Başlangıç tarihinizi alabilir miyim?Karşımda elini çenesine yaslamış, loş ışıkta parlayan gözlüklerini burnunun yukarısına ittirmiş doktor vardı.
Bana iyi gelebileceğini sanan kandırıkçılardan birisi daha.
Alnını kırıştırıp bana gülümseyerek baktığında yine aynı şeyleri söyleyeceğini anlamıştım.
"Bugün nasılsın bakalım Kamelya?"
Bundan üç yıl önce onun kıyamadığı saçlara gözüm gibi bakarken şimdi her gün saçlarımı feda ediyorum yalnızlığıma. Tutam tutam dökülüyor saçlarımın ucundan döktüğüm gözyaşları.
"Aynı doktor."
"Görüyorum ki... Kendini iyileştirmek adına hiçbir şey yapmıyorsun Kamelya. Böyle seninle hiçbir yol katedemiyoruz ama."
"Her iyiyim diyen kişiye inanma doktor, onlar iyi bir yalancılardır sadece."
"Beni görmüyorsun. Beni dinlemiyorsun. Sanki başka bir alemde gibisin. Buna sebep olan çocuğu bilmek istiyorum ama sen hiçbir şey anlatmıyorsun."
Yüzümde buruk bir gülümseme belirdi.
"Bekliyorum doktor."
"Neyi bekliyorsun?"
"Her gün yeni bir şarkı eşliğinde onu bulmayı amaçlıyorum ama... dinlediğim şarkılar onu hatırlatmayı bırak, sadece onun dokunmaya kıyamadığı saçlarıma zarar veriyor."
Doktor yine her zaman yaptığı gibi masasında duran deftere bir şeyler yazmaya başladı. Buradan ne yazdığını göremiyordum, sanırım hiçbir zaman oraya ne karaladığını öğrenemeyecektim.
"Senin için bir şans var Kamelya."
"Şansı insanlar yaratmaz doktor. Onu benden alan Tanrı yaratır sadece. Tıpkı o bahar akşamı onu benden alması gibi."
"Umutsuz vaka olduğunu düşünmüyorum. Kendine onu düşünerek daha çok acı veriyorsun. Bunu değiştirmeliyiz Kamelya."
"Sesleri duyuyor musun doktor?"
"Ne sesleri?"
"Kafamda öldürdüğüm insanların mezarlarındaki haykırışları duymuyor musun?"
İnsanların bana karşı koyduğu o "deli" ifadesi hoşuma gidiyordu.
Uğultular git gide daha çok artıyordu.
"Ben hiçbir şey duymuyorum Kamelya. Yine kendi hayal dünyanda ne saçmalıyorsun?"
"Hayal dünyası denilen bir yer yok. Sadece kafamızın içindeki seslerin belirlediği bir oyun sadece."
"O zaman sorun ne?"
"Beni anlamıyorsun. Beni duyuyorsun ama hissetmiyorsun. Yaşadığım acıları anlayabilmen için önce yaşaman lazım."
"Yaşatmaları lazım."
Gözlerimden akan her yeni gözyaşı doktorun endişelenmesi için yeterliydi bile.
Oysa ben benim için endişelenmesini istemiyordum. Ben sadece kendime yetiyordum.
"Kim yaşatacak?"
"Sevdiğin veya sevmediğin insanların senden haber almak için seni telefonla aramasında bir yıkılış, sabah erkenden kurduğun alarm zilinin seni uyandırmasında bir uyanış, onu duymaya çıktığım şarkılarda arayış var."
Doktor anlamayarak bana baktığında kaşlarımı çattım.
"Anlattıklarım kadar varsın, anlatmadıklarım kadar yoksun doktor."
"Yarın yine aynı saatte görüşmek üzere." diyerek oturduğum yerden kalkıp çantamı sırtıma alarak odasından çıktım.
Deli olduğumu sanıyorlardı ama ben sadece onu arıyordum.
*
Bir bahar akşamı.
Sen diye öldüm ben.
Solmuş çiçekleri alıp,
Mezarın yaptım.
Kafamın içindeki sesleri
Bir nebze duyabilesin diye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
şarkılarda arayış
Short Story[030420] [040420] [tamamlandı] Anlattıklarım kadar varsın. Anlatmadıklarım kadar yoksun.