3/4

278 67 88
                                    

(Hikayenin son bölümü bu değildir)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Hikayenin son bölümü bu değildir)

Bölüm 3: Sevgili güzel beyefendi Seokjin

·°·°·

Birkaç günün ardından;

"Aman tanrım, ağlıyorum, neden ağlıyorum?" dedikten sonra güldük. Seokjin'e özel tarifi olan yemeği yapması için yardım ediyorduk. Aslında Hoseok daha çok, çalan plaktan ortalığı neşelendiren şarkıya eşlik edip dans ediyordu.

Soğanlar cidden gözlerimi yakıyordu. Elimin tersiyle şelale gibi akan gözyaşlarımı sildim. Hoseok yanıma gelip yanağımdan bir makas alarak "Ağlama canım, bunlar da geçer." diyerek gülmüştü.

Doğradığı tavukları derin, döküm tencereye koyan Seokjin diğer sebzelere geçmişti. "Sadece soydun ve şimdiden ağlıyor musun?" diyerek yanıma geri geldi. "Hayır, hayır, hayır! Böyle yapılmaz. Bak şöyle..."

Arkama geçip ellerimin üstünden ellerimi kavradıltan sonra soğanı asıl olması gereken şekilde tahtaya koymuş ve bıçağı düzgünce tutmuştu. "İyi izle, böyle yapacaksın...". Bıçağı yavaşça bastırarak ince şekilde kesti soğanı. Asla dikkat edememiştim çünkü sırtıma yaslanan göğsü, boyu benden kısa olduğu için omzumun üstünden, hafif parmak uçlarında bakan yüzü ve boynuma çarpan nefesleri bütün dikkatimi üzerine çekmişti.

Kalbim yine hızlanıyordu. Duyuyor muydu acaba ya da hissediyor muydu bu çırpınışlarını? Her gün olsaydı her gün böyle heyecanlanır mıydım? Elleri ellerimde ve her an dibimde olsaydı yine aynı kalır mıydı bu çocuksu hallerim? En saf, en savunmasız halime karşısındaydım ama farkında mıydı bu matruşka bebeği misali içimdeki çocuğun ya da ona karşı olan hislerimin?

En çok korktuğum bir o kadar da umduğum ise bana karşı boş olmamasıydı. Sevmese de sever, asla gocunmaz, gücenmezdim. İçimde tutar, hislerimi kimselere söylemezdim ama ya severse? Birlikte olursak ne yapar, nerelere gider, nasıl yaşardık?

"Dinliyor musun?!" diye yakaladığında gerçek dünyaya döndüm. Yine gözlerim yaşarmıştı. "Gidip ellerini yıka, ben doğrarım soğanları."

Dediği gibi yapıp ellerimi yıkadıktan sonra su içmek için sürahinin yerini sorduğumda soldaki gömme rafta olduğunu söyledi.

Bir badak su almak için diğer tezgaha gitmiş ve sürahiyle bardağı elime almıştım. Buraya kadar her şey normaldi ama daha sonrasında her zamanki sakarlığım ortaya çıkmış ve suyu bardak yerine yere dökmüştüm. Bu sırada biberleri doğrayan Hoseok'un ve soğanlarla boğuşan Seokjin'in gözleri bana dönmüş ; Hoseok hemen gülmeye başlamıştı.

"Namjoon işte, her zaman sakardır. Küçükken de böyleydi sürekli bir şeyler kırardı..." diye başlayarak yine ortalığı yıkıp döktüğüm bir anıyı anlatma başlamıştı. Ben de birkaç peçete alıp yeri temizlemek istemiştim ama o sırada Seokjin'in gülümsemesine takılmıştı gözlerim.

Sevgili Seokjin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin