2/4

288 66 94
                                    

Bölüm 2: Deli cesaretimi maruz görün

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 2: Deli cesaretimi maruz görün

·°·°·

Ertesi sabah, kuşluk vakti;

Kapının tok tıklatılma sesiyle uyandım. Elimi sağıma attığımda Hoseok'un gitmiş; içeri giren bedenle de Seokjin'in gelmiş olduğunu gördüm.

"Pansuman yapmam gerekiyor. Üzerinizdekini çıkartabilir misiniz?" diyerek yanıma geldi. Elinde yine bir leğen içinde su, temiz bezler ve tanımadığım şişeler vardı.

"Pekala." diyerek doğruldum ve yatakta oturur hale geldim. Üzerimdeki pijamanın düğmelerini açtım fakat sol omzumdan çıkartmak biraz güç oldu. Yine de kurtuldum o kumaş parçasından.

Yanıma oturduğunda heyecandan kalbim deli gibi atıyordu. Tek temennim bu yoldan çıkmış kalp atışlarımı duymamasıydı. Sargı bezini omzumdan yavaşça çıkarttı. O sırada sağ taraftaki paravanın desenlerini incelemekle meşguldüm. Kenarlıkları siyaha boyanmış, perdeli kırımları soluk ama koyu renkte pembe bir fonun üzerine çizilmiş kiraz ağaçlarının çizimleriyle doluyudu.

Yaranın etrafına bir takım uygulamalarda bulunuyordu ama tek hissettiğim soğuk ve ıslak bir pamuk parçasının tenimde gezindiğiydi. Dikişli kısma başka ıslak ve soğuk bir pamuğu değdirene kadar sorun yoktu ama yaranın yanmasıyla adeta tıslamış ve omzumu geriye çekmiştim. Cidden, acımıştı.

Bir eli iki göğsümün orta yerine konup hafifçe ittirirken "Yaslansanız iyi olur." demişti. Sözleri benim için birer emir önemindeydi, kalçamı geriye kaydırıp sırtımı yatağın başlığına yasladım.

Açık yaraya aynı yakıcı şeyi sürerken canımın yandığını belli etmemek için kendimi sıkıyordum ve çoktan karın kaslarıma kramplar girmişti.

"Ne işle uğraşıyorsunuz Bay Kim?"

Bay Kim...

"T-tüccarım ben... Ama uzun zaman önce ticaret yollarında gezinmeyi bıraktım. Birkaç senedir limandan yürütüyorum işleri."

Anladığını belirten birkaç mırıltı döküldü dudaklarından. O sırada bunu düşünemeyecek kadar canım yanıyordu. Yine de belli etmemeye çalışıyordum.

"Size nasıl hitap etmem gerektiğini kestiremiyorum." deyiverdi geri çekilirken.

"Gergin olmana gerek yok." dedim birden samimi bir hitaba geçerek. "İstediğin gibi seslen."

"Harika." diyerek gülümsedi. O tanımadığım şişelerin kapaklarını kapattı. Sonra da yarayı tekrar bezlerle örtmeye başladı.

"Ne zaman geldiniz İngiltere'ye?" bu bir nezaket cümlesinden çok çoğul bir sualdi. Hoseok'u da tümcesinin içine kattığını sezmiştim.

Sevgili Seokjin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin