jungkook, i'm so sorry.

430 52 23
                                    

bu kısma gelmeyi hiç istemiyorum.

ama anlatmak zorundayım değil mi?

başlıyorum o zaman.

aslında kafamdaki düşünceler o gün yerleşmedi.

sen bana gelmeden bir kaç gün önce, telefonuma bir mesaj geldi.

senin beni aldattığını söylüyordu.

ilk başta inanmadım tabii ki!

kim olduğunu sordum ve bana ikimizi de tanıyan biri olduğunu söyledi.

inkâr ettim, yalan söylüyorsun dedim.

daha sonra bana fotoğraflar attı.

jungkook o fotoğrafta sen vardın ve sikeyim bir bar köşesinde biriyle öpüşüyordun!

kafayı yedim. jungkook o an nasıl bir boşluğa düştüğümü tahmin bile edemezsin. nasıl hayal kırıklığına uğradığımı, nasıl üzüldüğümü.

daha sonra son zamanlarda bana olan tutumu düşündüm.

benden uzaklaşıyor gibiydin.

çoğu gece bende kalırdın, sarılarak uyurduk.

ama son zamanlarda bir kere bile beraber uyumadık.

her gün görüşür, aptal arkadaş grubumuzla saçma şeyler yapardık ama sen bize katılmamaya başlamıştın.

o gün seni aradım ve konuşmamız gerektiğini söyledim.

sense işinin olduğunu, yarın gelebileceğini söyledin.

tamam dedim.

tanrı'm, jungkook başka ne diyebilirdim ki?

ertesi gün öğleye doğru geldin. senin için güzel bir yemek hazırlamıştım ve en sevdiğin şarabı açmıştım.

aptaldım.

masaya oturup yemeklerimizi yemiştik. çok mutluydun jungkook.

nedenini sorduğumda benimle olduğun her an mutlu olduğunu söyledin.

yalan söylediğini biliyordum.

elimizde kadehlerimizi aldık ve ben konuşmaya başladım.

önce ağzını aradım.

kimlerle görüştüğünü sordum.

bana iş arkadaşlarınla olduğunu söyledin.

daha sonra son zamanlarda eğlenmeye gidip gitmediğini sordum.

sense gitmedim, dedin.

sen yalan söyledikçe ben sinirleniyordum.

en sonunda sana fotoğrafı gösterdim.

yalan dedin.

"o ben değilim taehyung yemin ederim. günlerdir çalışıyorum sen de biliyorsun. bizim için, daha iyi bir gelecek için çalışıyorum taehyung. seni aldatmam. sana bunu yapmam. yakıştıramam da kendime. onu kim gönderdi bilmiyorum ama yalan söylüyor."

cidden, inanmamı mı bekliyordun?

sana fotoğrafın gerçek olduğunu vurguladım, sense inkâr etmeye devam ettin.

en sonunda ikimiz de kavga eder olmuştuk.

sinirlendim, dayanamadım.

jungkook çok özür dilerim.

ama elime aldığım bıçağı karnına sapladığımda ne olduğunu kestirememiştim.

beyaz gömleğin kanınla bulanmışken şoktaydım.

sen yere düştüğünde ağlayarak özür diliyordum senden.

"geri dön, pişmanım, geri dön jungkook."

hala bu kelimelerin yükünü hissediyorum.

o an elimden gelen bir şey yoktu.

tek yapabileceğim şey senin senin yanında gelmekti,

ben de öyle yaptım.

kanının damladığı bıçağı kendime saplarken bir an bile düşünmedim.

daha sonra, mucizevi bir şey oldu.

gözlerim kapandığında tanrı yanıbaşımdaydı.

jungkook o hep bahsedilen beyaz bulutların üzerindeki tanrı varya, o gerçek.

o an nasıl oldu bilmiyorum ama, sana bir ödül verdi, senin yaranı iyileştirdi. hafızanda, benimle olan anılarını yok etti.

tabii diğerleriyle olanları da.

bu yüzden bizim çocuklar seninle yeni tanışmış gibi yaptılar, seni tekrar kaybetmemek için.

sana beni hatırlatmamak için.

ben mi?

tanrı bana da hem ödül, hem ceza verdi.

anılarımı silmedi, yaramı iyileştirdi, ama izini bıraktı.

ve de beni, senin zihnine hapsetti.

hangisinin ödül hangisinin ceza olduğu hakkında hiç bir fikrim yok.

işte şimdi her şeyi biliyorsun.

tekrardan özür diliyorum sevgilim.

seni üzdüğüm için.

can kırıkları, taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin