1/4

780 91 196
                                    

Hikaye boyu italik yazılara dikkat edin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hikaye boyu italik yazılara dikkat edin.

Bölüm 1: Ellerinizle sarın yaralarımı

·°·°·

Bir pazar günü sefası, öğlen vakti;

"Ah!" acıyla inlerken omzuma batan oku çıkartmaya yelteniyordum ki Hoseok yanıma yetişti. "Yemin ederim bilerek olmadı." özürlerini sıralarken bir yandan da okun çok derine batıp batmadığını anlamaya çalışıyordu.

İlk önce ne olduğuna anlam verememiştim fakat yanma hissinin ardından gelen ağır bir acı beni dizlerimin üzerine çöktürmüştü. Hem okun denk geldiği kemiğim sızlıyor hem de parçalanan etim tarifi zor bir acıyı iliklerime kadar hissetmemi sağlıyordu. Her geçen saniye acım daha çok artarken Hoseok oku çıkartacağını söyledi. O da panik olmuştu beni yanlışlıkla vurduğu için. Elini okun, cilalanmış ahşap gövdesine götürüp biraz çekmeye zorladığında acıyla çığlık atmıştım. O ok içimde hareket ettikçe aklımı kaçıracak gibi oluyordum, daha çok acıyordu.

Birden ok omzumdan ayrıldığında duyduğum acı o kadar şiddetliydi ki kendimi tutamayıp başımı yasladığım ağacın dibine kustum.

"İğrençsin! Bekle burda." dedi sanki bir yerlere gidebilirmişim gibi.

Atın eğerine bağlı çantadan iki bez parçası getirdi. Birini omzuma koyarken birini de ağzımı temizlemek için kullandı. "Bastır buraya." dedi omzumu işaret ederek.

Topaklanarak yaranın üzerine siper edilmiş bezi sağ avcumun içinde iyice kavrayıp biraz baskı uyguladım. Açık yaraya ne kadar fazla bastırırsam o kadar çok acıyordu canım ve yeniden kusma isteğim oluşuyordu.

Hoseok beni atının arkasına bindirdiğinde boşlukta kalan başım yüzünden midem daha çok bulanıyor ve başım dönüyordu. Son çare olarak gözlerimi kapattım ve oracıkta uyuyakaldım.

·°·°·

Gözlerimi araladığımda gördüğüm ilk şey beyaz bir tavan oldu. Birkaç kez kırpıştırdım, görüşümün netleşmesi için. Tamamen beyaz bir odada bulunuyordum. Etrafımda birkaç raf, üzerlerinde içinde ne olduğunu anlayamadığım şeyler bulunuyordu. Baş ucumda içi su ve kan dolu bir leğen ve birkaç kanlı bez duruyordu. Kanın renginin koyu olmasından uzun süredir baygın olduğumu ve muhtemelen bir şifacının evinde olduğumu anladım. Çünkü sevgili kuzenim Hoseok böyle bir yarayı tedavi edebilecek kadar bilgiye ve cesarete sahip değildi.

Sağ elimden destek alarak doğrulduğumda üzerimdeki kenarları el işlemesi battaniye de sıyrıldı üst bedenimden. Ayaklarım yere değdiğinde parmak uçlarıma değen soğukluk üzerimdeki kıyafetlerin benim olmadığı gerçeğini fark ettirdi bana. Beyaz, içliğe benzeyen bir şey giyiniyordum.

Sevgili Seokjin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin