Gözlerimi acıtan güneş ışığıyla güne merhaba dedim. Kore'ye yerleşeli çok olmadı, 3 ay falan.
Ki zaten hayatımda ki yeni sayfamı 3 ay önce açmıştım. Sadece ve sadece küçüklüğümden beri hayalini kurduğum o şirkette çalışmak için her şeyi göze almıştım.Bighit
Milyonuncu departmanına milyonuncu CD'mi gönderdikten sonra derin bir nefes aldım. Umarım yeniden "size geri döneceğiz " saçmalığı içeren mail'ler gelmezdi. Tüm bunları düşünürken üstümü giyinmiş saçımı yapmıştım.
Evet, bir Koreli kadınla alakam yoktu. Ama benimde kendime göre bir tarzım vardı. İlgi çekici, cool, Aynı zamanda seksi.
Flu hayallerime geçici bir virgül koyup cafe'ye gitmek için hareketlendim. Bighit'i beklersem hem evimden atılır hemde işimden olurdum. En önemlisi hayallerime noktayı basmak zorunda olurdum. Öğlen 12'den akşam 20.00'a kadar mesai sürem vardı. Ve bunu, yakışıklı yüzü ile günde 500 müşteri çeken cafe sahibimiz eunwoo ile yapıyordum.
Huh nihayet
" Günaydın eunwoo"
"Günaydın lila!"
Üzerimi çıkartıp önlüğümü giydiğimde, garson kılıklı patronuma koyduğum yerde bulamadığım paspas için seslendim.
" Şey, paspas nerede? Burada olması gerekiyordu."
Kapının arkasından kafasını uzatan eunwoo içten bir gülümseme ile "ben hallettim!" Diyip geri içeri adımlaması üzerine bir insanın hem patronu olup hem iş arkadaşı olması dahilinde nasıl tatlı olabileceğini düşündüm.
Kapının açıldığını haber veren giriş zili çaldığında "yeni gün yeni müşteri" diyerek mesaime başladım.
-
Bugün gerçekten kafe dolup taşmaya yemin etmiş gibiydi. Masa boşaldığında anında geri doluyor biz ise şaşkınca birbirimize bakıyorduk.
Saat 5'e yaklaştığında yorulduğumun
sinyallerini veren ayak tabanlarıma aldırmadan yürüdüm." Merhaba, siparişiniz nedir?"
Masadaki adam göz ucuyla baktıktan sonra, saçlarının altından konuşmak için boğazını temizledi.
"Önce menü alabilir miyim lütfen?"
Yaptığım şeyin saçmalığını yorgunluğuma verip özür diledim ve geri döndüm. Tezgâhın altında boş menü aramaya kalktığımda yanımda bir hareketlilik hissetmemle beraber sol yanıma baktığım an, Eunwoo'yu görmemle olası yanlışlıklar için geri çekildim. O ise bana tezat elini kafama koyarak geri gitmemi engellediğinde sadece yutkundum.
"Kafanı çarpabilirsin."
Olsun ya.
"Ah, öyle mi?" Diyerek toparlanmaya çalışmam ile birlikte elime verdiği menü ile gülümsedim.
Mahçup bir biçimde
Gözlerini kör edene kadar güldüğünde, içimden tek bir şey geçirdim.
Annenin ellerinden öperim.
Çok güzel güldün bana be şerefsiz
Arkama dönüp az önce ki masaya ilerlediğimde gülümsememi solduracak çift gözle karşılaştım.
Hadi canım
İnsan insana benzer ya?
Benzemez mi
Bana bakmamaya çalışarak maskesini taktığında ayaklandığını farketmemle hızlandım.
"Çok özür dilerim efendim. Aceleniz olduğunu bilmiyordum."
Elimden alınan menü ve ben armağan edilen çarpıcı gülüşü ile oyalanırken, menüye odaklandı.
" Bir daha ki gelişimde bana buzlu mochi getirirsin."
Bir daha ki?
Wow f-"Anlaştık mı küçük hanım?"
Küçük hanım?
Gözleri kısılana dek güldüğünde, yanlış anlaşılmasın diye tebessüm ettim. Ama kesinlikle şaşkınlığım yüzümden okunuyor olmalıydı.
"Şimdi gidiyorum, kafeniz çok şirin ve sizde"
Arkaya bir bakış attığında kime kastettiğini anlamıştım.
Eunwoo!
"İyi günler"
"İyi g-günler...mi?"
Arkamı hızla döndüğümde karşımda ki adamın bulaşıcı gülümsemesi yüzüne yayıldığında, aynı tavırla bende ona yaklaştım.
Tüylerimin diken diken olduğunu hissettim.
" Az önce kimi gördüm ben eunwoo?"
Jeon jeongguk
" Jeon jeongguk'u"
Selamlar saygılar sevgiler arkadaşlar! Yeni bir kurgu daha bu da çok içime sinen kitaplardan oldu.
Ortalık karışacak!Oy ve yorum hayati önem taşır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WHO ARE YOU?~JJK
Fanfiction...Bir anlık boşluğuma denk gelip telefonumu yokladïğımda sert bir şeye çarpmamla istemsizce hızımı alamadım ve tuttuğum her neyse onunla beraber yere kapaklandım. ağzımdan acı dolu bir inleme çıktığında gözlerimi açmamla karşımdaki adamın gözlerine...