Kapıdan çıkıp bahçedeki banklara doğru ilerlerken camel'imi çantamdan çıkarıp içmeye başladım.Banka çantamı fırlatıp oturdum.Iphone'umu çıkarıp kulaklığımı takıp Supernatural izlemeye başladım.Hava dizi izlemek için mükemmeldi.Ama siktiriboktan okula gelmek için değil.Ben dizi izlerken yanıma esmer mavi gözlü bir çocuk oturdu.Çok etkileyiciydi ama biraz soğuk gibi geldi.Bana birşeyler söyler gibi ağzını oynatmaya başladı.Hemen kulaklığımı çıkartıp:
-Bir sorun mu var?
-Ah!Hayır.Sadece tanışmak istemiştim fakat meşgul gibisin.
-Evet,dedim en soğuk sesimle.
-Pekala,diye geveledi.Kendimi nedense kötü hissetmiştim.
-Adım Lucy,dedim.
-Benim adımda Percy,dedi ve şirin birşekilde gülümsedi.Birşey söylemediğimi görünce
-Saırım sende dersi ektin,diye devam etti
-Aslında dersten atıldım dersem daha doğru olur.
-Peki başka dersin yoksa sana kahve ısmarlayabilirmiyim?
-Neden hiç tanımadığım birisiyle kahve içmeye gideyim?
-Bilmem belki gelirsin diye düşünmüştüm,dedi ve ayağa kalktı. Tam arkasını dönüp gidecekken:
-Starbucks'tan başka yerde içmem,dedim ve sırıtmaya başladım.Neden sırıtmıştım?!Tanrı aşkına bu çocuk pozitif enerji yayıyor gibiydi.
-Nereye istersen.Arabasına yöneldi,bende onu takip ettim.Kendimi Tate'e ihanet ediyormuşum gibi hissettim.Aslında onun yaşadığımdan haberi olduğuna bile emin değilim.Percy'de Tate kadar etkileyiciydi ama...Her neyse.Arabanın çıkardığı değişik sesler eşliğinde ilerlemeye başladıık.O sırada Percy:
-Nerede oturuyorsun?
-Tulsa(Oklahoma),sen?
-Muskogee,aslında pek uzak sayılmaz.Ayrıca bana oldukça tanıdık geliyorsun.
-Sende öyle,dedim.Fakat geçiştirmek için değil.Gerçekten öyleydi.Sanırım daha önce yemekhanede görmüştüm.
Gözleri çok güzeldi.Masmavi.Siyah saçları dağınık bir şekilde alnına dökülmüştü.Normalde herkese yakıştıramadığım dağınık saç garip bir biçimde yakışmıştı.Ona doğru döndüm:
-Adının anlamı ne?
-Yunan mitolojisini bilirsin,dedi.Kafamı salladım.Bana yandan bir bakış atıp önüne döndü.
-Poseidon.Üç büyük tanrıdan biri.Percy Poseidon'un oğlu.Bir melez.
-İlginçmiş,diye mırıldandım.Gülümsedi.Tanrım o gamzeler için ölebilirim.Aklıma Tate geldi.Yine.Onunda gamzeleri vardı ve gülümsemesi daha tatlıydı.Lanet olsun.Ondan başka bir şey düşünemez hale gelmiştim.Bu çok hastalıklı bir his.
Percy arabayı park ettiğinde gelip kapımı açtı.Beraber girişe doğru ilerledik.İçerisi oldukça kalabalıktı.Sağ tarafta boktan manzaralı bir masaya oturmak zorunda kaldık.Percy kendine bir Gingerbread Latte siparişi verdi.Bende Caramel Macchiato siparişi vermiştim.İçeceklerin yanına Very Bery Muffin istemiştik.Bir yandan atıştırıyor bir yandanda sohbet ediyorduk.Konuşmaya o kadar dalmıştık ki içeceğimin bittiğinin farkına varamamıştım.Uzun zamandır bu kadar iyi vakit geçirmediğimi farkettim.Yavaş yavaş toparlanırken Percy hesabı ödedi ve yine gülüşmeler eşliğinde Starbucks'tan ayrıldık.
Arabaya binerken camel'ımdan bir tane yaktım ve Percy'ye uzattım.İstemediğini belirten bir hareketle kafasını salladı.
Evin önüne geldiğimiz zaman koltuğumda doğruldum ve Percy'ye içten bir şekilde teşekkür ettim.O ise her zamanki gibi sırıttı.Arabadan indimm ve kapının önüne geldiğimde çantamdan anahtarımı çıkarttım.Kapıya anahtarı soktuğum anda ensemde sıcak bir nefes hissettim.Tepki veremiyordum.Kulağıma eğildi ve:
-O çocuk kimdi?diye sordu.Lanet olsun bu Peter'dı.Gerçekten babam olduğunu falan mı sanıyordu?Umursamaz bir sesle:
-Bundan sanane,deyip içeri girdim.
-Sessizce yaklaşmanın amacı neydi ayrıca?
-Korkacağını düşünmemiştim.
-Korkmadım zaten,diyerek odama çıktım.Bu adam beni delirtiyor.
Çantamı yere kendimide yatağa attım.Karşı rafta duran Bruichladdich Viski'den bir bardak aldım ve yudumlamaya başladım.İçeriden annem ve kardeşimin tartışması duyuluyordu.Bu çocuk cidden başbelası.
Kararmaya başlayan hava ve yatağımın yumuşaklığı uykumu getirirken annemin bana seslenişini duydum.Sanırım akşam yemeği hazırdı.Ama aşağıya inmeye üşendiği için:
-Aç değilim anne,diye seslendim.
-Akşam yemeklerinde bir arada olmamız gerekmiyor mu?
-Ah Peter.Bırakta ne istiyorsa yapsın.
Annem beni hep desteklerdi-her ne kadar geri kafalı olsada-onu çok seviyoeum.Tüm bunları düşünürken telefonumdan bildirim sesi geldi.Telefonumu elime aldım ve gelen mesaja baktım.James'tendi.''Çıkışta bekledim.Neredeydin?''Lanet olsun beni bırakmasını söylediğimi unutmuştum.''Kendimi kötü hissediyordum ve erken çıktım.''yazarak yalan uydurdum.Yalan söylediğim için kötü hissetmeliydim belkide ama James cidden kaşarın teki ve s*kimde bile değil.Arada sırada işime yaradığı için yanımda tutuyordum.O sırada James'ten mesaj geldi''Tamam bebeğim.''yazıyordu.Kaşar derken bundan bahsediyordum.Biten bardağıma biraz daha Bruichladdich doldurdum ve balkona çıktım.Etrafı seyrederken arka bahçede ağaçaların arasında birisinin olduğunu farketmiştim.Başta Peter sandım ve aldrıış etmedim.Daha sonra dikkatli bir şekilde baktım ve kambur durduğunu farkettim.Kim olduğunu anlamaya çalışıyordum.Hemen arkamı döndüm hızla aşağıya indim ve bahçeye çıktım.O şeyi gördüğüm yere yavaşça gittim fakat hiçbirşey yoktu.Bu sefer cidden sinirlenmiştim.Hışımla arkamı döndüm ve bir şeye çarpıp yere düştüm.Ne olduğuna bakmak için kafamı kaldırdım ve...Lanet olsun bu şey de ne?İri yapılı,kambur ve normal bir insandan daha kıllı birşeydi.Siktir.Bu..bu bir kurtadamdı.Bunu farkettiğimm anda çığlığı bastım.Fakat sesim çıkmıyoru,hareket bile edemiyordum.Titrek bir sesle:
-Se..sen de ki..kimsin?dedim.Fakat hiçbir tepki vermeden arkasını dönüp koşarak uzaklaştı.Çitin üzerinden atladı ve ormana daldı.Artık bir kurtadam değildi bir insandı.O uzaklaşırken korkudan titreyerek ayağa kalktım.Tanrım bacaklarım kasılıyordu.Açık bıraktığımevin kapısından içeri girdim.Mutfak masasında oturan annem:
-İyi misin tatlım?diye sordu.Fakat cevap vermedim .Veremedim.Ne diyecektim ki?Bahçemizde bir kurtadam gördüğümü mü?Beni direk psikoloğa yollardı.Daha fazla yürüyemedim.Merdivenlere oturdum.Annem yanıma oturdu:
-Hayatım bana herşeyi anlatabilirsin,dedi anlayışlı ses tonuyla.Gözyaşlarıma daha fazla hakim olamadım.Yerimden kalktım:
-Sadece yorgunum,deyip koşarak odama çıktım.Annemin iç çekerek merdivenlerden kalktığını duyar gibi oldum.Odamın köşesinde yere çöktüm ve başımı ellerimin arasına aldım.Başıma gelenleri sindirmeye çalışıyordum.
Kalkıp bir bardak Cocoroco almak için doğrulduğum anda yerde bir kağıt gördüm.Sanırım cebimden düşmüştü.Eğilip kağıdı aldım.Üzerinde ''Sadece güven bana.'' yazıyordu.Kalbim yerinde çııkacakmış gibi çarpıyordu.İçini açtığım anda daha büyük korku ve heyecan sarmıştı bedenimi.
*Multimedia:Percy
