1. Yanındakilerin Hepsi

7.8K 446 278
                                    

Minho'nun Jisung'a baktığı gibi Ahmet Kural Sıla'ya bakmadı...

...

"Sana bakıyor."

Minho kaşlarını çatıp anlamaz bakışlarla Chan'a bakmaya başladı. "Kim?"

"Jisung." Chan'ın söylediği isim karşısında göz devirdi Minho.

"Her ara bakıyor zaten."dedi umursamazca. "Alış artık. Ben bile alıştım."

"Korkmuyor musun lan?"dedi Chan ve gülerek kollarını masada birleştirdi. "Her ara sana bakıyor, gizlice evine kadar takip ediyor. Hata evi geç her yerde seni takip ediyor."

"Korkmuyorum."

Hyunjin gülerek Minho'nun ensesine vurdu. "Hoşuna gidiyordur."

Minho gülerek göz devirdi. "Tabii canım."

"Olum düşünsene, gece yarısı evine girip seni öldürüyormuş."

"Changbin, boş yaptın."dedi Minho dalgayla.

"Aslında bakarsan Changbin'e hak verdim."dedi Chan ve derin bir nefes aldı. "Bu çok ürkütücü."

"Tabii ya, çocuk seri katil ve beni öldürmek istiyor. Ah, bir katilim eksikti."dedi Minho ve kahkahayı bastı.

"Çok komik."

"Öyle."deyip omuz silkti Minho. "Neyse sizinde konuşmanıza doyum olmuyor, gidiyorum ben."

Minho diğerlerinin konuşmasını beklemeden ayağa kalkmış ve koşar adımlarla okulun içine girmişti.

Gizemli kadını ya da erkeği takip ettiği geceyi sanki dün değil de çok önce yaşamış gibi hissetti birden. Okulun hizmetlisi ile karşılaşınca gülümseyip ona selam verdi. "Merhaba."

"Merhaba..."

"Minho."

"Ah evet Minho. Her şey yolunda mı tatlım?"

"Evet."diye cevap veren Minho, yine aynı yalana başvurdu. "Bay Park ile görüşmem gerek."

"Şu an içerde polisler ile görüşüyor. Yeji ile ilgili olarak mı görüşmek istiyordun?"

"Evet öyle sayılır." Yan taraflarındaki koridoru gösterdi genç kadın. Tam da düşündüğü gibiydi Minho'nun. Bir önceki gece hayalete benzeyen kadını ya da erkeği gördüğü yere çok yakın bir yerde duran koltuğa oturmuş bekliyorlardı.

"Tamam tatlım, o zaman diğerlerinin yanında bekleyebilirsin."

Kadına teşekkür ederek koridorda ilerlemeye başladı. Bir yandan da deli izlenimi yaratmadan kafasındakileri nasıl söyleyebileceğini düşünüyordu.

Zaten normal bir günde bile oldukça zayıf ve solgun bir tip olan zavallı Ryujin, ağlamaktan kızarmış gözleri, griye dönmüş suratı ile bugün daha da korkunç görünüyordu. Eğer Yeji bir şey planladıysa bile, en yakın arkadaşına bundan bahsetmemiş olduğu açıkça anlaşılabiliyordu.

Lia, başını kaldırıp Minho'nun olduğu tarafa baktı. Dudaklarındaki parlatıcıya takılmış siyah bir saç teli vardı ve bu Minho'yu nedenini bilmediği bir şekilde rahatsız etmişti. "Hey, hey, Minho. Yeji hakkında bir şeyler mi biliyorsun yoksa? Onu dün gece gördün mü?"

"Hayır,"diye itiraf etti Minho. "Yuna ile konuşmam gerek."

"Benimle mi?"diye sordu Yuna burnunu çekerken. "Neden?"

Derin bir nefes alan Minho, ellerini neresinde tutacağını bilemeyerek tuhaf bir şekilde kıpırdandıktan sonra önünde sabitledi. "Dün öğlen olanları hatırlıyor musun?"

"Evet."

"Chan'ın söylediği malca şeyleri de biliyorsun değil mi?"

Yuna'nın gözleri fal taşı gibi açıldı. "Evet."

"Peki, Yeji'nin Chan'ı dinlemeyerek yaptığı şeyleri hatırlıyor musun? Sende yaparken yanındaymışsın."

Yuna'nın kafası iyice karışmışa benziyordu. "Evet, ne olmuş? Birlikte yazmıştık sana o mektubu."

Minho'nun nabzı hızlı atmaya başlamıştı. "Peki, bunu yaparken biri gördü mü?"

"Yani peki etrafa bakmadım aslında."

"O ne zaman yazmıştı mektubu?"

Yuna bir süre düşündükten sonra cevap verdi. "Salı yok hayır pazartesi gecesi. Koro çalışması sonrası."

Duyduklarının etkisiyle sendeledi ve düşmemek için duvardan destek aldı Minho. Ayaklarının altındaki zemini hissetmiyor gibiydi. Tam da korktuğu gibiydi işte. Bu olamazdı.

Masasının üzerinde yazan şeyi hatırladı. Yanındakilerin hepsi...

If I Can't Have You \MinSung/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin