Yalnızlıktan uzak kardeşlerimin yanındayım...

23 2 4
                                    

(Mart 2018)

Her bir öğrencinin sabah okula gitmesi zorunlu hale gelmiş gibi, bugünde okula gitmek için erkenden kalkmıştım. Tuvalete gidip elimi yüzümü yıkadı. Okul formamı giyip çantamı hazırladım.'' Kahvaltı hazır Çağla, benim önemli bir toplantım var. Bugün sana eşlik edemeyeceğim. Akşam erken gelmeye çalışırım. Masanın üzerine para bıraktım alırsın oradan. Seni seviyorum küçük prensesim''. 17 yaşındayım. Annemin hala bana 'küçük prensesim' demesini saçma bulsam da hoşuma gidiyordu. Tamamen hazır olduğumda aşağıya inip kahvaltımı yaptım. Kahvaltımı bitirdikten sonra odamdan çantamı almadığımı görünce, odama çıkıp alıp gene aşağı indim. Annemin benim için bıraktığı parayı masanın üzerinden alıp cebime koydum. Kulaklığımı takıp, çantamı sırtıma geçirdikten sonra evden çıktım. Yağmur yağıyordu. Genelde yağmuru sevmezdim ama bugün yağmur seslerinin kulağımı doldurması hoşuma gitmişti. Okula kadar dinledikten sonra telefonumu kapatıp cebime koydum. Sınıfın geneliyle konuşmasam da arada konuştuğum iki üç kişi var. Genelde en arka sıranın bir ön sırasında otururdum. Ve bugünde gidip aynı sıraya oturdum. Sıralar ikili olsa da tek kişi oturuyordum ve bu beni rahatsız etmiyordu. Arada yanıma oturanlar oluyordu boş derslerde, diğer arkadaşlarına yakın olmak için. Teneffüsler de kitap okuyordum. Geniş olmasa da benim de bir arkadaş grubum vardı. Ama onlar farklı sınıflarda oldukları için ne zaman gelirlerse o zaman konuşup muhabbet ediyorduk. İlk dersimiz Fizikti. Çok sevmesem de ders ilgimi çekiyordu. 40 dakika da geçince teneffüs zili çaldı. Kapıya baktığımda içimden şu sözü geçirdim, 'işte bunlar da benim şövalyem. Çağatay, Onur, Bora ve Mert. Onlar benim çocukluk arkadaşlarım. 2 sene önce bu semte taşındığım için bu okula gelmek zorunda kalmıştım. Onlar da beni yalnız bırakmak istemedikleri için onlarda benimle bu okula geldiler. Ayrı sınıflarda olsak da aynı okulda olmamız, bir arada olmamız benim için yeter de artar bile. Onları canımdan çok seviyorum ve değer veriyorum. Onlar da bana aynı şekilde. Onur yanıma, Çağatay sıranın üzerine Bora ve Mertte kaloriferin yanına oturdu. ''Günaydın delibal'' dedi Onur. Çocukluğumuzdan beri Onur bana 'delibal' derdi. Sanırım küçükken dans ederken deli gibi hareketler yaptığım ve bal rengi gözlerim olduğu için bana 'delibal' diyordu. ''Günaydın Şampiyonlar'' dedim gülümseyerek. ''Kahvaltı yaptınız mı?'' diye soru attı ortaya Mert. '' Ben hazırlanana kadar ana kraliçe kahvaltıyı hazırlamıştı, kahvaltı edip gelmemi istiyor okula. Evde kahvaltı etmediğim zamanlar okulda edeceğimi söylesem de inanmıyor bana, illa gözünün önünde yiyeceğim.'' Çağatay sırıtarak baktı bana ardından Bora kahkaha atarak '' Ana kraliçeler ya inandıramazsın onları hiçbir şeye.'' dedi. Biz biraz daha böyle konuştuktan sonra ders zili çaldığı için onlar sınıflarına gittiler, bende sınıfa hocanın gelmesini bekledim.

