Ep 1-Put your head on my shoulder

19 3 0
                                    

''Put your head on my shoulder
Hold me in your arms, baby
Squeeze me oh-so-tight
Show me that you love me too ''

Dans etmek, iki bedenin ahenkli bir şekilde hareket etmesinden çok iki ruhun bütünleşmesidir .Birisiyle dans etmek bir nevi onunla kalbini birleştirmektir,ona benliğini teslim etmek, kolları arasındayken kokusuyla kendinden geçmek , bir aşkın her saniyesini tutkuyla yaşatmaktır. Peki bu anlattıklarımıza göre bir insan, beklide ilk defa karşılaştığı henüz adını bile bilmediği birisi ile ne kadar uzun süre dans edebilir? Ne kadar uzun süre ellerini sıkı sıkı tutabilir? Ne kadar uzun bir süre başını omzuna koyarak rahatlatıcı vanilya kokusuyla kendinden geçebilir? Bütün bunların cevabına bir türlü varamamıştım çünkü o tanımadığım yabancıyla saatlerdir dans ediyorduk. Müzisyen bizimle inatlaşır gibi bitmek bilmeyen bir şarkı mırıldanıyordu. Artık bacaklarımı hissetmiyordum,sadece melodi ile salınıyordum.

Bir kış günü eski arkadaşlarla içilen, insanın içini ısıtan kahvenin tonunda olan gözler hayallere dalmam için yeterliydi. Hele o dudakları , dalında asılı bir ahududuyu andırıyordu,acaba tadı da ahududu kadar baştan çıkarıcı mıdır? Bir piyanisti gibi uzun ve ince parmaklar .Avrupalı beyazlığına sahip bu kemikli ellerin en güzel aksesuarlarıydı. Ah bir de o şekilli tırnakları unutmamak gerek , hiçbir kuaförün bu kadar güzel manikür yapabileceğini düşünmüyorum. Tanrı onu yaratırken tüm güzelliklerinden ona katmış olmalı.

İçinde bulunduğum duygulara anlam veremiyordum. Ona bu kadar mükemmel olduğu için aşık olmuş olabilir ya da aşık olduğum için gözüme bu kadar mükemmel görünüyor olabilir. Belki de geçici bir hoşlanmadır. Kalın , kalın olduğu kadar etkisi altına almayı başaran hoş ses düşüncelerimi bölmüştü.

''Bu kadar düşünceli olmayı bırak ve sadece anı yaşa''

Dediklerine müstehzi bir tebessüm bırakmıştım. Tepki olarak beni kendi vücuduna daha da yaklaştırmıştı,başımı omzuna koyup ve gözlerimi kapatmış ve bu anın hiç bitmemesini dilemiştim

''hanımefendi, beyefendi böldüğüm için özür dilerim fakat kapanış saati geldi ''

Utangaç gülümsemelerle birbirimizden ayrılmıştık. Herkes gitmiş,bizimle inatlaşan müzisyense 'siz kazandınız' dercesine dostça bir öfkeyle toparlanıyordu.

Saatlerimizi harcadığımız kulüpten birlikte çıkmıştık.

''bana adınızı bahşeder misiniz güzel hanım''

''Emile, ben ,yani şey,ismim emile,sizin isminiz nedir'' Birinden hoşlandığımda kesinlikle konuşmayı beceremiyor. Her şeyi mahvediyordum. Bundan dolayı çoğu ilişkim başlamadan bitmişti.

Bana nefes almayı unutturan o dudaklarıyla hafif sesli bir şekilde gülmüştü.''memnun oldum ben de Aron. Paris'in ışıltılı sokaklarında benimle biraz yürüyüş yapmak ister misiz ? daha sonra da sizi evinize bırakırım''

''benim için büyük bir zevk''

Sohbet ederek Alexandre III Köprüsüne kadar yürümüştük. Konuştukça onda kendime dair izler buluyordum .

Champs Elysees'de atölye olarak kullandığı bir dairde kalan bir ressammış.En sevdiği ressam Monet,en sevdiği yazar ise Victor Hugo' imiş. Karşımda tamamen sanat aşığı bir adam vardı,asıl sanatın kendisi olduğundan habersiz.

''bakıyorum da yine düşüncelere daldın'' yüzüm kızarmış ,mahcup olmuştum. Bunu fark etti.

''sadece şaka yapıyorum, buraya kadar gelmişken biraz Eyfel'i izlemeye ne dersin''

'' fena olmaz,hem senin için iyi olur .Eyfel'in sana ilham verdiğini söylemiştin''

''ben bu geceki ilhamımı çoktan buldum''

''efendim''

''önemli bir şey demedim. Sizin için mahsuru yoksa biraz bana kendinizden bahsedebilir misiniz. Sizin gibi güzel bir hanımefendi neler yapar merak ediyorum''

''pekala. Hafta içleri dairemin altındaki pastanede çalışıyorum,cumartesi günleri de küçük bir jazz topluluğunda saksafon çalıyorum.

"o halde nefesinizi kesmek zor olmalı"

"henüz kimse cürret edemedi"

Naif kahkahalarımız ile sokakları doldurarak oturduğum apartmanın önüne gelmiştik. Topuklarımdan yere çivilenmiş gibiydim onu hiç bırakmak istemiyordum. Dakikalarca bakıştıktan sonra sessizliği bozan ben olmuştum.

" sanırım vedalaşmamız gerek"

"ah evet maalesef" elini mahcup şekilde yıldızlar kadar parlak saçlarının arasına götürdü"

"görüşürüz o zaman "

"görüşür müyüz"

"adresi biliyorsun artık"

Gülümsedi , biraz acı biraz umut vardı gözlerinde. Başımı hafifçe öne eğerek sessiz bir veda ile yukarı çıktım. İçimde bir ateş, git gide büyüyordu. Yanaklarım al al olmuş, avuçlarım terlemişti. İşte o an kalbimin yeniden canlandığını hissettim. Tüm bedenimi sarsan bir hızla çarpıyordu. İşte bu la vie en rose'du..

BİR TÜR SANATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin