1

13.1K 930 1K
                                    

İyi okumalar 🦋

Acı. Ruhsal acı, fiziksel acı... Şu an hangisi olduğunu bilmediği bir acıyı hissediyordu. Bedenine inen darbeler, işittiği iğrenç hakaretler... Hangisine dayanacağını, hangisine karşı çıkacağını bilmiyordu artık. Ki bilse de karşı çıkabilir miydi orası tartışılırdı.

Tamı tamına yarım saattir babasından dayak yiyordu, sırtına inen kemer darbeleri artık bedenini uyuşturmuştu. Konuşamıyor, yediği darbelerden dolayı ağlayamıyordu bile. Çünkü ağlasa, "neden ağlıyorsun, erkek adam ağlar mı?" diyecekti babası ve ardından eksilmeyen darbeleri...

Dayanması lazımdı, bu gece bitecekti her şey. Ya şuan ölecek ya da gidecekti, kurtaracaktı kendini.

"Eve geç geliyorsun, nerdesin diyorum cevap yok! Kendini mi siktiriyorsun lan millete ibne!" dayanacaktı. Bu sözlere alışmıştı artık ama sabrı taşıyordu. Dayanacağım, bu gece bitecek her şey dayanacağım... İçinden kendine tekrar edip durdu bunları. Yapacak bir şeyi yoktu, onu kurtaracak bir anneye sahip değildi.

Yalnızdı, hep yalnızdı. Tek bir arkadaşı var, ondan başkada kimsesi yoktu. Anne, yok. Baba, yok. Aile, akraba ne bilmiyordu. Ona kimse o bağların varlığını hissettirmemişti.

"Bana ibne deme! İbnelik senin şuan yaptığına denir! Sözde babasın, ne zaman babalık yaptın sen bana? 18 yaşındayım ben birkaç ay sonra 19 olacağım, 19 senedir ne zaman babalık yaptın da şimdi bana hesap soruyorsun!?" boğazı öyle acıyordu ki, bağırdıkça bir şeylerin koptuğunu hissediyordu.

Son kez, son kez söylüyordu bunları. Son kez rahatlamak içini dökmek istiyordu.

"Senden bir şey istemedim bu zamana kadar! Neyde gözüm kaldıysa kendim çalıştım, kendim aldım. Neyi istediysem geç saatlere kadar çalıştım öyle elde ettim. Hani soruyorsun ya bana bu saate kadar nerdesin diye, senin bana yapmadığın babalığı kendim çabalayarak yapmaya çalışıyorum ben!"

Tıkanıyordu artık, sona geldiğinin farkındaydı ama içini dökecek, öyle gidecekti o evden.

"Sen her gün, ger gece dövdün beni! Bana ibne dedin neden, çünkü lanet olası sevgi, lanet olası kalp benim ellerimde değil diye! İster miydim sanıyorsun öz babamdan sırf aşık olduğum kişi erkek olacak diye yıllardır şiddet görmeyi he! İster miydim sanıyorsun?!"

Boğazı yırtılırcasına bağırıyordu. Madem gidecekti, çok sevgili babasına dökmesi lazımdı içini, birikmişliklerini.

"Ama bundan sonra bana değil dokunmak göremeyeceksin bile. Gidiyorum! Nereye diye sorarsan, burdan daha iyi yaşayabileceğim bir yere."

Gidecek yeri yoktu.

"Senden nefret ediyorum baba! Son kez bak tiskindiğin bu surata, bir daha göremeyeceksin."

Babası şuan ona zorla bakıyordu. Bir eli kan diğer elinde içki şişesi, ayakta zor duruyordu. Sarhoştu ve karşısındaki çocuğun dediklerine karşılık verecek hali yoktu. Sadece "Siktir git nereye gidiyorsan" demiş eliyle kapıyı göstermişti.

Güldü, gitme diye yalvarmayacağını biliyordu ama, en azından bi' pişmanlık bekledi, yanlış kişiden...

Babasının gösterdiği kapıya baktı sonra da babasına. Sızmıştı adam, bu kadar dayandığına bile şaşırmıştı zaten.
Yıldızları sönmüş gözlerinden bir damla yaş düştü, deli gibi ağlamak istiyor fakat bunu erteliyordu. Eşyalarını zaten hazırlamıştı, sadece odasından gidip alacak ve sonsuzadek kurtulacaktı buradan.

Odasına gitti, dolabından hazırladığı bavulu aldı sonra da komodinin üstündeki çerçeveyi. Bir çerçevede iki farklı fotoğraf vardı. Biri en yakın ve tek arkadaşı, diğeri ise annesi. Yanına alacaktı çerçeveyi özel diyebilecek bir tek o çerçeve vardı, onu da bırakamazdı.

 HEARTBREAK ¦ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin