluna ithaf ettiğim 1993 yılında M.E.B. Çevre Sağlık kitabı için yazdığım bir hikayeyi aktarıyorum. Kimbilir? Belki ders olarak görmüş olabilirsiniz. Sevgiler.
BÖLÜM-1
Ders zili çalıp, öğretmen;
"İyi hafta sonu çocuklar," der demez; daha önceden çantasını hazırlamış olan çoğu erkek öğrenciler neşe içinde, koşarak sınıfa terk ettiler. Geride, malzemeleri toparlayan sade ama uyumlu ve temiz giyimli öğretmen ile ders kitaplarını, kalem ve defterlerini itina ile çantalarına yerleştiren, ağırlığı kız öğrencilerden oluşan ufak bir grup kaldı. Bunlardan biride Özge idi. Başının arkasında atkuyruğu yaptığı gür ve kahverengi saçlarını yeniden toplamak için tokasını çıkartıp, ağzında tuttu, sonra saçlarını birkaç kez arkaya doğru iterek onların başının şeklini alacak kadar düzelmesini sağlayarak, ağzındaki tokayı özenle alıp saçlarına taktı, böylece dağılmış saçları daha güzel bir görüntü almış oldu. Çantasını alıp sırtına geçirdi ve çantasını hazırlamayı sürdüren sıra arkadaşı Ceyda'ya dönerek;
" Hava karardı ve soğuk, servis on dakikadan önce kalkmaz bahçeye çıkmadan sınıfta oturalım," dedi. Ceyda başıyla onay verince, çantasını çıkartmadan sıraya tekrar oturup, yan sıradaki Burcuyla sohbete başladı.
"Teneffüste müdürün Ahmet amcayı azarladığını gördün mü?" Burcu;
"Evet, Özge gördüm. Adamcağıza çok kızdı," dedi.
"Peki, neden kızmış?" diye sordu Özge. Çünkü okuldaki herkes gibi, Özge de okul görevlisi Ahmet amcayı çok severdi. Ahmet amca herkese iyi davranan, yardımcı olan, okulun her işini severek yapan bir görevliydi. Burcu, biryandan çantasını toplarken, biryandan Özgeye cevap veriyordu:
"8. sınıflardan bir kız okulun bacasında siyah dumanı görünce durumu müdüre aktarmış, müdürde kalorifer dairesine gittiğinde kazanın gereğinden fazla kömürle dolu olduğunu görmüş,"
"Dolu olsun, nasıl olsa hepsi yanmayacak mı?" diye araya girdi Özge.
"Müdürün söylediğine göre, kömürler gereğinden fazla konursa hem fazla kömür tüketilirmiş, hem de kömürler tam yanmadan siyah duman çıkartırmış. Buda havayı fazlası ile kirletirmiş," dedi Burcu. Özge üzülmüştü, Ahmet amcanın bu kadar ufak bir sebepten dolayı azarlanmasına bir anlam verememişti, zira müdürleri oldukça nazik ve anlayışlı bir adamdı. Sakin bir şekilde sordu;
"Peki, müdüre şikâyet eden kim?
"8. sınıflarda kızıl saçlı bir kız var ya, o" Özge bir kez daha şaşırdı, zira bu aynı serviste gittiği ve iki sokak sonra servise binen Elif ablasıydı. Tanıdığı kadarı ile aklı başında, herkese yardım etmeye çalışan bir kızdı. Hatta bir gün Özgeye, dersin sınıfta öğrenildiği zaman insanın evde kendine daha çok vakit ayırabildiğini ve ödevlerini daha çabuk yapabildiğini söylemiş; Özgede bir hafta onun söylediklerini deneyince doğru olduğunu anlayıp, o günden sonra dersi sınıfta öğrenmek üzere öğretmenin anlatımını dikkatle izlemeye ve notlar tutmaya başlamıştı. Tabii sıra arkadaşı Ceyda'da aynısını yapmış, ikisi de başarılı olmuştu. Elif abla'nın gammazcı olduğuna çok şaşırmıştı. Bacadan çıkan siyah bir duman yüzünden zavallı Ahmet amcanın azarlanıp üzülmesine neden olmuştu, altı üstü siyah bir duman...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özge ve Yağmur Damlası
Historia CortaBu dünya bizim, ona sahip çıkmalıyız ve kimsenin ona kötü davranmasına izin vermemeliyiz. Bu hikaye en ufak bir çocuğun bile Dünyasını koruması gerektiğini anlamasını anlatıyor...