Ve her ders bittiğinde, teneffüste geldiler. Beraber eğlenip gülüyorduk. Onlar yanımdayken benim hiçbir şeye, hiç kimseye ihtiyacım yoktu. Şimdi son dersteydik. Okulun bitmesine 5 dakika vardı. Hoca ''Ders bitmiştir, toparlanabilirsiniz'' dediğinde sınıf hareketlendi. Bende ders kitaplarımı çantama koydum. Yağmurluğumu askılıktan alıp giydim. Çantamı sırtım aldım ve zilin çalmasını bekledim. Zil çaldığında sınıf bir anda boşaldı. Herkes kapıya yönelmişti, çok kalabalık gözüküyordu. Arada kaynamamak içen arkadan geldim. Koridora çıktığımda benimkiler bekliyordu. Onların yanına gittim.'' Neden bu kadar geç çıktın?'' diye sordu Bora bana bakarak . Bende sorusuna soruyla cevap verdim. ''Geç mi çıktım?'' . '' O kadar geç çıkmadın fakat sınıfa göre, evet geç çıktın'' dedi Çağatay. Bende '' Hayvan gibi birbirlerinin üstüne çıkıyorlar. Gören 2 yıl dışarı çıkartmamış zannedecek. O aralıkta kaynardım ben, cesedimi çıkarırdınız siz benim. Ben de en doğru yolu bulup en arkadan çıkmayı düşünd-'' birden beni susturan şey Mert'in kahkaha atmış olmasıydı. Neden kahkaha attığı hakkında hiçbir fikrim yoktu. O güldüğü için ben de gülümsedim.'' Neden gülüyorsun ya! Komik bir şey anlatmadım ki!'' dedim. Bir an Mert ile göz göze geldik o da ciddileşip '' Bize bu olayı ciddi ciddi anlatıyorsun bir de çok önemli bir konuymuş gibi, kendini kaptırdın gidiyorsun ona güldüm.'' dedi. Mert bu açıklamayı yaptıktan sonra beraber bir kahkaha daha patlatıp, merdivenlerden aşağı, okulun çıkış kapısına yöneldik. Okuldan çıkınca Onur ''Eve mi gidiyorsun?'' dedi bana. '' Evet, Siz ne yapacaksınız?'' diye mırıldandım. '' Çağatay'a gidelim diyoruz sende gelsene''dedi Bora. '' Yok ya ödevler falan var hem anneminde haberi yok.'' dedim. '' Peki sen bilirsin. Teklif var ısrar yok. Gel seni eve bırakalım'' dedi Onur. ''Gerek yoktu ama bugün yol arkadaşı olmamızda bir sakınca görmüyorum'' dedim gülümseyerek. Yol boyunca eski anılarımızdan bahsettik. Eve geldiğimde '' Teşekkür ederim'' dedim, arkamı dönüp dördüne de sarılırken. ''Öyle şey olur mu delibal? Sen iste biz seni her zaman bırakalım'' dedi Onur. Ardından Mert ekledi '' Yarın saat tam 08.00'da kapının önünde ol sana sürprizimiz var'' dedi. Bende heyecanlanarak '' Sürpriz mi? Neden o kadar erken geliyorsunuz? Ders 09.00'da başlıyor. '' dedim. '' Sen 08.00'da kapının önünde ol tamam mı delibal' dedi Çağatay. Bende ısrar etmedim. Kafamı olumlu anlamda salladım. Ardından ''Görüşürüz'' deyip apartmanın içine girdim. Eve girdiğimde ilk iş odama gidip yatmak olacaktı bunun için sevinçliydim. Odama gidip kıyafetlerimi değiştirdim ve kendimi yatağa attım. Baya yorulmuştum. Rahat 2 saat uyumuşumdur. Telefonu elime aldığımda 28 tane cevapsız çağrı ve Delibal'ın Şampiyonları adlı gruptan 53 mesaj vardı. Uykum derin olduğundan telefonun çaldığını duymamıştım. Anlaşılan beni merak etmişlerdi. Gruba girdim ve evet, beni merak etmişlerdi. Hemen parmaklarım telefonun klavyesine değdi.

Eve geldiğimden beri uyuduğumu, uykum derin olduğu için telefonun sesini duymadığımı anlatan kısa bir mesaj yazıp attım gruba. Biraz sohbet ettikten sonra ders çalışmaya gittiğim için sohbeti kesmişlerdi. Yaklaşık 45 dakika boyunca ders çalıştıktan sonra anahtar sesi duydum. Annem gelmiş olmalıydı. '' Ben geldim küçük prensesim'' diye bağırdı annem. Bende aşağıya inip annemi karşıladım. Yemek yeyip biraz oturma odasında annemle sohbet ettikten sonra odama çıktım. Telefonumu elime aldığımda telefon titriyordu.'Delibal'ın Şampiyonları' adlı gruptan geliyordu mesajlar. Çağatay Mert'i nasıl yendiğini, Onur da Borayı nasıl yendiğini anlatıyordu. Anlaşılan futbol maçı yapmışlardı. ''Tebrikler, kaç kaç skor?'' dedim. Onur''4-2'', Çağatay da ''3-1'' dedi. Tekli oynamışlardı anlaşılan. '' Bir daha kine ben kazanacağım bu oyunda moralim bozuktu o yüzden iyi oynayamadım dedi Bora kendini savunur gibi. Bende Borayı teselli etmek amaçlı '' Boş ver kanka bir oyunda kazanmakta var, kaybetmekte. Kaybettim diye üzülme o oyunu oynadığım için sevinmelisin bence. Bir şey olmaz bir daha kine sen kazanırsın güveniyorum ben sana:)'' diyerek mesaj atım. Ardından saatin kaç olduğuna baktım. Saat epeyce geç olmuştu. Çok uykum gelmişti. Gruba girip'' İyi geceler saat epey geç olmuş ben yatıyorum'' diyerek mesajı yolladım. İnsanın böyle kardeşleri olunca başına ne gelirse gelsin atlatır, iyi olur. Çünkü benim öyle kardeşlerim var ki her açılan yaramı bir doktor gibi dikiyorlar. Belki izi geçiremiyorlar ama kullanabilir hale getiriyorlar. İyi ki varsınız benim ŞAMPİYON ŞÖVALYELERİM!!!

HERESE MERHABA BU BENİM YAZDIĞIM İKİNCİ ROMANIM YAYIMLADIĞIM İLK ROMANIM OLACAK! FAKAT DAHA KİTAP OLARAK BASILMADI EĞER BURADA YETERLİ BEĞENİ VE YORUM ALIRSAM KİTAP OLACAK!

BEN SİZE KENDİMİ TANITMADIM. BEN SELEN 14 YAŞINDAYIM. BU ROMANI EĞLENEREK YAZDIM YANİ KENDİMİ EĞLENDİRMEK İÇİN... BU ROMANIM DA 'AŞKI, KARDEŞLİĞİ, BAĞLILIĞI VE HİÇ BİR ŞEYDEN KORKMAYAN ŞAMPİYONLARI' ANLATACAĞIM.BELKİ SİZDE BENİM  ŞAMPİYONLARIMI GÖRÜRSÜNÜZ.  

^^GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE^^

MACERA KÜRESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin