1 / Seksi Bakış

100 3 9
                                    

selam.

______

"Ah şu modern psikiyatristler yok mu! Dünyanın parasını alıyorlar insanlardan! Benim zamanımda beş Mark'a Freud'un kendisi tedavi ederdi sizi. On Mark'a hem tedavi eder hem de pantolonunuzu ütülerdi. On beş Mark'a Freud kendisini tedavi etmenize izin verirdi... ki buna istediğiniz iki çeşit sebze dahil olurdu."

Woody Allen

______

İnsan nasıl ansızın konuşma kabiliyetini yitirecek kadar sinirlenir? Kel kalana dek saçını yolar? Ya da sırf bayılan birini gördü diye bayılır? Bu tür sorular daima merakımı uyandırmıştır. Bu yüzden de tıp fakültesinde uzmanlık dalı olarak psikiyatri seçmem kimseyi şaşırtmadı ve ben de bu tercihimden hiçbir zaman pişmanlık duymadım. 5 yıllık psikiyatri mesleğim boyunca tuhaf davranışlarıyla akıllardan silinmeyecek, enteresan insanlar gördüm. Akıl bazen insanı uç noktalara götürebiliyor. Fakat bana, iyi bir psikiyatristin insanı o noktalardan geri döndürebileceği öğretildi.

Ben Psikiyatrist Kim Taehyung. Bu defterde benim en sıradışı vakalarımı okuyacaksınız.

_______

Boston'un en hararetli psikiyatri kliniğinin kısaca "APES" (maymunlar) adını verdiğimiz Akut Psikiyatri Servisi bekleme salonunda, kalabalığı güçlükle yararak ilerledim. Bu servis, önde gelen üniversite hastanelerinden Harvard Tıp Fakültesi'nin acil servisine giden koridorun hemen aşağısındaydı. Psikiyatri bölümünün genç asistan doktorlarından oluşan grubumuzun servise APES adını vermesinin nedeni, servisin ormanı andıran atmosferiydi. Binbir sorunlu insan kendi isteğiyle ya da polisin ve acil servis çalışanlarının yardımıyla biteviyle buraya gelirdi.

Ben o zamanlar 24 yaşındaydım, tıp fakültesini ve bir yıllık dahiliye stajımı bitirmiş, doğduğum yer Daegu'dan ayrılarak Boston' a gelmiştim.

Gelmeden altı ay önce arabamı ve sahip olduğum her şeyi satmış, elimde üç koli, sırtımda çantamla soluğu Cambridge'deki tek odalı, bomboş dairemde almıştım. Taşınma ve yeni bir eğitim programına başlama konusunda tedirgin ama psikiyatrist kariyerime başlayacağım için de heyecanlıydım. Her ne kadar bir Phi Beta Kappa* olsam ve okulu onur derecesiyle bitirsem de Harvard'a gideceğime inanmakta zorlanıyordum. Gerçi içten içe, beni alıyorlarsa ne kadar iyi bir okul olabilirdi ki, diye düşünmüyor da değildim. 

Tıklım tıkış bekleme salonunda bilekleri kanlı sargı beziyle sarılı ve iki acil servisinin eşlik ettiği bir kadına çarpmamayı son anda başararak ilerlemeye çalıştım, nihayet kahve odasına vardım. Burada birkaç psikiyatri çalışanı, hasta bakmaya ara vermiş, dinleniyordu. Bu hararetli ortamın içine fırlatılmış olmak nedense aramızda ani bir bağ oluşturmuştu. Şartlarla başa çıkma mekanizmamızın başındaysa mizah geliyordu. Birbirimizi hem şaşırtmak hem de zekamızla etkilemek için durmadan şakalar yapıyor, korkunç birtakım hasta hikayeleri anlatıyorduk.

Psikiyatri ihtisasının ilk yılında, acil servis ve yatarak tedavi birimlerinde rotasyon yapmamız gerekiyordu. Tıbbi amaçlı bu eğitim tecrübelerine ek olarak, en az üç tane uzun süreli "ayakta tedavi gören psikiyatri vakası" almamız bekleniyordu. Böylece sonunda kitapların arasından sıyrılıp klinik tecrübe girdabının içine atlamıştım. Bir yandan da çok sayıda gerçek insanla ve onların son derece gerçek acılarıyla ilgileniyordum. Tüm bunlar bana boğucu, ürkütücü ve çoğu zaman da heyecan verici geliyordu. İşin yoğunluğu karşısında enerjiyle dolsam da genelde aşırı yorgun düşüyor, ancak is bittiğinde rahat bir nefes alıyordum.

Günlerden cumartesiydi, sabah istediğim kadar uyuyabilecektim ama yüzüme vuran güneş ışığı beni erkenden uyandırdı. Daireme henüz perde taktırmamıştım. O sırada çoktan elektrikli ısıtıcıma yanaşmış kocaman parkam ve yün beremle Jung ve Freud okuyordum. Oturduğum dairenin bina görevlisini kaloriferi yakması için defalarca aramanın işe yaramayacağını bildiğim için yerimden kıpırdamadım.

psikiyatrist . taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin