guilty and mistake

1.3K 163 165
                                    

"jaehyun iyi misin?"

"jaemin..."

"hey ağlama, gel. içeriye geç hadi. sorun ne anlat bana."

her an olduğu yere düşüp kalacakmış gibi zayıf adımlarla yürüyen çocuk, arkadaşının evine girmiş ve bulduğu ilk koltuğa yığılıp kalmıştı. o kadar çok ağlıyordu ki, jaemin annesinden jaehyun için papatya çayı hazırlamasını istemek zorunda kalmıştı. tek eli çocuğun dizinde, diğer eli ise saçlarındaydı. neler olduğunu bir an önce bilmek istiyordu ancak zavallı arkadaşı o kadar çok ağlıyordu ki bırakın başına neler geldiğini anlatmayı, doğru düzgün nefes bile alamıyordu. jaemin endişeli bir şekilde jaehyun'un zarif gömleğinin önünü açmaya çalışmış ancak gördüğü izler yüzünden donup kalmıştı.
johnny onu ilişkiye zorlamış olabilir miydi?

arkadaşını çenesinden tutup kendisine bakmasını sağlamış ve buz gibi bir sesle sormuştu,
"bunları sana johnny mi yaptı?"

"e-evet"

"jaehyun, ağlamayı kes de anlat. johnny seni incitti mi?"

ancak güzel çocuk, cevap vermek yerine yalnızca yeni bir ağlama krizine girmişti. jaemin, zorlamanın anlamsız olacağını düşündüğünden arkadaşını kendi omzuna yaslamış ve şefkatli bir ses tonuyla konuşmaya başlamıştı.
"ağlama jaehyun, sakinleş. kardeşini ve anneni düşün tamam mı? istersen seni eve veya hastaneye götürebilirim."

zavallı genç, başını panik içinde sallamakla yetindi.
"hayır hayır, ev olmaz. bu halde eve gidersem annem çok endişelenir."

"hastaneye veya polise gitmek ister misin?"

"olmaz, bunu yapamam."

"ne olduğunu anlat hadi, belki beraber bir şeyler düşünebiliriz."

son bir kez daha gözlerini silen beden, titreyerek anlatmaya başladı,
"ben johnny'nin evine gittim çünkü yemek yiyeceğimizi düşünmüştüm ve-ve..."

"ve?"

"ve yemek yedik de ama sonra o garip davranmaya başladı. biraz alkollüydü, benim de üzerime su dökülmüştü ve kendi kıyafetlerini vermeyi teklif etti. s-sonra kabul ettim ve üzerini giyinmeye başladım."

jaehyun yeniden ağlamaya başladığında, jaemin yalnızca sırtını sıvazlamakla yetinmişti.

"odaya girdiğinden haberim yoktu, üzerimi giyinirken beni izlemiş. dışarıya çıkmaya çalıştım ama izin vermedi. johnny çok garip davranıyordu jaemin. yemin ederim çok üstüme geldi."

"sana bir şey yaptı mı peki?"

"kaçtım."

"boynundaki izler peki..."

"kaçmadan önce oldu, fazla güçlüydü b-ben istesem de karşı koyamadım."

"tanrım, böyle olacağını tahmin etmem gerekiyordu. şimdi seni odama götüreyim, bir duş al ve üzerini değiştir. sonra anneni arayıp burada kalman için izin isteriz. anlaştık mı?"

"teşekkür ederim jaemin, sen olmasan ne yapardım bilmiyorum. ben nereye gideceğini bilemedim. çok- çok korktum."

"bu konuyu sen sakinleştiğinde konuşuruz, banyoya gir hadi."

jaehyun titreyen elleri ve dağılmış makyajıyla banyoya girdiğinde, jaemin öfkeli gözlerle salondaki şömineyi izliyordu. arkadaşını kendi elleriyle bir pisliğe teslim etmişti. böyle olacağını tahmin etmiş olması gerekirdi, johnny her zaman ne istediyse elde etmeye alışmış bir adamdı ve onun jaehyun'u yıllardır arzuladığını bilmeyen yoktu. yukarıdaki ağlayan beden kendi eseriydi; bencil, kaba, kontrolsüz ve kibirli bir adamın kollarına gönderdiği çocuk, kendi eseriydi.
derin bir nefes alıp gözlerini sıkıca kapatmış ve hiçbir şey düşünmemeye çalışmıştı ancak işe yaramıyordu.
suçluluk duyuyordu, jaehyun'un onu koruyup kollayacak bir babası bile olmamasına, mental yönden zayıf düşmüş bir anne ve minik kardeşiyle beraber yaşamasına rağmen sevgi dolu bir genç olduğu gerçeği sürekli beyninde dönüyordu.
zaten yeterince güven problemi yaşayan bir çocuğun, artık hiç kimseye güvenememesine sebep olmuştu.
üstelik kimse bilmese de, jaemin onun ne kadar temiz kalpli olduğunu biliyordu. uzun zamandır yakın arkadaşlardı ve kendi çıkarları için onu kullanmış olmak, hissettiği suçluluk duygusunu iki katına çıkartıyordu.

yaklaşık yarım saatlik bir bekleyişin ardından jaehyun, kızarmış gözleri ve burnuyla aşağıya inmişti. jaemin kollarını sıkı sıkıya arkadaşına sararken bütün samimiyetiyle mırıldanmıştı,
"endişelenme jae, her şey yoluna girecek. o pislik bu yaptığının hesabını verecek."

"onunla ilgili konuşmak istemiyorum. intikam da istemiyorum sadece biraz kafa dinlemeye ihtiyacım var."

"öyle olsun, papatya çayını iç hadi. az önce kendi ellerimle tazeledim."

"teşekkür ederim, bu gece benim için yaptığın iyiliği asla unutmayacağım."

"önemli değil, arkadaşlar bu günler içindir. öyle değil mi?"

"evet, arkadaşlar bu günler içindir."

______________

jaehyun sonraki gün boyunca okula gelmemiş ve güzel çocuğun, grubun içinde fazlalık oluşturduğunu düşünen haechan bile onu özlediğini düşünmeye başlamıştı.
onun böyle bir büyüsü vardı işte, ne kadar isterseniz de nefret edemiyordunuz.
o kadar sevecen bir gençti ki, bir şekilde etrafındaki herkesin ilgisini ve kalbini kazanmayı başarıyordu.

belki de aynı sebepten ötürü üst sınıflardan johnny, her tenefüs sınıflarına gelip jaehyun'un gelip gelmediğini kontrol ediyordu. haechan, johnny'nin en sonunda gerçekleri gördüğünü ve dün geceki yemekte jaehyun'u öldürüp arka bahçesine gömdüğünü, yuta ise şiddetli bir kavgaya tutuştuklarını düşünüyordu. jaemin'in bu konu hakkında sessiz kalmayı tercih etmesi ise iksinin de merakını körüklüyordu.

sessiz sakin geçen bir okul gününün ardından her akşamki gibi en az iki saat sürmesi planlanan bir telefon konuşması yapmaya başlamışlardı ancak jaehyun o konuşmaya da katılmadı. hatta yalnızca jaemin, yuta ve haechan vardı. neyse ki, sonraki gün jaehyun okula gelmiş ve yutanın endişeleri, haechan'ın ise huzursuz sevinci dinmişti.

oldukça solgun gözüküyordu, kitaplarını dolabına yerleştirirken yanına gelen johnny'i daha önce hiç şahit olmadıkları kadar katı bir tavırla kovmuş ve ona 'adi' demişti. johnny kolunu tutmaya çalıştığında ise öyle yüksek bir sesle bağırmıştı ki, değil bütün koridor bütün okul sesini duymuştu.
yuta, suçluluk dolu bir ifadeyle yanlarından uzaklaşan johnny'i izlerken şok içinde mırıldanmıştı,
"yüce isa, o da neydi öyle hyun?"

"..."

haechan yalnızca sevdiği adamı savunmaya çalışarak söylendi,
"yalnızca kolunu tutmuştu, deli gibi bağırmana ne gerek vardı?"

"bana dokunmasını istemiyorum."

"öyle söyleseydin o zaman, senden yaşça büyük birisine bütün koridorun gözü önünde bağırmasaydın."

jaehyun dolu gözleri ile sessizce dolabına döndüğünde haechan'a cevap verme görevini jaemin üstlenmeye karar vermişti çünkü arkadaşının kendi kendisini savunamadığı ortadaydı.
"haechan, aralarında ne yaşandığını biliyor musun?"

"hayır ama-"

"o zaman sesini kes."

jaemin, yanında jaehyun ve yutayla beraber oradan uzaklaşmaya başladığında haechan sinirden yumruklarını sıkıyordu. o sürtük yüzünden zaten sevdiği adamı kaybetmişken şimdi sıra en yakın arkadaşlarına mı gelmişti?
buna asla izin veremezdi.

öfkeli bir şekilde arka bahçedeki sahaya doğru yürürken sürekli yapacağı şeyi tartıyordu. en sonunda verdiği karar ise oldukça netti; keskin sonuçlar almak istiyorsa keskin hamleler yapmalı ve risk almalıydı. nasıl bir bedel ödemesi gerekirse gereksin sevdiği adamın kalbini kazanacaktı.

******

burn book - nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin